Chereads / ZEVK SARAYI / Chapter 23 - 12

Chapter 23 - 12

Oda, ikisinin de yoğun nefes alıp verişleriyle dolmuştu. Aralarındaki gerilim, adeta havada asılı kalıyordu. Poll ve Luna, birbirlerinin gözlerinin derinliklerine bakarak, ne sözlere ne de mantıklı bir düşünceye ihtiyaç duyuyordu. Aralarındaki bu bağ, hem bir meydan okuma hem de karşılıklı bir teslimiyet gibiydi. İkisi de bu oyunun içinde kaybolmuştu; bir adım atan, diğerini içine çekiyordu.

Poll, Luna'nın hafifçe yaklaşarak başını eğdiğini gördü. Kadının gözlerinde hem tutku hem de kışkırtıcı bir kıvılcım vardı. Bu kıvılcım, Poll'un savunmalarını tamamen yıkan bir yangına dönüşüyordu. Poll, bir adım ileri giderek Luna'nın belini nazikçe kavradı ve ikisi bir kez daha derin bir öpüşmeyle birbirine bağlandı. Ancak bu öpüşme, sıradan bir yakınlıktan çok daha fazlasıydı. Bu, güç, kontrol ve arzu dolu bir çatışmaydı.

Luna, Poll'un ellerini belinde hissederken, kendi ellerini onun omuzlarına yerleştirdi ve bir dönüş yaparak sırtını duvara yasladı. Bu an, kadının bir anda her şeyi kontrol altına almasına izin vermiş gibiydi. Luna, nefesini tutarak, Poll'un yüzüne yaklaştı ve alçak bir sesle, "Bay Crime," dedi, gözleri onun gözlerinden ayrılmadan. "Bu gece seni istiyorum."

Poll, bu sözleri duyduğunda bir an donup kaldı, ancak kadının bakışlarındaki derin anlamı fark eder etmez kendini toparladı. Kararlılıkla, Luna'nın yüzüne biraz daha yaklaştı ve aynı alçak tonda, "Bende seni istiyorum," diye yanıtladı. Bu sözlerin ardından, öpüşmeleri tekrar başladı, ancak bu kez daha yoğun ve daha derin bir bağla.

Bir an sonra Luna, Poll'u belinden tutup hızlı bir hareketle duvardan uzaklaştırdı. İkisi, odanın ortasına doğru yürürken birbirlerine tutunuyor, bacakları her adımda birbirine temas ediyordu. Luna, bir anda durarak Poll'un göğsüne ellerini koydu ve nefesini tutarak, "Her şey yoluna girecek, tüm aksilikleri çözeceğiz," dedi. Sesi hem kararlı hem de teselli edici bir tona sahipti. Poll, bu sözler karşısında kısa bir süre için duraksadı, ancak kadının gözlerindeki güveni ve kararlılığı görünce, bu anın onun için de bir dönüm noktası olduğunu hissetti.

Bu kez öpüşmeleri, adeta bir fırtına gibi başladı. Luna'nın bacakları, Poll'un bacaklarına her hareketlerinde daha fazla sürtünüyordu. Luna'nın topuklu ayakkabılarının zeminde çıkardığı hafif tıklama sesi, Poll'un ağır adımlarıyla birleşerek odada yankılanıyordu. Bir an halının üzerinde yavaş hareketlerle dans eder gibi dolaştılar, ardından parke zemin üzerinde ilerlemeye başladılar. Her adımda, dokunuşları daha yoğunlaşıyor, aralarındaki çekim daha güçlü hale geliyordu.

Sonraki bir anda, Poll'un sırtı odanın köşesindeki bir masaya yaslandı. Luna, bunu fark ederek bir adım geri çekildi ve Poll'a meydan okuyan bir ifadeyle baktı. Gözlerinde hem kışkırtıcı bir ifade hem de zafer dolu bir bakış vardı. Ardından yavaşça Poll'un yakınına geldi, elleriyle yüzünü tuttu ve onun dudaklarına bir kez daha tutkulu bir öpücük kondurdu. Öpüşmeleri hızlanırken, Luna aniden durdu ve hafif bir gülümsemeyle, "Artık bunu durduramazsın," dedi, sesi derin ve kışkırtıcıydı.

Poll, Luna'nın bu sözlerine karşılık, meydan okurcasına bir bakış attı. "Bunu istemiyorum," dedi, ancak bu sözlerde bir inkar değil, daha çok aralarındaki oyunla devam etme isteği vardı. Bu meydan okuma, Luna'yı daha da cesaretlendirmişti. İkisi tekrar öpüşmeye başladığında, Luna'nın elleri Poll'un yüzünden boynuna, oradan da omuzlarına doğru kayıyordu. Poll ise kadının belini sıkıca kavramış, onu kendine daha da yakınlaştırmıştı.

Bu sırada Poll'un gözleri, Luna'nın elbisesinin taşlı detaylarına kaydı. Kadının göğüs kısmındaki taşların ışıkta parıldayışı, Poll'un dikkatini tamamen üzerine çekmişti. İçgüdüsel bir hareketle, yüzünü bu parlak taşlara doğru yaklaştırdı ve dudaklarını bu noktaya nazikçe kondurdu. Luna, bu hareketi fark edince, başını hafifçe geri attı ve Poll'un saçlarına ellerini yerleştirerek, onun başını bu noktada sabitledi. "Ah, Bay Crime," dedi, hafif bir gülümsemeyle. "Oldukça… yaratıcı."

Poll, Luna'nın bu tavrına daha da cesaretlenerek, yüzünü kadının elbisesine yaslamış, onun kokusunu ve sıcaklığını daha derin bir şekilde hissediyordu. Ancak Luna, ani bir hareketle cilveli bir kaçış yaparak geri çekildi. Hafif bir kahkahayla, "Beni yakalayabilecek misin?" diye fısıldadı. Poll, bir anlık şaşkınlıktan sonra gülümseyerek, kadının peşine düştü. Ancak Luna, bu kaçışta her zamanki zarafetini ve oyunu elden bırakmadan hareket ediyordu. Odanın bir ucundan diğerine doğru kaçışırken, Poll her seferinde biraz daha yaklaşıyor, ancak tam onu yakalayacakken Luna tekrar kaçıyordu.

Son kaçışta, Luna ters bir hareketle Poll'a doğru döndü ve onun göğsüne sıkıca yapıştı. Bu sefer aralarındaki mesafe tamamen kaybolmuştu. Poll, kadının yüzüne bakarak onun boynuna doğru eğildi. Dudakları, Luna'nın çene hattını ve boynunu nazikçe izledi. Luna, bu dokunuşlar karşısında başını hafifçe yana eğerek bir iç çekti. Sesi, bu anın yoğunluğunun dışa vurumuydu. Poll, bu tepkiye daha fazla karşılık vererek, kadının omuzuna ve boynuna dokunmaya devam etti.

Luna, bu sırada Poll'un omuzlarına ellerini yerleştirdi. Ancak bu dokunuş, yalnızca bir temas değil, aynı zamanda kontrolü ele alma isteğiydi. Parmakları, Poll'un smokininin omuzlarına yerleşti ve yavaşça ceketi sıyırarak yere düşürdü. Poll, bu hareketin ardından Luna'ya daha sıkı sarıldı ve dudaklarını bir kez daha onun boynuna doğru yönlendirdi. Oda, ikisinin de yoğun nefesleri ve hareketleriyle dolmuştu. Bu an, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal bir patlamanın da göstergesiydi. Luna ve Poll, tüm kontrolü ve mantığı geride bırakmış, tamamen birbirlerine teslim olmuşlardı.

Poll, Luna'nın boynuna yapışarak şiddetli dil ve diş darbeleriyle onun hassas noktalarını hedef alıyordu. Luna, ellerini bastırarak Poll'u bulunduğu noktada tutmak için elinden geleni yapıyordu. Gereğinden fazla bağırışlarla anı yaşarken, Poll daha fazlasını istercesine baskıyı artırıyordu.

Poll, bir anda geri çekilip Luna'nın kıyafetini çıkarmadan, üzerindeki taşlı bölgeye tekrar odaklandı. Hızla yüzünü bu noktaya yaklaştırarak, dişlerini hafif bir baskıyla elbisenin taşlı detaylarına değdirdi. Bu sırada Luna'nın vücudunun sıcaklığını ve kıyafetinin dokusunu hissediyor, taşların soğuk yüzeyiyle birleşen bir kontrastı algılıyordu. Poll'un zihninde, bu dokunuşların yarattığı his adeta iz bırakıyordu.

Luna, cilveli bir tavırla başını geriye doğru attı ve "Ah, Bay Crime, harikasınız," diyerek derin bir nefesle tepki verdi. Poll'un duruşu ve hareketleri, anın gerilimini artırırken, Luna'nın kontrolü elinde tutmaya çalıştığı her hareketi, aralarındaki yoğunluğu daha da derinleştiriyordu. İkisi de, bu karmaşık oyunun sınırlarında dolaşırken, daha fazlasını isteyen bir duyguyla birbirlerine bakıyorlardı.

Luna, Poll'un karşısına geçip birkaç saniye boyunca gözlerini onun gözlerine dikti. İkilinin arasındaki gerilim, odanın sessizliğinde adeta elle tutulur hale gelmişti. Poll, bu yoğun bakışlara karşı koyamıyor, ancak her bir anın içinde kontrolü elinde tutmaya çalışıyordu. Luna, yüzündeki hafif gülümsemeyle Poll'a doğru bir adım attı. Parmak uçları, onun kravatına doğru uzandı. Bir yandan, "Bay Crime, her şeyin zamanı geldi, değil mi?" diyerek yavaş bir ses tonuyla konuşuyordu.

Kravat, Luna'nın elleri altında gevşediği anda, Poll harekete geçti. Elleri, Luna'nın kıyafetinin ince kumaşına dokundu, ardından elbisenin omuzlarından kayıp aşağı süzülmesini sağladı. Kıyafet, neredeyse bir pelerin gibi yere döküldü. Luna, sadece bir iç çekişle bu anı karşılıyordu. Parmakları, Poll'un gömleğine ulaştığında, düğmeler hızla açılmaya başladı. Sanki her düğme, Luna'nın elleri altında birer birer çözülüyor ve Poll'un göğsünü açığa çıkarıyordu.

Poll, aynı hızla kadının sırtına dokundu ve elbisesinin kalan kısımlarını tamamen sıyırarak yere bıraktı. Luna, bu hareketle neredeyse çıplak bir halde kalmıştı. Poll ise, gömleğini ve kravatını hızla çıkardıktan sonra onunla aynı durumda kalmakta hiç tereddüt etmedi. Artık aralarındaki tek şey, iki çıplak bedenin birbirine doğru çekilmesiydi. Poll, bir anda Luna'ya doğru eğildi ve onu sıkıca kendine çekti. Hareket öyle ani ve sertti ki, Luna'nın topuklu ayakkabılarının ince uçlarından bir tanesi çat diye kırıldı. Kadın, bir kahkaha ile karşılık verdi, ama bu kahkaha bile içlerinde biriken gerilimi azaltmak yerine daha da körükledi.

Poll, bu kez Luna'yı belinden kavrayarak havaya kaldırdı. Luna, bacaklarını Poll'un beline dolarken, parmak uçları adamın omuzlarına sıkıca yerleşti. Poll, onu kucakladığı gibi yatağın bulunduğu köşeye doğru yöneldi. Her adımda, aralarındaki yakınlık daha da derinleşiyor, Luna'nın nefes alışverişleri Poll'un kulağında yankılanıyordu. Luna, başını hafifçe yana eğerek, "Bay Crime, bu gece gerçekten unutulmaz olacak gibi hissediyorum," dedi. Poll, onun sözlerine yalnızca hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi, ama bu sessizlik, adamın ne kadar odaklandığını ortaya koyuyordu.

Yatağa ulaştıklarında, Poll, Luna'yı yavaşça yatağın üzerine bıraktı. Kadın, sırtını yatağın yumuşak yüzeyine yaslarken, bakışları hâlâ Poll'un üzerindeydi. Poll, hiç tereddüt etmeden eğildi ve dudaklarını Luna'nın göğsüne doğru yönlendirdi. Luna, bu harekete tamamen teslim olmuş bir şekilde başını geriye attı. Elleri, Poll'un sırtında hareket ederken, her dokunuşuyla onu daha da kendine çekiyordu.

Poll, bir an için Luna'ya baktı ve "Luna, bu gece gerçekten her şeyi bir kenara bırakabiliriz, değil mi?" diye sordu. Luna, bu sözlere derin bir bakışla karşılık verdi. "Bay Crime," dedi, sesi neredeyse fısıldar bir tondaydı. "Bu gece sadece ikimizin gecesi. Sadece biz." Bu sözlerin ardından, aralarındaki konuşma, yerini daha yoğun bir iletişime bıraktı.

Poll, ellerini Luna'nın uyluklarına yerleştirdiğinde, aralarındaki temas daha da arttı. Uylukları, birbirlerine dokundukça sıcaklık yayılıyordu. Bu an, yalnızca fiziksel bir temas değil, aynı zamanda iki farklı karakterin birbirini tamamen kabullenişiydi. Poll'un ritmik hareketleri, Luna'nın nefes alışverişleriyle uyumlu bir hale gelmişti. Luna, her dokunuşunda Poll'un ne kadar güçlü olduğunu hissediyor, onun enerjisine tamamen kapılıyordu.

Luna, başını hafifçe yana eğerek, "Her şeyi unut," dedi. "Sadece bu anı hisset." Poll, bu sözlerin ardından tüm düşüncelerini bir kenara bırakarak, Luna'ya tamamen odaklandı. Artık ikisi de her hareketlerinde, yalnızca birbirlerini hissediyordu. Aralarındaki ritim, zamanla daha da derinleşti. Poll'un hareketleri hızlanırken, Luna'nın elleri onun sırtında daha sıkı bir şekilde hareket ediyordu.

Yatağın yumuşak yüzeyi, her hareketlerinde bir ritim yaratıyor gibiydi. Poll, Luna'ya bakarak, "Luna, bu gerçekten... başka bir şey," dedi, sesi kısık ve duygusal bir ton taşıyordu. Luna, bu sözlere hafifçe gülümseyerek karşılık verdi ve onun boynuna doğru eğildi. "Bay Crime," dedi, "Bazen kelimelerden fazlasına gerek yok."

Bu an, ikisi için de yalnızca fiziksel bir yakınlık değil, aynı zamanda duygusal bir bağın doruk noktasıydı. İkisi de tamamen birbirlerine teslim olmuştu. Aralarındaki yoğunluk, odadaki atmosferi tamamen değiştirmişti. Luna ve Poll, her şeyden uzaklaşıp sadece bu ana odaklanmış bir halde, kendilerini bu özel geceye bırakmışlardı.

Luna ve Poll, birlikte geçirdikleri bu yoğun anların ardından, yorgun ama tatmin olmuş bir şekilde yatağa uzandılar. Soluk alışları hâlâ düzensizdi, ancak aralarındaki sessizlik, odanın atmosferini dolduran derin bir bağın göstergesiydi. Vücutları birbirine hafifçe temas ederken, Luna yan dönüp Poll'un yüzüne baktı. Elleri, nazik bir şekilde adamın göğsüne dokundu. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı; gözlerinde ise henüz bitmeyen bir hayranlık.

"Bay Crime," dedi, sesi yumuşak ama içinde bir hayranlık taşıyordu. "Ne kadar da kuvvetli ve baştan çıkarıcısınız."

Poll, bu sözlere hafifçe gülümseyerek karşılık verdi. Gözleri Luna'nın gözlerindeydi ve sesi her zamankinden daha alçak bir tondaydı. "Ben mi?" dedi, Luna'nın yüzündeki ifadeyi dikkatlice inceleyerek. "Asıl baştan çıkarıcı olan sizsiniz."

Bu sözler, aralarındaki gerilimi değil, aksine bir rahatlama hissini beraberinde getirdi. Luna, bu anın keyfini çıkararak başını Poll'un omzuna yasladı. Elleri, hafif bir hareketle onun göğsüne doğru kayarken, "Artık her şey istediğin gibi olacak," diye fısıldadı. Sesi, bir vaadin kesinliğini taşıyordu. "Daha güçlü ve zirvede. Yarın her şey değişecek."

Poll, bu sözler karşısında hafif bir iç çekti. Elleri, Luna'nın sırtına doğru ilerledi ve nazikçe kadını kendine daha da yaklaştırdı. "Luna," dedi, sesi sakin ama bir o kadar da kararlıydı. "Şu an işi konuşmak istemiyorum. Yalnızca senin nefesini duyarak dinlenmek ve biraz huzur bulmak istiyorum."

Luna, bu sözleri duyduğunda gözlerini kapattı ve sessizce gülümsedi. Poll'un sözleri, onun içinde beklenmedik bir huzur dalgası yaratmıştı. Aralarındaki bu bağ, iş dünyasının karmaşasından ve hayatın zorluklarından uzak, yalnızca bu ana ait bir şeydi. Birbirlerine tamamen odaklanmış bir şekilde uzanırken, odadaki hava sakin ama derin bir anlam taşıyordu.

Poll, bir süre Luna'nın nefesini dinledi. Kadının yavaşça düzenli hale gelen soluk alışları, odadaki sessizliği dolduruyordu. Bu an, yalnızca fiziksel bir bağın değil, aynı zamanda birbirlerine duydukları güvenin bir yansımasıydı. Luna, gözlerini tekrar açtığında, Poll'un hala ona baktığını fark etti. Onun sıcak bakışları altında, kendini güvende ve aynı zamanda güçlü hissetti.

Oda, bu yoğun anın ardından yavaş yavaş sakinleşirken, kamera sanki odanın içinde bir yolculuğa çıkıyormuş gibi hareket etmeye başladı. Yatağın başlığından yavaşça geçerek dışarıya, Londra'nın gece ışıklarıyla aydınlanan sokaklarına doğru süzüldü. Şehir, hâlâ canlı ve hareketliydi. Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürüyen insanlar, caddelerde hızla akan araçlar, Thames Nehri'nin kıyısında parıldayan ışıklar... Kamera, şehrin tüm ihtişamını ve karmaşasını bir süre gözler önüne serdi.

Ardından, Londra'nın sokaklarından hızla uzaklaşarak, gökyüzüne doğru süzüldü. Şehrin ışıkları ufukta kaybolurken, kamera kendini denizlerin ve okyanusların derin mavi karanlığına bıraktı. Geniş ve dalgalı bir deniz manzarası, arka planda ay ışığının su yüzeyine düşen parıltılarıyla birlikte belirdi. Dalgalar, sanki bir ritimle hareket ediyor ve bu ritim, Luna ile Poll'un anlarının yankısı gibi hissediliyordu.

Kamera, okyanusun üzerinde bir süre ilerledikten sonra, beyaz bir ekranla aniden kapandı. Bu kapanış, hem bir sona hem de bir başlangıca işaret ediyordu. Çünkü ertesi gün, ikisi için de her şey farklı olacaktı. Ama şu an, yalnızca bu anın keyfini çıkarıyorlardı, işlerin ve hayatın karmaşasını geride bırakarak.