Lina'nın üzerinde beyaz bir elbise, Draco'nun üzerinde ise beyaz bir takım elbise vardı. Karanlık ormandaydılar ama orman karanlık ve kasvetli değil tam tersine aydınlık ve ferahtı. Lina ormanda koşuyor, Draco da peşinden koşuyordu. İkisi de kahkaha atıyordu. Durup birbirlerine sarıldılar. Gözlerinin içine baktılar. Draco, Lina'nın saçını okşamaya başladı. "Draco?" "Hım?" "Draco!"
"Draco! Draco!" Draco gözlerini açtı. Yatağındaydı ve Zabini başında bekliyordu. Sadece bir rüya görmüştü. Draco uyku sersemliğiyle baş ederken Zabini söylendi: "Kalk artık, kahvaltıya geç geç kalacağız!" Yatakhanede sadece Draco ve Zabini kalmıştı. Draco yataktan kalktı. "Üstüne düzgün bir şeyler giy." Draco üstüne baktı. Resmi cübbesiyle uyumuştu. Gece olanları hatırlamaya çalıştı ama son hatırladığı şey Lina'yı Albus ve Scorpus ile konuşuken gördüğüydü. Gerisini hatırlamıyordu. Kazağını giydi ve yüzünü bile yıkamadan büyük salona gitti. Zabini çoktan gelmişti.
Lina'nın yanına oturdu. "Birileri sonunda gelmeye karar vermiş(!)" dedi Pansy. Draco cevap vermedi.
"Dün gece ne olduğunu hatırlıyor musunuz?" "Sana fazla içmemeni söylemiştik Draco." diye cevap verdi Lina.
"Ona katılıyorum. Birkaç bardak içtikten sonra da ortadan kayboldun."
"Yanağında bir şey var." dedi Zabini.
Draco elinin tersiyle yanağını sildi. Eline baktı. "Bu da ne böyle?" Lina, Draco'Nun elini görünce içmekte olduğu balkabağı suyu az kalsın genzine kaçıyordu. Draco yüzünü yıkamamıştı!
"Dudak parlatıcısına benziyor." dedi Pansy ve devam etti: "Sanırım nereye gittiğin belli oldu ha?"
"G-Gerçekten hatırlamıyorum!" Lina sesini çıkarmadı.
"Sanırım dudağında da var." dedi Zabini.
Draco diğer elinin tersiyle dudağını sildi. Evet, dudağında da vardı. Draco gözleri kocaman açılmış şekilde eline baktı. Sonra elini burnuna götürüp kokladı. "Gül kokuyor."
"Sen neredeydin Lina?"
"Ne?"
"Dün gece sende ortadan kayboldun?"
"Aa şey, Sen Pansy'yle dans edince ben de yalnız kaldım. Sonra da sıkılıp ortak salona gittim."
"Lina!" Scorpus sinirle Lina'Nın arkasında durdu. Albus da hemen ardından geldi. Lina arkasını döndü. "Ne var?" "Bir de soruyor musun!" "Ne olduğunu söyleyecek misin yoksa zırvalamaya devam mı edeceksin?" Scorpus elindeki gazeteyi Lina'ya uzattı. "Gelecek postası bizi öğrenmiş mi?!" "Hayır ama başka bir şey oldu. Üçüncü sayfaya bak." dedi Albus. Lina gazetenin üçüncü sayfasını açtı. Açar açmaz ufak çaplı bir şok geçirdi. Draco ve kendisi, bahçedeki bankta öpüşürken çekilmiş bir fotoğraf vardı. Muhtemelen Rita Skeeter'ın işiydi çünkü kayıtsız bir animagustu ve kimse bahçedeki küçük bir böcekten şüphelenmezdi. Lina yutkundu ve okumaya başladı. -içinden-
"MALFOY'LARIN GELİN ADAYI CELUM"
Anlaşılan o ki Draco Malfoy'un bir kız arkadaşı var! Kabul etmeliyiz ki Celum gerçekten çok güzel. Ama hangi Celum güzel değil ki? Öyle değil mi? Lucius Malfoy'Un bu ilişkiyi onaylayacağına, hatta bu işin sonunda evlilik olacağına bahse girerim. Gerçekten çok yakışıyorlar; iki muhteşem safkan ailesi. Yeni çiftimize şimdiden mutluklar dilerim. Ben Rita Skeeter ve bu büyük aşkın şahidi olmaktan gurur duyuyorum!
Lina dehşete düşmüştü. Draco bunu görmemeliydi ama elinde sonunda görecekti. "O nedir?" diye sordu Pansy. "Hiçnbir şey!" Lina gazeteyi saklamaya yeltendi ama ama Draco, Lina'nın elinden aldı. Üçüncü sayfayı açar açmaz donakaldı. "Draco..." "Ver şunu!" Pansy, Draco'nun elinden gazeteyi aldı. "İnanamıyorum! Sanırım dün gece nereye gittiğiniz belli oldu." Zabini de okumuştu. "Sarhoştu tamam mı!" "Sarolması onu öpebileceğin anlamına gelmez!" diye söze atladı Scorpus.
"O beni öptü!"
"O zaman beraber bahçede ne işiniz vardı!"
"Hava almak için çıktık!"
"Gerçekten bulabildiğin en iyi bahane bu mu!"
Tüm Slytherin masası onlara bakıyordu. Gelecek postasına bakanlar ne olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Öğretmenlerin de dikkatini çekmişti.
"Aklından ne geçiyordu!" Scorpus gerçekten kızmıştı.
Draco ayağa kalktı ve Scorpus'a döndü.
"Yeter artık. Herkes bize bakıyor."
"Sen karışma!"
"Sarhoş olduğumu söyledi zaten. Neden inatla ısrar ediyorsun?"
"Bu onunla beni aramda tamam mı!"
"Ama ben senin babanım. Yani söylediklerimi yapmak zorundasın! Şimdi uslu bir çocuk ol ve geldiğin yere git!"
Scorpus bir şey diyemedi. Lina'ya son kez öfkeli bir bakış attı ve sandalyesine oturdu.
"Şey... Teşekkürler." Draco cevap vermedi. "Açıkçası bunu yaapmanı beklemiyordum Draco." dedi Pansy. "Haklı. Senin böyle bir şey yapacağını hiç düşünmezdim." Draco serin bir nefes aldı ve hiçbir şey olmamaış gibi kahvaltısını yapmaya devam etti. Lina hiç konuşmadı.
O sırada bir baykuş geldi ve Lina'nın önüne bir paket bıraktı. "Bu da neyin nesi?" dedi Pansy. "Bilmiyorum. Neden bana bir paket gelsin ki?" "Belki de bir yanlışlık vardır." dedi Zabini. Lina çaktırmadan Albus ve Scorpus'a baktı. Onların önünde de birer paket vardı. Sonra kutunun üzerine baktı. Keni adı yazıyordu. Kutunun kapağını açtı ve içine baktı. Gördüğü şey onu şaşırttı. Mavi renkli, üzerinde L harfi olan kazağı kutudan çıkardı. "Weasley kazağı." Albus ve Scorpus'a baktı. Onlara da Weasley kazağı gelmişti.
Bu sırada Ron somurtarak Lina, Albus ve Scopus'a bakıyordu. Annesine bin kere göndermemesini, onların iyi olmadığını söylemişti ama Bayan Weasley "Onlar da aileden sayılır." diyerek onlara da kazak örmüştü.
Lina ifadesiz bir yüzle kazağı kutuya koydu. "Bu çirkin şeye her noel katlanmak zorunda değilim!" "Ne yapacaksın peki?"
Ortak salona geldiler. "Artık söyleyecek misin?" "Birazdan öğrenirsin Pans." Lina şöminenin önündeki masaya kutuyu kouydu. Albus ve Scorpus da ordaydı. Lina'ya anlam veremeyerek baktılar. Lina kazağı kutudan çıkardı.Kollarından tutup üzerindeki L harfine baktı. Bir an bile düşünmeden kazağı şöminede yana ateşe attı. Sadece birkaç saniye izledikten sonra arkasını döndü. "Güzel hareket." dedi Pansy. Albus kaşlarını çatarak Lina'ya baktı ama görmezden geldi.
Gece yarısıydı ve Lina yine astronomi kulesindeydi. Ocak ayının başıydı ve hava oldukça soğuktu. Ama Lina sadece yeşil, ince bir pelerin giymişti. "Her gece buraya mı geliyorsun?" dedi kapıda duran Draco. Lina başını çevirmeden konuştu: ""Sanırım sadece tesadüften ibaret." Draco geçen sefer yaptığı gibi Lina'nın karşısına oturdu. Birkaç dakika boyunca öylece yıldızları izlediler. Gün boyunca birbirleriyle neredeyse hiç konuşmamışlardı. Sessizliği bozan Draco oldu: "Üşüyr musun?" "Böyle iyi." Draco ayağa kalkıp üzerindeki kalın pelerini çıkardı. "Onu üstüme örtmeyi amaçlıyorsan boşu boşuna çıkarma." Draco cevap vermedi.Lina'Nın yanına oturdu ve pelerini ikisine de yetecek şekilde bir tarafını Lina'nın omzuna, diğer tarafını da kendi omzuna örttü. "Donmak istemezsin Buz Prenses." "Safkanların prenses dene şeyden haberi var mıydı?" "Saçma buluruz ama evet." Yine garip bir sessizlik oldu.
"Babam mektup gönderdi." Lina, Draco'ya baktı. Bunun olacağını tahmin etmi��ti. "Ne diyor peki?" dedi soğukkanlı bir sesle. "Bilmiyorum. Henüz okumadım ama kızdığından eminim." "Bu da sarhoşluğun kötü yanlarından biri. Aklından ne geçiyordu?" Draco cevap vermedi çünkü cevaptan emin değildi. "Ne yazdığını merak ettim doğrusu." dedi Draco ve cebinden bir mektup çıkardı. Mektupta yeşil bir mühür ve mühürde bir yılan simgesi vardı. Draco mührü kırdı ve zarfı açtı. İçindeki katlanmış parşömeni çıkardı ve zarfı tekrar cebine koydu. "Tedirgin misin Draco?" "Biraz." dedi ve derin bir nefes aldı. "Aç hadi."
Eminim gelecek postasındaki haberi biliyorsundur Draco! Öncelikle böyle bir rezilliğe nasıl izin verdiğine inanamıyorum! Malfof ailesinin itibarını zedeledin! Eğer bu olay bir kez daha olursa hiç acımam ve sana ağır bir ceza veririm! Bu ilk seferin ve ilk hatan olduğu için bu seferlik çığırtkan göndermedim. Ama dediğim gibi; Eğer bir daha böyle bir şey olursa sana bol hakaretli bir çığırtkan göndereceğimden emin ol!
Ve unutmadan; Kız arkadaşınla tanışmak istiyorum. Pascalya tatilinde onu da yanında getir.
-Baban Lucius Malfoy
İkisi de aynı anda okumayı bitirdi. "Sanırım babana bir mektup yazmalı ve mektubunda her şeyin bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu ve en önemlisi de benim kız arkadaşın olmadığımı söylemen gerekiyor."
"Sence inanır mı?"
"Başka çaren yok Draco. Ya o mektubu yazarsın ya da yanlış anlaşılmayı devam ettirirsin."
Draco sıkıntıyla nefes verdi. "Bu o kadar kolay değil."
"Alt tarafı bir mektup!"
"Gazeteye yakalanmam yeterince kötüyken bir de bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu söylersem babam çıldırır!" Draco haklıydı. Oğlunun bir yanlış anlaşılma yüzünden gelecek postasına konu olması Lucius Malfoy'u deli ederdi. "Baban bakanlıkta sözünü dinletebilen biri. Neden gelecek postasındaki haberi kaldırtmıyor?"
"Bunu yapacağından eminim ama haber kaldırılsa bile kolay kolay unutulacağını sanmıyorum."
İkisi de sıkıntıyla nefes verdi. "Sanırım en iyi seçenke bir süreliğine kız arkadaşımmışsın gibi davranmak."
"Ben safkan değilim, gelecekten geldim ve soy adım sahte!"
"Ama babam bunları bilmiyor!"
Lina derin bir nefes aldı. "Peki."
Yine garip bir sessizlik oldu. Bu sefer yaklaşık on dakika sürdü. Ne diyeceklerini, ne konuşacaklarını bilemiyorlardı.
"Dün gece ne oldu?"
"Efendim?"
"Dün gece ben sarhoşken ne oldu?"
"O kadar da önemli değil."
"Öpüşmemiz mi önemli değil?"
Lina nefes verdi.
"Dans etmekten yorulup masalardan birine oturdum. Sonra sen de oturdun. Blaise ve Pansy dans etmeye başladı. Sen de o sırada sarhoş olmuştun. Temiz hava alman için bahçeye çıkmana yardım ettim. Sonra bir banka oturduk. Hiç beklemediğim bir anda beni öptün, tabi ben hemen sonrasında geri çekildim. Seni yatakhaneye götürüp yatağına yatırdım ve ben de kendi yatağıma gittim."
"Bu kadar mı?"
"Bu kadar."
Draco ister istemez sırıttı.
"Neden sırıtıyorsun?"
"Bilmiyorum."
Yine bir sessizlik oldu ama bu sefer hzuurlu bir sessizlikti. Lina asasıyla, önlerinde havada duran küçük bir ateş yaktı. Ses çıkarmadan ateşin huzur veren sesiyle yıldızları izlediler. Gece çok huzurluydu...
Sayfa Sayısı: 62- 70