Chereads / Severus Snape'in Kızı / Chapter 8 - 8 - Balo

Chapter 8 - 8 - Balo

~09.06.1978~

"Hadi Severus, lütfen!" "İstemiyorum tamam mı?" "Neden ama?" "Başka birini bul Mare!" "Ama başka biri yok ki!" "Peki ya Black!" "Onu sevmiyorum!" "Ben de seni sevmiyorum!" Mare kırılmıştı. "Peki." Gitti.

Bir gün sonra mezuniyet balosu vardı. Mare günlerdir Severus'la gitmek için çabalıyordu ama Severus istemiyordu. Pes etmişti. Mecburen başkasıyla gidecekti.

Mare kara gölün kenarına oturmuş, baloya kiminle gidebileceğini düşünüyordu. Sirius ona sürekli teklif ediyordu ama Sirius'u sevdiği söylenemezdi. Gitmek istemiyordu ama mezun olacakların baloya gitmesi zorunluydu. "Pekâlâ." Mare arkasını döndü. Konuşan kişi Severus'tu. "Seninle baloya giderim ama bundan sonra benden hiçbir şey isteme." Mare sevinçle ayağa kalktı. "Gerçekten mi?" diye sordu inanamaz gibi. "Evet." dedi tok bir sesle. "Harika! Balo akşamı görüşürüz!" dedi ve koşar adım Ravenclaw ortak salonuna gitti.

~10.06.1978~

Severus merdivenlerin yanında durmuş, Mare'yi bekliyordu. Siyah bir resmî cübbe giymişti. "Severus!" Mare hızla merdivenlerden indi. Lacivert, incili bir elbise giymişti ve saçlarını topuz yapmıştı. Beyaz çiçekli, mavi bir kolye ve inci küpeler takmıştı. Yüzünde deniz mavisi gözlerini ortaya çıkaran hafif bir makyaj vardı. Uzun, beyaz eldiven giymişti. Severus'un yanına geldi. "Gidelim mi?" Severus şaşkındı. "Peki." Gece boyunca dans ettiler. Severus halinden memnun sayılmazdı çünkü Lily'yle gitmek istiyordu. Yine de sesini çıkarmadı.

-31.12.1994-

Balo günü gelip çatmıştı ve herkes bunu konuşuyordu. Albus ve Scorpus hâlâ bir partner bulamamıştı. "O zaman beraber gideceksiniz. Başka çareniz yok." dedi Lina. Üçü beraber ortak salona gidiyordu. "Cübbemiz bile yok! Neyle gideceğiz?" dedi Scorpus itiraz edercesine. "O iş çoktan hâlloldu." "Nasıl?" Lina sinsice gülümsedi. Zamanda geleceğe gidip Albus ve Scorpus'un dolaplarından resmî cübbelerini ve kendi dolabından elbisesini alıp tekrar zamanda geçmişe gitmişti. "Gelin hadi!"

Koşar adım ortak salona gittiler. "Aklından ne geçiyor?" dedi Albus şüpheyle. "Burada bekleyin. İki dakikaya gelirim." Yatakhaneye gitti ve elinde iki tane kutuyla geri döndü. Yeşil olanı Albus'a, açık mavi olanı da Scorpus'a verdi. Albus "Bu da ne?" dediği sırada Scorpus kutuyo çoktan açmıştı. "Vay canına! Bu benim cübbem!" Scorpus'un elinde açık mavi bir resmî cübbe vardı. Albus hemen elindeki kutuyu açtı. İçinde yeşil bir resmî cübbe vardı. "Bu da benim cübbem! Bunu naıl yaptın?" "İyi olduğum tek şey büyü ve iksir yapmak değil." Scorpus aklındakini söyledi:

"Ama hâlâ bir partnerimiz yok!"

"Haklı. Ama..."

"Ama ne?"

"Belki Lina birimizle gidebilir?" İkisi de umutla Lina'ya baktı.

"Çoktan birini kabul ettim bile!"

"Kim?"

"Zabini."

"Cidden mi?" Lina ciddi bir ifadeyle Scorpus'a baktı.

"Peki sen ne giyeceksin?" dedi Albus.

"Beni boşverin. Size partner bulmamız gerekiyor."

"Yok işte!"

"O zaman beraber gidin."

"Ama o zaman herkes bizim şey olduğumuzu düşünür..."

"Aslında uzaktan bakınca biraz öyle görünüyor."

"Biz arkadaşız!"

"Arkadaş olduğunuzu biliyorum! Ama baloya gitmek zorundasınız ve birbirinizden başka kimse kalmadı!"

"Haklı olabilir." dedi Scorpus.

Albus drin bir nefes aldı. "Pekâlâ."

Balo başlamak üzereydi. Albus ve Scorpus çoktan hazırdı. Lina'nın olduğu yatakhanenin kapısını çaldı Albus. "Lina?" "Siz gidin!" dedi kapının arkasından Lina. "Peki." Albus ve Scorpus büyük salona gittiler. İkisi de çok az konuşuyordu hatta hiç konuşmuyordu.

Blaise, Lina'yı büyük salonun girişinde bekliyordu. Etrafa bakıyor, gözleri Lina'yı arıyordu. Sonunda gözleri onu buldu. Saçlarını topuz yapmıştı. Mor ve simli, tül bir elbise giymişti. Elbisenin iki omzunda da iki ince askısı vardı. Uzun beyaz eldivenler giymişti. Boynunda Blaise'in hediye ettiği yeşil kolye vardı. Yüzünde hafif bir makyaj vardı; pembe dudak parlatıcı dudaklarını, açık mavi göz farı ise deniz mavisi gözlerini ortaya çıkarıyordu. Blaise şaşkınlıkla ve hayranlıkla Lina'ya baktı. Gerçekten çok güzel görünüyordu. Lina, Blaise'in yanına geldi. Kırmızı-siyah bir resmî cübbe giymişti. "Gerçekten çok güzelsin." "Teşekkürler." Blaise ona kolunu uzattı. Lina, Blaise'in koluna girdi. "Kolyeni kim aldı? Yakışıklı mı?" Lina gülümsedi. Beraber büyük salona girdiler. Bakışlar onların üzerine kaydı. Herkes hayranlıkla Lina'ya bakıyordu. Gerçekten ama gerçekten çok güzeldi. Albus ve Scorpus şaşkınlıkla Lina'ya baktı. Lina onları fark etti ve el salladı. Halinden memnundu.

Ron ve Harry şaşkınlıkla Hermione'ye bakarken Harry, Lina'yı fark etti. "Sen asıl Lina'ya bak!" Ron bakışlarını Lina'ya çevirdi. "Vay canına!"

Erkekler partnerlerine çaktırmadan Lina'Ya bakıyordu. Öğretmenler de göz ucuyla Lina'ya bakıyordu. Snape henüz görmemişti; ortalarda görünmüyordu.

Pansy ve Draco kendilerine doğru gelen Lina ve Blaise'e baktı. Pansy pembe bir elbise , Draco da koyu yeşil-siyah bir resmî cübbe giymişti. "Gerçekten çok güzel!" dedi Draco içinden. Pansy ise kıskanmıştı. "N'aber?" dedi Lina.

Şampiyonlar dansı başlattı. sonra öğretmenler ve öğrenciler de dans etmeye başladı. "Dans edelim mi?" dedi Blaise. Elini Lina'ya uzattı ve hafif eğildi. "Neden olmasın?" Piste çıkıp dans etmeye başladılar. Draco ve Pansy de dans ediyordu ama Draco hâlâ Lina'ya bakıyordu. "Nereye bakıyorsun Draco?" dedi Pansy. "Hiç."

Müzik drubu hareketli bir şeyler çalmaya başlamıştı. Lina ve Blaise bir süre dans ettikten sonra yorulup oturdular. Draco, Pansy'ye yorulduğunu söyleyip Lina'nın yanına oturdu.

"Eğeniyor musun?"

"Kesinlikle."

"Zabini nerde?"

"İçecek bir şeyler almaya gitti."

"Ne gereği var ki? Masada bolca var."

"Onlar ağır içki!"

Draco güldü. Arkasını döndü, bardaklardan birine içki doldurdu ve iki yudum aldı.

"Birileri sıkıldı sanırım?"

Draco cevap vermek yerine bir yudum daha içti.

"Fazla içme."

Draco cevap vermedi. Bardağı tepesine dikti ve biraz daha içki doldurdu. Pansy geldi. "Draco, n'apıyorsun?" "İçiyorum."

O sırada Blaise geldi. Elinde iki bardak balkabağı suyu vardı. Bardaklardan birini Lina'ya verdi. "Teşekkürler." Lina bir yudum içti. O sırada Draco çoktan üçüncü bardağa geçmişti. "Yaşına göre fazla içiyorsun Draco!" dedi Lina. "Kimin umurunda."

"Dans edelim mi Blaise?" "Tabi." Pansy ve Blaise dans etmeye gitti. Draco dördüncü bardağa geçmişti. "Yeter artık Draco!" "Hey, şunlar Potter ve bneim oğlum değil mi?" Eliyle Albus ve Scorpus'u işaret etti. Lina ister istemez güldü. "Birazdan gelirim." dedi. Albus ve Scorpus'un yanına gitti.

"Bölüyor muyum beyler?" İkisi de durup Lina'ya baktı. Yüzleri kızardı. Lina kıkrıdadı. "Gerçekten çok güzel görünüyorsun." dedi Albus konuyu değiştirmeye çalılşarak. "Teşekkürler. Siz de az yakışıklı değilsiniz." Lina yine kıkrdadı. "Ben sizi rahat bırakayım da doya doya dans edin." Lina, Draco'nun yanına geri döndü.

Draco çoktan dokuzuncu bardağını bitirmişti ve çok fena sarhoştu.

"Draco!"

"Hımmm?"

"Sana fazla içmemeni söylemiştim!"

"Kimin umurunda."

"Gidelim hadi."

"Nereye?"

"Dışarı çıkıp temiz hava al. Sonra da ortak salona gidelim."

"İçkiyi de yanıma alabilir miyim?"

"Hayır!"

"Peki."

Bahçeye çıktılar ama bu biraz uzun sürmüştü çünkü Draco zar zor yürüyebiliyordu. Bahçedeki banklardan birine oturdular. "Yıldızlar ne güzel." dedi Draco gökyüzüne bakarak. Lina da gökyüzüne baktı. "Öyle." Draco bir kolunu Lina'nın omzuna attı. Lina refleks olarak titredi. "Ne yapıyorsun Draco!" "Biraz izin ver." dedi hâlâ gökyüzüne bakarak. Lina, Draco çok sarhoş olduğu için bir şey diyemedi. Birkaç dakika öylece yıldızlara baktılar. Karagöldeki kurbağaların, çekirgelerin, ağaç hışırtıları ve rüzgârın sesi huzur veriyordu.

Draco, Lina'yı kendine çekti. "Draco!" Draco cevap vermedi. Lina da pes etmişti zaten. Yapma dese bile yapacaktı. "Draco'nun omzuna yaslanıp gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Draco'nun kokusu burnuna doldu. "Bu gece çok güzelsin." dedi Draco. Birkaç kişi daha bunu söylemişti ama bu sefer yüzü kızardı. "Biliyorum." Lina gözlerini açıp Draco'ya baktı. "Beni mi izliyorsun sen?" "Evet." diye cevap verdi Draco. Birbirlerinin gözlerine uzun uzun baktılar. Lina kendini toparladı ve kalkmaya yeltendi. "Bu kadar temiz hava yeterli. Artık ortak salona gide-"

Draco, Lina'yı tam kalkacakken kendine çekti ve dudağından öptü. Lina şok içineydi ama Draco halinden memnundu. Lina da pes etti. "Sadece bir kere." dedi içinden. Gözlerini kapattı. Draco kollarıyla Lina'yı sardı. Sonra ayrıldılar. "Draco.." "Şşşşşş." Draco işaret parmağını Lina'Nın dudaklarına değdirdi. "Çok güzelsin." Saçlarını okşamaya başladı.

Draco ve Lina ortak salona gidiyordu. Draco hâlâ yürümekte zorlanıyordu. "Hadi Draco!" "Bunu bir daha yapalım bence." "Off!" Lina, Draco'yu yürütmeye çalıştığı sırada Snape geldi. "Burada ne yapıyorsunuz Bayan..." Lina dönüp Snape'e baktı. Snape, Lina'yı görünce ufak çaplı bir şok geçirdi. Hatta şaşkınlığı yüzünden okunabiliyordu; Mare'yle aralarında neredeyse hiç fark yoktu. "Ortak salona gidiyoruz profesör. Draco birazcık sarhoş." Snape'in kendini toparlaması için birkaç saniye gerekti. "Gidebilirsiniz." dedi ve gitti.

~10.06.1978~

"Bende ne buluyorsun Mare?" Severus ve Mare bahçede dolaşıyordu. "Nasıl yani?" "Neden o kadar kişinin arasından ben?" "Şey... Zkisin, akıllısın, yeteneklisin ve aaa..." "Bu özellikler başkalarında da var!" Mare nefes verdi. "Doğrusunu söylemek gerekirse bilmiyorum. Daha çok... hissediyorum. İçimden bir ses çoğu kişiden daha cesur olduğunu söylüyor. Ve Sirius ya da Potter gibi kendini beğenmiş değilsin." "Ve Potter gibi akılsız ve aptal değilim." Mare güldü. Severus kabul etmek istemese de Mare gerçekten güzeldi. O da ister istemez güldü.

-31.12.1994-

Lina ve Draco ortak salona girdiler. Sadece bir, iki ve üçüncü sınıflar vardı ama onlar da çoktan yatmıştı. "Gel hadi Draco." Draco'nun yattığı yatakhaneye gittiler. Her bir yatakhanede üç ya da dört yatak vardı. Draco'nun yattığı yatakhane boştu. Diğerleri muhtemelen hâlâ balodaydı. "Hangisi senin?" Draco eliyle kendi yatağını işaret etti. Lina, Draco'yu yatağının yanına götürdü. Draco yatağa oturdu. Sonra birden bire Lina'nın üstüne kustu. "Draco!" Draco ses çıkarmadı. Lina temizleme büyüsüyle üzerini temizledi.

"Yat hadi." Draco uslu bir çocuk gibi yatağına yattı. Lina üzerine yorganı örttü. Tam arkasını dönmüş gidiyordu ki Draco elinden tuttu. Dönüp Draco'Ya baktı.

"Ne oldu?"

"Nereye gidiyorsun?"

"Kendi yatağıma."

"Yanıma yatmayacak mısın?"

"Tabi ki hayır!"

"O zaman bana iyi geceler öpücüğü ver."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Lütfen."

Lina pes etti ve Draco'yu yanağından öptü. "İyi geceler."

"İyi geceler güzel kız."

...

Sayfa Sayısı: 53 - 61