Chereads / ZEVK SARAYI / Chapter 20 - 9

Chapter 20 - 9

Poll, bu beklenmedik soru karşısında donakaldı. Gözleri Luna'ya kilitlenmiş, zihni bir anda alarma geçmişti. "Bu bilgiyi nereden bildiğinizi sormak zorundayım," dedi, sesi şaşkınlık ve bir miktar öfke içeriyordu. Luna, Poll'un bu tepkisini keyifle izliyormuş gibi bir ifade takındı. "Bay Crime," dedi, ince bir gülümsemeyle. "Londra iş dünyasında hiçbir şey benim bilgim dışında değildir. Eksik 50 kilonuzun sizin için nasıl bir kriz yarattığını anlamak zor değil."

Poll, bu cevabı sindirmeye çalışırken Luna'nın bakışları, adeta bir zafer kazanmış gibi soğukkanlıydı. Ancak Luna, bununla yetinmedi. Poll'un şaşkınlığını biraz daha derinleştirmek için bir adım daha attı. "Bu arada," dedi yavaşça, kelimelerinin her birini vurgulayarak, "Veronica."

Bu isim Poll'un zihninde bir şimşek gibi çaktı. "Veronica mı?" diye sordu, neredeyse fısıldar gibi. Luna, gözlerini Poll'dan ayırmadan, sakin bir ifadeyle konuştu. "Evet. Veronica. Merak etmeyin, emin ellerde. Şu anda benim kontrolüm altında. Endişelenmenize gerek yok."

Poll, bu sözler karşısında tamamen şok olmuştu. Veronica'nın kayboluşunun Luna ile bağlantılı olduğunu hiç düşünmemişti. Kadının bu kadar geniş bir bilgi ağı ve kontrol sahibi olması, Poll'un kafasında başka bir boyut yarattı. Luna'nın bu kadar ileri gitmesi, onun yalnızca stratejik bir hamle değil, aynı zamanda bir tehdit olduğunu da açıkça ortaya koyuyordu.

Poll, Luna'nın söylediklerini hazmetmeye çalışırken, Luna kadehinden küçük bir yudum aldı ve tekrar konuşmaya başladı. Bu kez sesi daha keskin bir hal almıştı. "Peki ya Unuptanium projeniz? Onunla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Bu soru, Poll'u bir kez daha sarsmıştı. Unuptanium, şirketin en gizli projelerinden biriydi ve yalnızca belirli bir grup insan tarafından biliniyordu. Poll, Luna'nın bu bilgiye nasıl ulaştığını anlayamıyordu. Derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı, ancak bu soru, Luna'nın yalnızca basit bir iş kadını olmadığını, çok daha karmaşık ve tehlikeli bir yapıya sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.

Bu gece, Poll için bir dönüm noktasıydı. Luna Maiden, sıradan bir iş yemeği organizatörü değil, bir satranç ustasıydı ve bu görüşme, oyunun en kritik hamlelerinin yapıldığı anlardan biriydi. Poll, hem kayıp Veronica'yı kurtarmak hem de bu büyük oyunda kontrolü yeniden ele geçirmek zorundaydı. Ancak şu an, Luna'nın kurallarına göre oynuyordu ve bu oyunda kazanan kim olacaktı, belirsizdi.

Poll, Luna'nın sözlerinin yarattığı karmaşayla zihninde binlerce düşünce dönüp dururken bir an duraksadı. Kadına baktı. Sadece onun sözlerine değil, tüm varlığına odaklanmıştı. Luna'nın yüzünde her zamanki zarif ve kontrolcü ifadesi vardı, ancak gözlerindeki derinlik, yüzeyde görünenden çok daha fazlasını gizliyor gibiydi. Gözleri, koyu kahverengi ve hafif altın tonları arasında bir oyun oynuyordu, ışıkla dans eden bir derinlik yaratıyordu. Yüzü, kusursuz simetrisiyle dikkat çekiyor, ancak asıl dikkat çeken şey, dudaklarındaki ince bir tebessümün, gücü ve oyunu bir araya getiren gizemi barındırmasıydı.

Kıyafeti ise odanın loş ışıklarını tamamen kendine çekiyordu. Parlak taşlarla işlenmiş kumaşı, vücudunun hatlarını belirgin bir zarafetle ortaya çıkarırken, her hareketinde bir ışık patlaması yaratıyordu. Elbisenin derin yırtmacı ve sırtındaki cesur açıklık, hem zarafet hem de cüretkarlıkla tasarlanmış gibiydi. Siyah yüksek topuklu ayakkabıları, duruşunu daha da etkileyici bir hale getiriyor, zarif bileklerinden omuzlarına kadar süzülen pırlanta takılarla tamamlanmış görüntüsü, onun sadece bir kadın değil, bir güç simgesi olduğunu gösteriyordu.

Poll, Luna'ya bir süre baktıktan sonra, yüzündeki düşünceli ifadeyi bozmadan, "Peki," dedi, sesi derin ve kararlıydı, "isteğiniz nedir?"

Luna, bu soruyu duyduğunda gözleri biraz daha keskinleşti. Kadehini masaya bıraktı. Bu hareket, odadaki sessizliği bir an bozdu; kadehin camı, masanın sert yüzeyine hafif bir yankıyla oturdu. Ardından Luna yavaşça ayağa kalktı. Elbisesi, hareket ettikçe ışığı yansıtıyor, etrafındaki hava neredeyse elektriklenmiş gibi bir yoğunluk taşıyordu. Poll, kadının bu hareketini dikkatle izlerken, Luna bir adım öne çıktı ve ona doğru hafifçe eğilerek, sesi biraz daha yumuşak ama aynı zamanda oyunbaz bir tona bürünerek, "Dans etmeyi bilir misiniz, Bay Crime?" diye sordu.

Poll, bu beklenmedik soruya önce bir anlık şaşkınlıkla tepki verdi, ardından hafifçe gülümsedi. "Birkaç adım atabilecek kadar," dedi, mesafesini koruyan bir ifadeyle. Luna, bu cevaba karşılık yüzünde daha belirgin bir tebessümle başını hafifçe eğdi. "O halde," dedi, sesi artık daha cazibeli ve davetkârdı, "bir dansla isteğime başlayabilirim sanırım."

Poll, bu davete sessizce onay verdi ve ayağa kalktı. Ayağa kalkarken, Luna'nın gözleri Poll'un duruşunu baştan aşağı süzdü. Onun uzun boyu, geniş omuzları ve ince yapısı, mükemmel kesimli smokinle tamamlanıyordu. Kravatını gevşetmiş, hafif sakalı ve keskin yüz hatlarıyla, Poll hem otoriter hem de gizemli bir hava yayıyordu. Luna, bu anda Poll'a karşı hissettiği çekimi daha da derinlemesine hissetti, ancak kontrolü bırakmaya hiç niyeti yoktu.

Luna, Poll'a doğru bir adım attı ve elini hafifçe uzattı. Elinin zarifliği ve yumuşak hareketi, Poll'un dikkatini bir anlığına odakladı. Poll, kadının elini nazikçe tuttuğunda, parmaklarının hafif dokunuşu bile aralarındaki gerilimi artırmış gibiydi. Oda, bir anda başka bir boyuta geçmiş gibi hissettiriyordu; Londra'nın yoğunluğundan ve bu geceki iş dünyasının karmaşasından kopmuş, yalnızca ikisinin olduğu bir alan yaratılmıştı.

Dans, mesafeli bir şekilde başladı. Luna, Poll'un karşısında zarif hareketlerle döndü ve onu takip etmeye davet eden bir adım attı. Poll, Luna'nın hareketlerini dikkatlice izledi ve ona uyum sağladı. Ayaklarının altındaki halının yumuşaklığı, her adımda bir ritim yaratıyor, ikili birbirlerine uyum sağlamaya başlıyordu. İlk başta mesafeli olan dans, aralarındaki gerilimi ve dinamiği daha da artırıyordu. Luna, ince belini hafifçe döndürerek Poll'un çevresinde döndü; elbisesinin parlak kumaşı, bu dönüşle ışıkların altında dalgalanarak adeta bir görsel şölen yaratıyordu.

Poll, dans sırasında Luna'nın gözlerine baktığında, onun bu kadar etkileyici bir kontrolle hareket edebilmesine hayranlık duymamak elde değildi. Ancak Luna'nın içinde farklı bir his vardı; Poll'a karşı hissettiği çekim, onu istemsizce daha yakınlaşmaya itiyordu. Yavaş yavaş dans daha akıcı ve içten bir hale geldi. Poll, Luna'yı belinden nazikçe kavradığında, Luna'nın elinin onun omzunda daha sıkı bir şekilde durduğunu hissetti.

Artık aralarındaki mesafe neredeyse kaybolmuştu. Luna, başını hafifçe kaldırarak Poll'un gözlerine baktı. Gözleri, hem meydan okuyucu hem de davetkârdı. Poll, bu bakışlardan etkilenmişti ama kontrolü bırakmamak adına kendisini toparladı. Ancak Luna'nın nefesi, onun hemen yakınında hissediliyordu. Bu durum, Poll'un zihninde hem bir gerilim hem de bir büyü yaratıyordu.

Dansın ritmi biraz daha yavaşladı. Luna, Poll'a daha yakın durmaya başladı. Parmakları, onun omzunda hafifçe hareket ediyordu; bu hareketler fark edilmeyecek kadar küçük ama aralarındaki enerjiyi hissettirecek kadar anlamlıydı. Poll, bir an için Luna'nın yüzündeki ifadeye odaklandı. Onun her zamanki keskin ve stratejik bakışlarının yerini, bu kez daha yumuşak ve duygusal bir ifade almış gibiydi.

Poll, dans sırasında Luna'nın elbisesinin kumaşının tenine hafifçe değdiğini hissetti. Kumaşın yumuşak dokusu ve kadının nefesinin sıcaklığı, odadaki atmosferi daha yoğun bir hale getiriyordu. Luna, Poll'un beline yakın duran elini biraz daha sıkılaştırdı ve yüzüne doğru hafif bir eğimle konuştu. "Görüyorsunuz," dedi, sesi alçak ve neredeyse fısıldar gibiydi, "bazı şeyler sadece kontrolle değil, uyumla gerçekleşir."

Bu sözler, Poll'un zihninde yankılanırken, danslarının son hareketlerine doğru ilerlediler. Luna, zarif bir dönüş yaparak Poll'un çevresinde döndü ve tekrar onun göğsüne yakın bir şekilde durdu. Poll, bir an için nefes almayı unuttuğunu hissetti. İkisi arasındaki enerji, artık tamamen somut bir hal almış gibiydi. Ancak Luna, tam bu anda yüzünde hafif bir gülümsemeyle geri çekildi ve dansı sonlandırdı.

Luna, Poll'a bakarak, "Sanırım isteğime başlamak için yeterince güzel bir başlangıç yaptık," dedi. Bu sözlerde hem bir oyunbazlık hem de derin bir anlam vardı. Poll, bu sözlerin altındaki anlamı çözmeye çalışırken, Luna'nın yüzündeki gizemli ifadeyi fark etti. Kadın, yeniden bir adım geri çekildi ve Poll'a bir kez daha meydan okuyormuş gibi baktı. Bu dans, sadece bir başlangıçtı ve Poll, bu gecenin ilerleyen saatlerinde Luna'nın daha hangi hamleleri planladığını merak ediyordu.

Poll, dansın ardından odanın sessizliği ve büyüsü içinde bir an duraksadı. Luna'nın dokunuşlarının ve bakışlarının etkisi hâlâ üzerindeydi. Kadının yüzüne bakarken, hem zihni hem de kalbi karmaşık duygularla doluydu. Luna, Poll'a yaklaşarak adımlarını yavaşlattı. Yüzünde her zamanki gibi bir zarafet vardı, ancak bu kez bir tür oyunbazlık ve cazibe de barındırıyordu. Poll, bir an için Luna'nın elbisesindeki detaylara odaklandı. Mor renkli, parıltılı taşlarla işlenmiş elbisesi, her hareketinde ışığı yansıtıyordu. Kumaş, zarif bir şekilde vücudunu sarıyor, onun gücünü ve çekiciliğini aynı anda vurguluyordu.

Luna'nın sesi, neredeyse bir fısıltı kadar hafifti, ancak etkisi odadaki havayı tamamen değiştirdi. "Alacakaranlığın dansı, gün batımında başlar," dedi, pembe zarfın içindeki notu tekrar ederek. Sözleri, Poll'un zihninde yankılanırken, Luna yavaşça ona daha da yaklaştı. Elleri, nazik bir hareketle Poll'un yan tarafındaki ellerini yakaladı. Kadının parmaklarının sıcaklığı, Poll'un cildinde hafif bir karıncalanma yaratıyordu. Gözleri, onun derin kahverengi gözleriyle buluştu. Bu bakışlarda hem bir meydan okuma hem de bir davet vardı; hem güçlü hem de savunmasız bir şekilde karşısındaydı.

Poll, kısa bir an için Luna'nın gözlerine odaklandı, sonra gözleri yavaşça kadının yüz hatlarından boynuna ve tekrar yüzüne kaydı. Mor elbisenin omuzlarından aşağı süzülen taşların parıltısı, ışığın altında neredeyse büyüleyici bir hale bürünmüştü. Ancak tüm bu dışsal güzellik, Luna'nın yüzündeki anlamlı ifadeyi gölgede bırakamıyordu. Poll, gözlerini tekrar onun gözlerine çevirdiğinde, aklındaki bir soruyu dile getirmek üzereydi. "Siz… onuda…" dedi, ancak cümlesini tamamlayamadı.

Luna, onun bu duraksamasını anladı ve hafif bir gülümsemeyle yanıtladı. "Evet," dedi alçak bir sesle. Gözlerini Poll'un gözlerinden ayırmadan, yavaşça bir adım daha yaklaştı ve elini nazikçe Poll'un göğsüne koydu. Dokunuşu hafifti, ama etkisi neredeyse elektriksel bir yoğunluk taşıyordu. "Bay Crime," dedi Luna, ses tonu hem derin hem de oyunbaz bir tavırla doluydu. "Hayat ne enteresan, değil mi? İnsan kendini bir anda zirvede bulabilir, sonra hiç beklenmedik bir şekilde en dipte. Ve her şey, bir an içinde değişebilir."

Luna bu sözleri söyledikten sonra yavaşça geri çekildi, ancak bu geri çekiliş bile bir tür dansı andırıyordu. Mor elbisesinin yırtmacı, sağ bacağını zarif bir şekilde ortaya çıkararak, her adımında bir baş döndürücülük yaratıyordu. Poll, Luna'nın her hareketini dikkatle izliyor, ancak bu dikkat bile kontrol edilemez bir büyülenmişlik içeriyordu. Onun hem sözleri hem de hareketleri, Poll'u adeta avucunun içine almıştı.