Chereads / ZEVK SARAYI / Chapter 9 - 8

Chapter 9 - 8

Lavinya, bir anda hafif bir kahkaha atarak hızlıca uçarak Arthur'un sağ yanağına yaklaştı. Dudaklarını bir anlık bir cesaretle Arthur'un yanağına bastırdı. Öpücüğün yumuşaklığı, Arthur'un yüzünde hafif bir sıcaklık bıraktı. Lavinya hemen geri çekilerek havada süzüldü ve ona bakarken yüzünde yaramaz bir gülümseme belirdi.

Arthur, yanağındaki hafif ıslaklığı hissedince, gözleri Lavinya'ya dikildi. İçinde tarifsiz bir arzu oluştu; onun öpücüğünü tekrar hissetmek istiyordu. Lavinya, Arthur'un bu arzusunu anlamış gibiydi. Bu kez yavaşça süzüldü, ama bu kez sol yanağına doğru eğildi.

Tam Lavinya'nın dudakları sol yanağına değmek üzereyken, Arthur bir çırpıda onu yakaladı. Lavinya şaşkın bir nefes aldı, ama Arthur'un güçlü kolları arasında ona karşı koymadı. Arthur, Lavinya'yı kendine çekti ve yüzünü sol yanağına gömdü. Lavinya'nın pürüzsüz cildi ve hafif çiçek kokusu başını döndürüyordu.

Lavinya, Arthur'un hareketine karşılık verircesine yanağını ona yasladı. İkisi de birbirlerinin sol yanaklarını, önce öperek sonra yavaşça yalamaya başladılar. Lavinya'nın nefesi hızlanmış, kanatları hafifçe titremeye başlamıştı. Arthur ise tamamen ona odaklanmış, her anı derin bir tutkuyla yaşıyordu.

Lavinya, Arthur'un saçlarına doğru ellerini uzatıp parmaklarını nazikçe saçlarının arasında dolaştırdı. Arthur ise Lavinya'nın narin belini kavrayarak onu kendine daha da çekti. İkisi de sanki zaman durmuş gibi, o anın büyüsünde kaybolmuşlardı.

Arthur, Lavinya'yı kollarında sıkıca tutarken tamamen onun varlığına teslim olmuş gibiydi. Lavinya'nın cildi pürüzsüzdü, ama aynı zamanda hafifçe dokunduğunda sanki balın yumuşak ve sıcak dokusunu hissediyormuş gibiydi. Arthur, Lavinya'nın yanağını emerken, bu hissin yoğunluğu adeta zihnini bulanıklaştırıyordu. Her nefeste, Lavinya'nın narin vücudu tatlı bir bal kıvamında gibiydi, bu yüzden ondan kopmak imkansız bir hale gelmişti.

Lavinya'nın narin yüz hatları Arthur'un dudaklarına mükemmel bir şekilde uyuyordu. Arthur, her öpüşte Lavinya'nın tatlılığını daha da derinden hissediyor, bir an olsun onun yanağından uzaklaşmayı istemiyordu. Yanağındaki tat, sadece fiziksel bir duyum değil, aynı zamanda Arthur'un zihnine ve kalbine işleyen bir duygu gibi hissediliyordu.

Lavinya, Arthur'un dudaklarının yanağını emerken çıkardığı hafif sesleri duyuyor, bu sırada narin ama ince ve sivri diliyle karşılık veriyordu. Dilinin dokunuşu, Arthur'un tenine bir arı iğnesi gibi ama acısız bir hassasiyetle dokunuyordu. Bu dokunuş, Arthur'u daha da derin bir arzuya sürüklüyor, Lavinya'nın büyüsüne tamamen kapılmasına neden oluyordu.

Arthur, yüzünü Lavinya'nın yanağından çeker gibi yapıyor, ama asla tam olarak uzaklaşamıyordu. Dudakları, Lavinya'nın ince yüz hatlarını takip ederek yanağından hafifçe çenesine doğru iniyor, bu süreçte Lavinya'nın narin teninin tatlı kıvamını daha da hissediyordu. "Bu... bu gerçek mi?" diye içinden geçirdi, çünkü Lavinya'nın vücudu adeta doğrudan baldan yapılmış gibiydi.

Lavinya, Arthur'un her dokunuşuna ve her emişine karşılık verirken gözleri hafifçe kapanmıştı. Tatlı bir nefes alıp veriyor, Arthur'un ellerinin belinde, vücudunu sıkıca kavrayışını hissediyordu. Arthur'un güçlü kollarında tamamen güvende hissediyor, bu yakınlık onun için zamanın durduğu bir andı.

Lavinya'nın dili, narin ama tuhaf bir şekilde bağımlılık yapıcı bir his veriyordu. Arthur'un cildine dokundukça, onun hislerini daha da alevlendiriyor, Lavinya'nın her hareketi Arthur'un içinde bastıramadığı bir arzuyu körüklüyordu. Arthur, dudaklarını yeniden Lavinya'nın yanağına bastırırken, Lavinya'nın yüzünden yayılan o bal kıvamındaki tatlılığı bir kez daha hissetti. Her emişte, sanki Lavinya'nın varlığını özümsüyormuş gibi bir hisse kapılıyordu.

Lavinya, Arthur'un yoğun öpücükleri sırasında hafifçe başını yana eğiyor, tatlı ve narin bir şekilde boynunu açığa çıkarıyordu. Arthur ise bu fırsatı değerlendirerek dudaklarını Lavinya'nın çenesinden aşağı doğru kaydırıyor, boynuna yaklaştığında bir an duraksayıp o tatlı kokunun sarhoş edici etkisi altında tekrar öpücüklerine devam ediyordu.

Lavinya, hafifçe gülümseyerek Arthur'un saçlarını okşadı. "Arthur," diye fısıldadı, sesi titrek ama doluydu, "sana tamamen aitim. Seni izlerken hissettiklerimi anlatmam mümkün değil… ve şimdi burada, seninle..." Ancak sözlerini tamamlayamadan Arthur'un dudakları bir kez daha yanağına yapıştı, sanki o bal kıvamındaki tatlılıktan asla vazgeçemeyecekmiş gibi emmeye devam etti.

Lavinya'nın yüz hatlarından süzülen balımsı tat, Arthur'u her saniye daha da içine çekiyor, onun zaman kavramını kaybetmesine neden oluyordu. Lavinya'nın dili ise narin ve kışkırtıcı bir hareketle Arthur'un yanağında gezinirken, bu karşılıklı tutku adeta bir dansa dönüşmüştü. İkisi de bir an bile birbirinden kopmayı istemiyor, bu büyülü anın etkisi altında tamamen kayboluyorlardı.

Arthur, Lavinya'nın ani bir kahkaha atarak kollarından sıyrılmasını izlerken, kadının büyüleyici varlığına kapılmaya devam etti. Lavinya hafifçe yükselerek, kanatlarının zarif çırpınışlarıyla vücudunu havaya kaldırdı. Diz hizasındaki pastel altın elbisesi, dönen bir dansçı gibi etrafında savruluyordu. Minik altın iplik işlemeleri ışıkla parlıyor, her hareketinde adeta büyülü bir hava yaratıyordu.

Lavinya, Arthur'un hemen birkaç adım üstünde süzülerek dairesel hareketlerle döndü. Arthur'un yüzü yukarı kalkmıştı, gözleri onun her detayını izliyordu: hafifçe dalgalanan bukleleri, zarif bacaklarının kıvrımları, ayak bileklerinden yukarı doğru uzanan o narin, parlak teni... Gözleri yavaşça eteğin altında kaybolup görünen bacaklarına, sonra tekrar elbisenin hafifçe savrulan uçlarına takıldı. Arthur'un içi, Lavinya'nın bu eğlenceli ama baştan çıkarıcı hareketleriyle iyice kıpırdamaya başlamıştı.

Lavinya'nın ayak bileklerindeki altın bilezikler hafifçe çınlıyor, minik sandaletlerinin şeffaf ama ışıldayan bantları her dönüşünde altın pırıltılar yayıyordu. Arthur, kadının dönme hareketlerini izlerken, gözleri bu kez onun sandaletlerine takıldı. Lavinya'nın ayaklarının zarafeti ve bileklerinin ince kıvrımı, onu tamamen büyülemişti.

Ancak bu anlık düşünce, ani bir dürtüyle yerini harekete bıraktı. Arthur, bir anda kollarını uzatarak Lavinya'nın bacaklarına doğru hamle yaptı. Kanatlarının hafif çırpınışları sırasında bacaklarına tutundu ve aynı anda başını kaldırarak yüzünü Lavinya'nın bacaklarına doğru bastırdı. Dudakları, Lavinya'nın narin ve bal gibi tatlı tenine temas ettiğinde, Arthur'un zihni bir kez daha bulanıklaştı.

Bu temas, sanki bir haz patlaması gibiydi. Lavinya'nın bal kıvamındaki vücudu, adeta tatlı bir nehir gibi Arthur'un dudaklarına akıyordu. Balın sıcacık hissi ve hafif tatlı kokusu, Arthur'un zihnini tamamen ele geçirmişti. Onu tutan elleri daha sıkı kavradı, Lavinya'yı bel hizasından arka tarafından sarmaladı ve onu kendine doğru çekti. Dudakları, Lavinya'nın tenine daha derinden bastırıldı, adeta bu tatlı nektardan bir damla daha almak istercesine yoğunlaştı.

Lavinya, bu beklenmedik hamleyle hafif bir nefes aldı ama bu hareketten hoşlandığını açıkça belli eden bir kahkaha attı. Kanatları hafifçe titredi ve ellerini dengesini korumak için Arthur'un omuzlarına uzattı. Arthur, sanki başka hiçbir şeyin önemi kalmamış gibi, dudaklarını Lavinya'nın bal kıvamındaki cildine daha da bastırdı. Yüzü onun bacaklarında gezinirken, Lavinya'nın her hareketi, her nefesi Arthur'un tutkusunu daha da körüklüyordu.

Arthur'un dudaklarından ve dilinden yayılan sıcaklık, Lavinya'nın vücudunda hafif titremelere neden oluyordu. "Arthur," dedi Lavinya, sesi hem titrek hem de alaycı bir ton taşıyordu. "Beni hiç bırakmayacak gibisin, değil mi?"

Arthur, Lavinya'nın bu sözlerine yanıt vermedi, çünkü tüm dikkati onun tatlı cildine odaklanmıştı. Ellerini Lavinya'nın belinden biraz daha aşağı kaydırdı ve onu daha sıkı bir şekilde kavrayarak kendine çekti. Dudakları, Lavinya'nın bal gibi tatlı tenini emerken, her nefeste onun kokusunu içine çekiyordu. Bu koku, çiçeksi ama aynı zamanda derin ve baş döndürücüydü, Arthur'un zihninde bağımlılık yapıcı bir etki bırakıyordu.

Lavinya, Arthur'un yoğun tutkusuyla bir an dengesini kaybetmiş gibi oldu ama hemen kanatlarını açarak havada hafifçe sabitlendi. Arthur'un kollarına kendini bırakırken, yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi. Kanatlarından dökülen peri tozları, ikisinin çevresinde altın bir parıltı oluşturdu. Lavinya, Arthur'un saçlarını hafifçe okşayarak ona karşılık verdi.

Arthur ise hiçbir şekilde bu anı bırakmak istemiyordu. Dudakları Lavinya'nın tatlı teninde gezindikçe, sanki kendi içindeki tüm arzulara cevap buluyormuş gibi hissediyordu. Dudakları bir an Lavinya'nın bacaklarından yukarı doğru kayar gibi oldu, ama Lavinya hafifçe yukarı süzülerek ona küçük bir oyun oynadı. Arthur, gözlerinde kararlı bir ifadeyle Lavinya'ya baktı, ama bu bakış onun yoğun arzusunu açıkça ortaya koyuyordu.

"Lavinya," dedi Arthur, sesi hem sert hem de hafif kısık bir tondaydı. "Seni bırakmamı bekleme."

Lavinya'nın yüzünde bir kez daha yaramaz bir gülümseme belirdi. "O zaman tut beni, Arthur. Ama bu kadar hırslı olma, biraz sabır her şeyi daha tatlı yapar," dedi ve kanatlarını hafifçe çırparak Arthur'un gözlerinin önünde döndü. Ancak Arthur, gözlerinden yayılan arzuyla ona bir kez daha uzandı. Lavinya, bu kez daha temkinli ama aynı zamanda tatlı bir kahkahayla karşılık verdi. Bu büyülü atmosfer, ikisinin de tamamen birbirine karıştığı bir oyun alanına dönüşmüştü.

Arthur, Lavinya'yı bırakmaya niyetli değildi. Onun tatlı, bal kıvamındaki varlığı Arthur'un duyularını tamamen ele geçirmişti. Lavinya'nın bacaklarındaki bal kıvamındaki tat, Arthur'u her saniye daha derin bir şekilde kendine çekiyordu. Arthur, bu kez Lavinya'nın diz hizasına kadar indi, dudaklarını bu narin noktaya bastırdı ve oradan tatlı bir hazla emmeye devam etti.

Dudakları Lavinya'nın tenini emerken, kanatlarından dökülen peri tozlarının altın pırıltıları çevreye yayılıyordu. Arthur, Lavinya'nın mini elbisesinin etek uçlarına doğru geldiğinde, hafifçe savrulan kumaşı hissetti. Elbisenin bir kısmı ağızına girince, bu kumaşı bal kıvamındaki tatla özdeşleştirerek eteğin kenarını nazik ama aynı zamanda kararlı bir şekilde ağzıyla kavradı. Kumaşı yavaşça emerken, tadın o büyüleyici etkisini hissetmeye devam etti.

Lavinya, bu hareket karşısında hafif bir kahkaha atarak tepki verdi. Kanatlarını nazikçe çırparak biraz daha yukarı süzüldü, sanki Arthur'un ellerinden ve dudaklarından sıyrılacakmış gibi yapıyordu. Ancak Lavinya'nın bu hareketi, onun oyunbaz doğasını ele veriyordu; tamamen kurtulmak istemediği, Arthur'un ilgisinden hoşlandığı belliydi. Bir an havada süzüldükten sonra, yeniden Arthur'a doğru alçaldı. Bu kez bilinçli bir hareketle bacaklarını hafifçe açarak daha fazla temas olmasına izin verdi.

Arthur, bu hareket karşısında şaşkın bir şekilde Lavinya'nın vücuduna dikkatle baktı. Doğrudan uyluklarına ve bacaklarının arasına odaklandığında, bir tuhaflık fark etti. Lavinya'nın bu bölgesi, bir insan vücudundaki gibi değildi; tamamen pürüzsüz ve dümdüzdü. Herhangi bir farklılık, bir belirti yoktu, tıpkı boynun ya da sıradan bir vücut noktasının düzlüğü gibi görünüyordu.

Arthur, bir an için düşündü. "Demek ki bu varlıklar… üremek ya da insanların bildiği gibi bir biyolojik mekanizmaya sahip değil," diye geçirdi aklından. Lavinya, peri halkının bir üyesiydi ve onların doğası, insanlar için anlaşılmaz bir düzene sahipti. Ama bu onun güzelliğini ve etkileyiciliğini azaltmıyordu; hatta Arthur'un gözünde daha da gizemli bir hale getiriyordu.

Düşünceler Arthur'un zihninde dolaşırken, Lavinya bir an durdu ve yüzünde tatlı bir gülümsemeyle ona baktı. Arthur, bu duraksamadan faydalanarak elini yeniden Lavinya'nın beline götürdü ve onu bir kez daha kendine çekti. Dudaklarını, Lavinya'nın eteğinin ince dokusuna yöneltti. Kumaşı, sanki o bal kıvamındaki tadı bir kez daha hissedebilecekmiş gibi dikkatlice emerken, bu büyüleyici anın içinde kaybolmaya devam etti.

Lavinya, Arthur'un yoğun ilgisi karşısında sessizce gülümsedi. Onun kanatları hafifçe titredi, yüzünde tatlı bir muziplik ifadesi belirdi. Arthur ise her hareketiyle Lavinya'ya olan hayranlığını daha fazla belli ediyor, bu büyülü dünyada her şeyin mantığını bir kenara bırakarak yalnızca hissettiklerine odaklanıyordu.