Dersleri sıklaştırmışlardı. Neredeyse her gün vakit buldukça ihtiyaç odasına gidip çalışıyorlardı. Neredeyse her gün vakit buldukça ihtiyaç odasına gidip çalışıyırlardı. Neredeyse iki hafta olmuştu ve gözle görülür şekilde ilerleme kaydetmişlerdi.
Günlerden cumaydı ve son ders iksirdi. Lina tenefüste, kütüphanede biraz fazla oyalanmıştı ve iksir dersine geç kalmıştı. Kimseye görünmeden zindanlara cisimlendi ve iksir sınıfına gitti. Kapıyı tıkladı ve içeri girdi. "Özür dilerim profesör. Geç kaldım." Snape, Slytherinden puan kırmak istemediği için bir şey söylemedi. Lina boş bir yer bulmak için sınıfa göz gezdirdi. Sadece Draco'nun yanı boştu. Başka çaresi olmadığı için mecburen Draco'nun yanına oturdu. "Oturmak için birsürü yer var Celum." "Sanırım gözlerin iyi görmüyor." Başka bir şey konuşmadan kitaplarına odaklandılar. İnci tozunun özelliklerini okumaların gerekiyordu. Lina biliyordu ama yine de okudu. Draco ise elindeki sapanla Harry'yi hedef almaya çalışıyordu. Lina, Draco'nun amacını anladı. "beş derece sağa ve on iki derece yukarı kaldır Malfoy." "İşime karışma." "Snape sana kızmayacağı için bir şey kaybetmezsin. Beni dinlemezsen Weasley'nin kitabına atış yaparsın." Draco, Lina'yı dinlememeiş gibi yaptı ama dediği gibi sapanı ayarladı ve sapana tutturduğu taşı Harry'nin tam alnına isabet ettirdi.
"Ah!" Harry kimin yaptığını öğrenmek için etrafına bakındı. Draco elindeki sapanla Harry'ye pis pis sırttı. "Neler oluyor Bay Potter?" "Draco kafama taş attı!" Draco hemen sapanı kaldırdı. Snape önce Draco'ya sonra Harry'ye baktı. "Hayal mi görüyorsunuz Bay Potter?" Snape güldü. "Az önce elinde bir sapan vardı!" "Bu kadar yeter Bay Potter. Dersi böldüğünüz için Gryffindor'dan on puan." Harry, binasından daha fazla puan kırılır diye itiraz edemedi.
"Tam isabet!" diye fısıldadı Draco. "Bu yüzden bana düşman olmamak senin kârın Malfoy." "Senin işe yaramaz tavsiyeni dinlemedim." "Ama ben söyledikten sonra sapanı dediğim gibi ayarladın." "Dediğin gibi ayarlamadım. On dört derece sola ve üç derece aşağı kaydırdım. "Dediğin gibi ayarlasaydın Granger'ın tüy kalemine denk gelirdi." "Çok konuşuyorsun Celum!" O sırada zil çaldı. Lina hemen eşyalarını topladı ve sınıftan çıktı.
Albus ve Scorpus koşarak yanına geldi. "Bu sefer seni yakalayabildik." dedi Albus. "Her seferinde bizden önce orada olmayı nasıl başarıyorsun?" "Bu tür soruları yanıtlamayacağımı söylemiştim." Lina yanında Albus ve Scorpus olduğu için cisimlenemedi.
İhtiyaç odasına girdiler. Albus ve Scorpus her zamanki gibi asalarını masaya bıraktılar. "Asalarınız elinizde dursun." İkisi de şaşkınlıkla Lina'ya baktı. Sizi biraz daha zorlamalıyız. Şimdilik sadece ses olmadan yapmakta başarılısınız. Bu sefer asalarınız elinizde ve gözleriniz açık olacak." Albus ve Scorpus bakıştılar. "Oyalanmayın. Geçin karşıma." Albus ve Scorpus, Lina'nın karşısına geçtiler. "Sadece tek bir noktaya odaklanın. Hiçbir şey düşünmeyin." Lina asasını cebine koydu. "Neden asanı cebine koydun?" "Odaklanın! Başka şeylerle ilgilenmeyin. Gözünüz gözümde olsun." Lina bir elini Scorpus'a diğer elini Albus'a doğrulttu. "Bekle, n'apıyorsun?" "Odaklanın!" "Ama-" "Zihnefend et!" İkisi de geriye savruldu. Albus doğrulup sordu: "Bu da neydi böyle?" "Size odaklanın demiştim." "Elinle nasıl büyü yapabiliyorsun?" bu sefer Scorpus sormuştu. "Kalkın yerden." "Şimdi anladım. Albus aydınlanmıştı. Lina soru sorarcasına Albus'a baktı. "İkisir sınıfını kolaylıkla temizledin çünkü ellerinle büyü yaptın!" "Ne?! Albus bu çok saçma!" "O zaman bize nasıl eliyle büyü yaptı Scorpus?" Scorpus cevap veremedi çünkü Albus haklıydı.
"Elbet bir gün öğrenecektiniz zaten. Bu yüzden iki hafta boyunca sizi çalıştırdım. Bunun bilinmemesi gerekiyor." "Bunu nasıl yapabiliyorsun?" "Siz tamaman zihinbend öğrenene kadar hiçbir şey anlatmayacağım. Yerlerinize geçin." İkisi de yerini aldı. "Ellerimle büyü yapmamın sıradan bir şey olduğunu düşünün ve bunu kafanıza takmayın. Takarsanız sürekli bunu düşünür ve zihinbend yapamazsınız. Ne kadar çabuk zihinbend öğrenirseniz o kadar çabuk anlatırım. Bu yüzden odaklanın."
Bir buçuk sattir uğraşmalarına rağmen pek bir ilerleme kaydedemediler. "Babandan daha iyi olduğunu düşünmüştüm Albus." İkisi de bitkin düşmüştü. "Bu günlük bu kadar yeter. Yarın doğum günüm olduğu için rahat bir gün geçirmek istiyorum. Bu yüzden derse pazar günü devam edeceğiz."
Lina yine kimseye görünmeden zindanlara cisimlendi ve Slytherin ortak salonuna gitti. Yatakhaneye gidip çantasını bıraktı ve iksir kitabını alıp tekrar salona geçti. Zindanlar yer altında olduğu için pencereden karagöldeki canlılar görünüyordu. Aynı zamanda pencereden karagölü izlemek için pencerelerin önünde oturma yeri vardı. Birine oturdu ve iksir kitabını açıp okumaya başladı. Sıkıldığı zamanlarda yaptığı şeylerden biriydi.
Tam da kitaba daldığı sırada biri bağırdı. Kızıl saçlı, 13- 14 yaşlarında bir çocuk ve Draco kavga ediyordu. "Orası senin akdar benim de hakkım Malfoy!" "Knedine başka bir yer bul çirkin şey!" Kızıl saçlı çocuk, Draco'yu hedef aldı. O sırada Pansy konuştu: "Hadi Draco! Bitir işini!" Draco, Pansy'ye döndüğü sırada kızıl saçlı çocuk büyü yaptı: "Aqua erecto!" Draco hazırlıksız yakalanmıştı ve reflesk olarak sadece gözlerini kapatmakla yetindi. "Clypeus!" Kızıl saçlı çocuğun büyüsü, Lina'nın kalkanına çarpıp geri sekti ve duvara denk geldi. Draco gözlerini açtı. Hiçbir şeyi yoktu ve gayet iyiydi. "Herkes büyüyü yapan kişiye baktı. Lina asasını cebine koydu. "İşinize dönün. Aptal bir yer kavgası için birbirinizi haşlamanıza gerek yok." dedi ve kitap okuyacak başka bir yer bulmak için ortak salondan çıktı. Zindanlardan karanlık ormana cisimlendi. "Lumos." Asasının ucu aydınlandı. Ormanın iç kısımlarına doğru ilerledi. Ağaçlar sıklaşmaya başlayınca durdu ve ağaçlardan birinin dibine oturdu. Asasının ışığında iksir kitabını okumaya devam etti.
Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Kitabı okurken uyuya kalmıştı. Asasının ışığını söndürdü ve ayağa kalktı. Etraf sessizdi. Sabah saatin beşiydi. Herkes uyuyordu bu yüzden doğrudan Slytherin ortak salonuna cisimlendi. Tam da tahmin ettiği gibi herkes uyuyordu. Yatakhaneye gitti. İksir kitabını yatağının yanındaki komodine bıraktı ve sessizce yatakhaneden çıktı. Eylül ayının sonları olduğu için hava soğuktu. Bu yüzden ısınmak için şöminen karşısındaki tekli siyak koltuğa oturdu ve elleriyle şömineyi yaktı. Artık yavaş yavaş ısınıyordu.
Tuhaf hissediyordu; ilk defa doğum gününü Potterlar'dan uzakta geçiriyordu. Nedenini bilmiyordu ama tuhaf hissediyordu. Belki de her yıl doğum gününü Potterlar'la geçirdiği içindi. Kendi kendine gülümsedi. Neden güldüğünü bile bilmiyordu. Başını çevirip pencereye baktı. Birkaç küçük balık dışında bir şey yoktu. Yaklaşık bir saat boyunca ate��in başında öylece durdu, alevleri izledi.
"Dün gece neredeydin?" Lina dinlendirmek için kapattığı gözlerini açıp kimin geldiğine baktı. Zabini, karşısındaki tekli siyah koltuğa oturdu. Saat altı buçuğa geliyordu. "Neden umurunda?" "Sanırım bugün doğum günün." "Nereden biliyorsun?" "Albus ve Scorpus konuşurken duydum." "Peki neden umurunda?" "Sen haklıydın. Sana düşman olmak istemeyiz. Draco seninle dost ola fikrine pek sıcak bakmıyor ama bana göre dost olmalıyız." "Diğer ikisinden akıllıymışsın." Zabini cübbesinin cebinden bir hediye kutusu çıkardı. "Bu senin için." Lina alayla gülümsedi. "Biraz fazla bartmışsız sanırım." Zabini utanmıştı. "Sadece... al." Lina elini uzattı ve Zabini'nin elindeki hediye kutusunu aldı.
Kutunun içinden bir kolye çıktı. Bir santimetre boyunda oval, yeşil bir taş ve etrafında daha küçük, yuvarlak pırlanta taşları vardı. Lina şaşkınlıkla kolyeye baktı. "Doğru düzgün tanımadığın herkese böyle hediyeler mi veriyorsun?" "Şey... sadece... içimden geldi. Hem... harika biri olduğundan eminim.Şey... yanlış anlama...-" "Pekâlâ." Kolyeyi kutusuna koydu ve cübbesinin cebine soktu. "Gitsem iyi olur." Lina yağa kalktı ve Zabnin konuşmasına fıtrsat vermeden yatakhaneye gitti. Diğerleri de uyanmıştı ve kahvaltı için hazırlanıyorlardı. Lina gelince herkes ona baktı. "işinize bakın." Çantasını hazırladı, omzuan astı ve dün unutttuğu tüy kalemini almak için iksir sınıfına gitti.
O sırada Snape, düşünselinde kızıyla ilgili anılarına bakıyordu. Kızını kaybedeli tam 13 yıl olmuştu. Her yıl, onu hatırlamak ve hasret gidermek için düşünselindeki anılarına bakardı.
Snape,Lina'ya bakarken aynı zamanda Draco'ya da bakıcılık yapıyordu. Koltuğunda uyuya kalmıştı ama Lina ve Draco hâlâ uyanıktı. Koltuğun hemen yanında küçük, yuvarlak bir masa vardı ve masanın üzerinde abajur ve bir mürekkep şişesi vardı. Draco şişeyi almaya çalıştı. Boyu zar zor yetiyordu ama şişeyi devirmeyi başardı. Şişe yere düştü ve içindeki mürekkep döküldü. Draco ellerini mürekkebe batırdı ve Snape'in üstüne çıkmaya çalıştı. Lina, Draco'nun amacını anlamıştı. Elleriyle Draco'yu uçurdu ve Snape'in kucağına bıraktı. Draco, ellerini Snape'in yüzüne sürmeye başladı.Artık Snape'in yüzünde bebek eli şeylinde mürekkep lekeleri vardı. Lina gülerken Draco da ellerinde kalan mürekkebi Snape'in üstüne süremye başladı. Snape en sonunda uyandı. Gördüğü manzara karşısında ne yapacağını bilemedi. Draco'yu kaldırıp yere bıraktı ve aynanın karşısına geçti. Yüzü mürekkep olmuştu. Lina ve Draco kahkahalarla gülüyordu. Snape, kızını kucağına aldı. "Ona sen mi yardım ettin, öyle değil mi?" Küçük bebek önce elini yaladı, sonra güldü. "Bab-va." Snape gülümsedi. Onları izleyen daha yaşlı Snape de gülüyordu.
Lina kapıyıo çaldı ve içeri girdi. "Affedersiniz profesör? Tüy kalemimi burada u-" Snape, düşünseline dalmıştı. Tam o sırada başını düşünselinden kaldırdıve Lina'ya baktı. "Ne zamandan beri buradasınız Bayan Celum?" "Yeni geldim profesör. Dünkü dersten sonra tüy kalemimi burada unutmuşum." "Alın ve gidin." Lina dün oturduğu sıraya gitti ve sıranın altında unuttuğu unuttuğu tüy kalemini aldı ve cebine koydu. "Tam kapıyı açacaktı ki Snape konuştu: "Dün gece neredeydiniz Bayan Celum?" Lina durdu ve Snape'e döndü. "Ortak salondaydım profesör." "Arkadaşınız bana ortak salondan çıktığınızı ve geri gelmediğinizi söyledi. Lina şaşırmıştı. Albus ya da Scorpus olmalıydı. "Okulda dolaştım profesör." "Öyleyse neden Bay Filch sizi görmedi?" "Zindanlarda dolaştığım içindir." Snape şüpheyle baktı. Lina ise düşünselinde ne olduğunu görmeye çalışıyordu. "Gözlerime bakın ve tekrar söyleyin Bayan Celum. Dün gece neredeydiniz?" Lina bıkkınlıkla nefes verip Snape'in gözlerine baktı. Gözleri deniz mavisiydi. "Zindanlarda dolaştım profesör." Snape cevap vermedi. Şaşkınlıkla Lina'nın gözlerine baktı. Kafasında Dumbledore'un sözleri yankılandı: "Ona çok benziyor, öyle değil mi?" Snape toparlanmaya çalıştı. "Gidebilirsiniz." "Peki profesör." dedi ve gitti. Snape duvara yaslandı. Kızına çok benziyordu ama o bir Potter'dı. Belki de kızının kızıydı -yani torunu- ve bu yüzden ona benziyordu. Ama bu olamazdı çünkü kızı yıllardır kayıptı. Kafası karışmıştı. Belki de sadece bir tesadüftü.
Ona borçlusun Draco. Seni haşlanmaktan kurtardı." "Zabini haklı. Hem böylesine birini yanımıza alırsak ne kadar güçlü olabileceğimizi bir düşünsene." Üçü de büyük salona gidiyordu. Draco sesini ıkarmadan Pansy ve Zabini'yi dinliyordu. Sonra birkaç metre ileeriden giden Lina'yı gördü. Adımlarını hızlandırdı. "Hey, biraz ol." Draco aldırmadı. "Hey, Celum!" Lina durdu ve arkasını döndü. Draco yürümeye devam etti ve aralarında bir metre kala dıurdu. "Bu sefer ne istiyorsun Malfoy?" Pansy ve Zabini bir şey anlamamıştı. "Bize katıl." Bu sefer şaşırdılar. Lina da en az onlar kadar şaşkındı. Draco ise kararlıydı. "Tam olarak neyi kastediyorsun?" "Bizimle takıl." Lina ne cevap vereceğini bilemedi. Hep yalnız takılırdı. Ama önceden bir karar vermişti. Hayatına sıfırdan başlayacaktı. Değişikliğin zamanı gelmişti. "Sanırım biraz değişikliğin zararı olmaz." dedi ve elini Draco'ya uzattı. Draco da elini uzattı ve toklaştılar. "Nereye gidiyordunuz?" diye sordu Lina. "Büyük salona." "Gidelim o zaman." Dördü beraber büyük salona gittiler.
"Blaise bugün doğum günün olduğunu söyledi." "Öyle." Büyük salona gidene kadar sohbet ettiler. Daha şimdiden birbirlerine alışmışlardı ve gayet iyi anlaşıyorlardı. Büyük salona girdiklerinde çoğu kişi onlara baktı. Şakalaşıp gülüşüyorlardı. Albus, Scorpus, Harry, Ron ve Hermione de onları görmüştü. Masaya beraber oturdular ve kahvaltı boyunca konuşmaya devam ettiler. Diğer Slytherinli'ler de Lina'yı sevmişti.
Kahvaltılarını yapıp bahçeye çıktılarve büyük bir ağacın yanına gittiler. Draco ağaca çıkmak için Crabbe ve Goyle'a "Bana yardım edin de şu ağaca çıkayım." dedi. Lina asasını çıkardı. "Ben hallederim." dedi ve asasıyla Draco'yu havalandırdı. Draco şaşırmış ve korkmuştu. Lina onu ağacın dalına bıraktı. "Böyle iyi mi?" Draco toparlandı. "Sağol." "Hey bakın, Potter geliyor!" Draco bunu söyleyince işaret ettiği yere baktılar.
"Hey, Potter!" Harry durup Draco'ya baktı. Draco ağaçtan indi. "Madem inecektin, neden çıktın?" diye içinden söylendi Lina. "Babama göre ancak beş dakika dayanbilirmişsin." "Babanın ne düşündüğü umurumda değil Malfoy! Senin baban kötü ve acımasız biri. Ve sana acıyorum." dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Draco sinirlendi. "Demek acıyorsun!" Draco cebinden asasını çıkardı. Tam Harry'yi hedef almışken Moody geldi. "Sakın yapma Malfoy!" dedi ve Draco'yu bir dağ gelinciğine çevirdi. Lina'nın dışında diğerleri şaşkındı. Moody, Draco'yuı asayla havada havada sallamya başladı. O sırada McGonnagal geldi. "Profesör Moody! Yoksa o bir öğrenci mi?" "Teknik olarak bir dağ gelinciği." Gelen diğer öğrenciler gülmeye başladı. Lina asasıyla Draco'yu insan hâline çevirdi. Draco'nun saçları dağılmışt��. Moody ve McGonnagal, Lina'ya baktı. "Siz de ufak bir cezayı hak ediyorsunuz Bayan Celum!" Moody, Lina'yı da bir hayvana dönüştürmeye çalıştı ama Lina kalkan büyüsüyle karşılık verdi. Draco kendine geldi. "Bunu babama söyleceğim!" Moody, Lina'la uğraşmayı bırakıp tekrar Draco'ya odaklandı. "Tehdit mi ediyorsun?" dedi Moody ve Draco'yu kovalamaya başladı. Draco kaçtı. "Profesör!" diye bağırdı McGonnagal. Moody durdu ve McGonnagal'a baktı. Sonra Draco'ya seslendi: "Bban hkkında senin bile kanını donduracak hikâyeler anlatabilirim!" "Alastor!" "Bu iş daha bitmedi!" "Burada biçim değiştirmeyi asla ceza olarak kullanmayız. Dumbledore'un size söylediğinden eminim." "Söz etmiş olabilir." "Bunu unutmazsanız çok iyi olur profesör." dedi ve gitti McGonnagal.
Lina, Pansy, Zabini, Crabe ve Goyle , Draco'nun peşinden gittiler. "İyi misin Draco?" "Bunu ona ödeteceğim!" Günün geri kalanında birlikte vakit geçirdiler.
Saat gece yarısını geçmişti ve herkes uyuyordu. Lina kalkıp yeşil pelerinini giydi ve kimeyi uyandırmadan yatakhaneden çıktı. Ortak salondan astronomi kulesine cisimlendi. Yuvarlak, camı olmayan büyük pencerenin içine oturdu. Yıldızlar çok güzel görünüyordu. Burası, Hogwarts'taki en güzel manzaranın olduğu yerdi. "Celum?" Lina kimin geldğine baktı. Draco gelmişti. "Burada ne arıyorsun?" "Ben de aynısını sana soracaktım." diye cevap verdi Lina. Draco, Lina'nın karşısına oturdu. "Bana Lina diyebilirsin." "Peki o zaman, Lina." İkisi de güldü. Güzel manzaranın keyfini çıkardılar.
Sayfa Sayısı: 33 - 43
-ve hayır; ship'im Lina ve Zabini değil. Ama bu şey anlamına gelmez... Neyse 😉🤐-