Chapter 2 - 2

" Eşyalarımı koyabileceğim bir yer var mı?" Holde rastladığım asker beni dolaplarla dolu bir odaya götürüp yüz yirmi iki numaralı anahtarı uzattı. O görev yerine dönerken, ben sessizce anahtarın dolabını bulup çantamla ceketimi dolaba yerleştirdim. Tercümanlar nerede takılıyordu? Kütüphanede keşfe çıkmanın bana bir yanıt sunacağını düşünerek etrafı gezinmeye karar verdiğimde, her yeni koridor bana başka sorular ekledi. Ellerinde not defterleriyle birilerinin etrafında dolaşan öğrencilerle dolu bir salon bulduğumda, aralarına karıştım. Tarihten ve büyü dilinin geleceğin dili olduğundan bahseden bir tercüman, yakasında büyü dilinde ' Usta öğretici' anlamına gelen işaret bulunan nişaneyi gururla taşıdığını hissettiriyordu. Onlar gibi mi olacaktım?

Önüme çıkan herkesin kıyafetinin yakasında başka bir işaret vardı. En alt tabaka olanlar öğrencilerdi, yakalarında 'çırak' anlamına gelen işaret vardı. Onların ardından yalnız çalışan kalfalar geliyordu. Onlar ortak salonun masalarla dolu alanlarına yayılmış bir yığın sözlük arasında birşeyler yazıp çiziyorlardı. Ardından birkaçının odalarda olduğu ve daha önemli görünen işler yapan ustalar, sonraysa eğitimle ilgilenen usta öğreticiler geliyordu. Daha üst olanın, odalarının kapısında 'katip' yazan ve kapalı kapılar ardında olanlar olduğunu tahmin ettim. Onlardan ikisi yanımdan geçerken alnını ovalayarak yemeğe çıktılar. Gencinden yaşlısına herkesin tercüman olabildiğini fark etmiştim, yükseldikçe işlerinin zorlaştığı belliydi. Benim yerimin direkt olarak katiplik olması gerektiğinin farkındaydım, ama başkatip Seth o kadar ciddi açıklamalar yapmıştı ki, benden sadece katip olmamı beklemediğini düşünmeye başladım. Bana askerin eğitimine dek herşeyle ilgilenmem gerekeceğini söylemişti. O zaman ne olacaktım?

" Onu anladığımı nasıl göstermemi istiyor olabilir? "

" Kendinle sessizce konuşmanı öneririm." Gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdiğimde, arkamda kalan masada harıl harıl birşeyler yazıp çizen genç adamı gördüm. Önüne düşen bukleleri yüzünden sürekli kulağının arkasına itmekle uğraşıyor, birşeyler karalayıp beğenmeyince sürekli kağıdını yanında duran tıka basa dolu çöpe atıyordu. Hepsini onun doldurduğuna emindim. Aynı, benden çokta büyük olmadığına emin olduğum gibi. Kurbanım olarak onu seçmeye karar verdiğimde, kütüphaneye girdiğimden beri konuşmak için seçtiğim ilk kişi o olmuştu. Yanına oturup kolumu masaya yasladığımda, ona gözümü dikmemden rahatsız olarak sonunda başını kaldırıp bana baktı. İlk farkettiğim yakasındaki kalfa anlamına gelen büyü dili amblemi oldu. Çıraklığı atlatarak kalfa olmuştu, bundan sonraki hedefi ustalıktı ve bu yüzden gözünü kör edecek kadar çalışıyordu. Hemde beş satırdan oluşan, hiçte zor olmayan küçük bir paragraf için. " Sana yardım etmem karşılığında senden tek istediğim, birkaç soruma cevap vermen."

" Bana nasıl yardım edeceksin? Kütüphanede bile çalışmıyorsun." Tişörtümün boş yakasını göstermişti.

" Bugün başvurum kabul edildi, henüz nereye geçeceğimi bilmiyorum."

" Buda ne demek? Herkese nereye geçeceği söylenir."

" Bana söylenmedi." Şüpheyle beni süzdüğünde, kalemi elinden çekip aldım. Paragrafı hızlıca çevirip ona uzattığımda, yaklaşık beş dakika boyunca gözünü kırpmadan yazılanları okuyup sözlüğü kullanarak kelimelerin anlamını kontrol etti ve sonunda doğru olduğuna inanmaya karar verdi. " Artık sorularıma yanıt verecek misin?"

" Tamam, ama bana yardım ettiğini kimseye söylemezsen."

" Söz." Halinden memnun bir şekilde elini bana uzattı. Sonuçta önümüzdeki üç saat uğraşıp hatalı sunacağı bir çeviriyi doğru şekilde hazırlamıştım, karşılığı hakediyordum. " Adım Leon."

" Alya." El sıkıştığımızda, gözünün takıldığı ilk şey bileğimdeki küçük rün oldu. " Bu ne anlama geliyor?"

" Yaralandığında iyileşme süreni kısaltmaya yarar, rünü çizdikten sonra bir büyüyle etkinleştiriyorsun. Rün hasar görmediği sürece sonsuza dek etkilidir."

" Onu bana yapman karşılığında ne istiyorsun?" diye sordu daha hevesli bir şekilde.

" Önce sorularımı yanıtla, sonrasına bakarız." Başını sallayıp ona sormam için beklemeye başladı. " Ne zamandır burada çalışıyorsun?"

" Gelecek ay üçüncü yılıma gireceğim."

" Üç yılda mı kalfalığa geçtin?" Gururla başını sallaması, bunun gayet erken bir zaman olduğunu düşündüğünü hissettirdi. Bir bakıma, doğruydu. Sıfırdan ortalama düzeye sıkı bir çalışmayla üç yılda gelinmeside kolay değildi. Büyükannem bana daha çocuk yaşta temel bilgileri verdiği için ne kadar şanslı olduğumu fark ettim, yine. " Kime rapor veriyorsun?"

" İşlerimizi bir üstlerimiz verir, benimkileri veren ustam Radrek'tir." Gösterdiği yere baktığımda, kapısı açık bir odada beş ustayla birlikte çalışan adamı gördüm. Onlar kitaplarla uğraşırken, Leona sadece bir paragraf verilmişti. Muhtemelen bu paragrafta kitaplarından bir bölümdü zaten. " Gün içinde ne yaparsın?"

" Ustam ne yapmamı isterse onu."

" Mesela ne yapmanı ister?"

" Bazen kontrol etmek için çeviriler verir, bazen çevirdiği kitaplarda noktalama yada harf hatası yapıp yapmadığına baktırır, bazen hazırladığı büyüleri generale götürmemi söyler. Karargaha gitmeyi severim, askerler birkaç defa öğrenilen yeni büyüleri banada öğretti."

" Bu yeni büyülerle başkatip mi ilgileniyor?" Başını salladı. " Onun hakkında ne biliyorsun? Bildiğin herşeyi söyle. "

" Başkatip Seth, Kraliyet generali Kasius Kalian'ın oğludur. Eskiden kraliyet askerlerinden biriydi, hatta bazen oda sınırda savaşa gider. Ama Kral Axelian onun büyü araştırmalarında daha etkili olduğunu düşünerek bu görevi verdi. O geldiğinden beri kütüphanede herşey kolaylaştı. Eski başkatip çıraklara eğitim verilmesinden hoşlanmıyordu, bir yıl boyunca ustaların peşinde koşturmaktan ayaklarım su topladı ama o gittikten iki yıl sonra kalfa oldum. O burada olsaydı hala çıraktım. Ama benden daha başarısız olan Jaok'u kalfa yapmıştı." Gösterdiği tarafa baktığımda, yakasında kalfa işareti olan başka bir çocuğu harıl harıl notlar alıp çalışırken gördüm.

" Adil çalışmıyordu demek."

" Hayır, gittiği için herkes mutlu."

" Katiplerden bahset." Kapalı kapıları gösterdiğimde, katip sembolü olan kapılara doğru hevesle baktı. " Onlar kütüphanenin en zor çevirilerini yapar. Ama en çok yeni büyüler bulmakla ilgilenirler."

" Büyü araştırmalarıyla onlar ilgilenir yani."

" Hayır, katipler araştırmalara katılmaz. Sadece büyüleri bulur ve başkatibe iletirler."

" Peki araştırmalarla kim ilgilenir?"

" Sadece başkatipler."

" Ama tek bir başkatip var."

" Hayır, üç tane başkatip var. Kütüphaneden sorumlu olan başkatip Seth Kaliandır."

" Ben başkatiplik bir kişiye ait sanmıştım."

" Hayır, kraliyet kütüphanesinde en yüksek konuma sahip kişiler başkatiplerdir. Hem katiplere görevlendirmeler yapar, hem kraliyetin gizli kalması gereken çevirilerini yapar, hemde büyü araştırmalarına katılırlar."

İşte, Seth'in bahsettiği şey buydu. Benden beklediği şey. Tabiki benim gibi bilgili birisi sadece katip olamazdı. Bu görevde tecrübesiz olduğum halde beni bundan daha azı yapamazdı. " Başka soru yoksa, rünümü yap."

" Diğer başkatiplerden bahset." Gözlerini devirdi, sorularım tabiki bitmemişti. " Üç başkatipten bir tanesi, veliaht Prens Kaos'tur. Kraliyet işlerinin yanında aynı zamanda büyü araştırmalarıylada ilgilenir. Diğeriyse Willam ailesinin oğlu Atlas Willam. Kız kardeşinin prensle nişanlanacağı söyleniyor. Ama prens henüz bunu duyurmadı."

" Atlastan bahset."

" Tıpkı prens gibi, eski başkatiplerden eğitim alarak büyü dili ve birçok önemli dili öğrenerek başkatip oldu. Aynı zamanda gönüllü savaşçı. Prensle yakın arkadaşlar."

Bileğini uzattığında, uzatmayarak ona istediğini verdim. Büyümle oluşturduğum bıçağımla bileğine rünü çizerken hareket dahi etmedi. Büyüyü fısıldadığımdaysa, çizdiğim rün kanıyla oluşan bir işaret bırakarak yarayı kapattı.

" Bunun karşılığını senden sonra isteyeceğim." Oturduğum yerden kalktım. " Bilgilendirme için teşekkür ederim."