-İntihar süsü verilerek öldürülen kadınların anısına-
"Listeyi dikkatli inceledin mi, hocam ?"diye sordu babası sesinde burukluk vardı .Uzun yıllar önce birlikte çalıştığı mesai arkadaşı şimdi Ankara'ya yerleşmiş bakanlığa giderek atama listesine bakmıştı.Bu soru sayesinde öğrenmişti atanamadığını;lisans eğitimini dört yılda bitirmek için harcanılan emeğine üzülüyordu şimdi,evlilik planlarının da ertelenmiş olacağını düşünmeye başlamıştı. Telefonda görüştüğü görevli atanma şansının beşte bir olduğunu bu nedenle çok fazla üzülmemesi gerektiğini bahar dönemi atamalarında şansının daha yüksek olduğunu söyledi. Bahar gelene kadar vekil öğretmenlik yaparak hem mesleğinde deneyim sahibi olmak hem de düşük miktarda olsa para kazanmak istiyordu. Kendini tamamen çökmüş hissediyordu ,sevgilisine yazmaya karar verdi. Bir taneme; "Seninle sinemadan çıkıp koşarak bara eğlenmeye gittiğimiz günleri özlüyorum,asistanlık sınavını kaybetmem benim için yıkıcı bir darbe olmuştu ,ikinci bir darbe ise atanamamış olmam,sen halen üniversite hayatını yaşıyorsun,ben o günleri arıyorum,dün akşam bizim sınıftan olan saçları gereğinden fazla sarı olan kızı gördüm(Hani şu İzmirli olansenin soğuk bulduğun) Yanımda oturmuş Taylor serisini sıfır noktasının yeteri kadar küçük bir komşuluğunda açılımını yapıyorduk bu esnada bana nişanlısından söz ediyordu.Gözlerimi açtığımda karşı yatakta babamı gördüm,her zamanki gibi yorganı başından aşırmış beresi ile uyumuştu, kafasını sobaya o kadar yaklaştırmıştı ki bazen yastığın tutuşup gece biz derin uykuda iken evde büyük bir yangın çıkacağından korkmaya başladım. Yeni yaşamıma alışmakta zorlanıyorum,öğrencilik yıllarımı özlüyorum,para kazanma zorunluluğun olmadığı sınav sonuçlarını heyecan ile beklediğim günler ne güzeldi! Kütüphanede gelinlik katoloğuna baktığımız günü hatırladın mı?Evlilik planlarımızı ertelemek zorundayız ama elele verirsek her türlü zorluğun üstesinden geleceğimizi sen söylemiştin.Hayatımda olumlu gelişmeler de olmuyor değil! En azından yüksek lisans sınavını kazandım. Babam asistanlık ile yüksek lisans arasındaki farkı anlamaya çalışıyor.Her zaman gittiği lokalde arkadaşlarına sormuş,yüksek lisans öğrencilerinin maaş almadığını öğrendiğinde nasıl sert baktığını anlatamam ;kimi zaman da iki yıl yüksek ihtisas yapmamı tavsiye ediyor,bu esnada tayinimin de çıkacağını kendimi fazla strese sokmamam gerektiğini salık veriyor.Kendimi hiç bir işe yaramayan biri olarak görmeye başladım,üniversite sınavına yeniden girip yabancı dil okumak amacı ile sınav kılavuzu alıp saatlerce inceledikten sonra tek hamlede yırttım.Yıllarca okudum ve neticede bir iş sahibi olamadım ikinci bir üniversite okuyarak neyi kazanabilirim ki? Vekil öğretmenlikten aldığım parayı çocukluk arkadaşlarıma yada tanıdıklara söylemeyi doğru bulmuyorum.Bir kere bu hataya düştüm aldığım ücret o kadar az ki insanlar yalan söylediğimi düşünüyor.Kuzenimi düşünüp kimi zaman da şükrediyorum çünkü onun bu sene tayin bekleyerek geçirdiği süre üç yılı buluyor,günlerce eve kapandığını duyuyorum.Vekil öğretmenlik yaptığım okula giderken aşmam gereken uzun bir yokuş var hani şairin öbür dünyada bu yokuş yoksa ölmek hiç de fena değil !dediği türden bir yokuş ama ben okula varmak için kalın palto ile ağır ağır yokuştan çıkarken sol tarafta ahırdan bozma kulubede çalışan demirciyi izliyorum.Hayatını kazanmak için bu karanlık ve dar yerde gün boyunca duman soluyarak bakır kapları kalay ile kaplamasını ve çalışma azmini gözlemliyorum. Okulun avlusuna ilk adımı atarken babam ile karşılaşıyoruz,son dersten çıkarken karşısında beni bulunca duygulanıyor birden bayrak yarışında bayrağı teslim etmiş bir sporcu gibi hissetti sanırım. Okulun öğretmenlerinden bazıları babamın geçmiş yıllarda birlikte çalıştığı mesai arkadaşları aynı zamanda kardeşlerimi de okutmuşlar,benim şehir dışında okumuş olmam nedeni ile ancak tanışabiliyoruz .Seni görememek ve hatıralarla yaşamak zor geliyor umarım okulunu uzatmazsın da bu yaz mezun olarak memlekete dönersin.Okuldan arta kalan zamanlarımda bir gazete alıp ölüm ilanları hariç tüm sayfaları defalarca okuyorum,bu iş bir süre sonra sıradan ve sıkıcı olduğu için kardeşimin yanında çalışmak en azından zaman öldürmek için iyi geliyor.Ailemin en önemli gündemi kardeşimin maddi durumu iyi olan nişanlısından ayrılması ve kız kardeşimin devamlı kötü giden evliliği,bununla birlikte yeğenim bir yaşına bastı geçen gece doğum günü pastasını yedik.Öğrencilik yıllarımda harçlığımı çıkarmak için yerel gazetede muhabirlik ve anketörlük yaptığımı hatırlarsın hafta sonları yine anket yapmaya çalışıyorum.Dışarda sağanak yağmur var içerde ise sobanın çıtırtısı ve sessizlik.Yazdığım zamanlarda sadece kendimle olduğum için tüm sıkıntılarımı unutuyorum.Baharın çabuk gelmesini ve kadrolu öğretmen olarak çalışmaya başlayıp seninle evlendiğim günleri görmek için dua ediyorum sevgilim.Kendine iyi bak." Sayfa sayısı artınca mektubun ağırlığı da arttığından gönderim ücreti artıyordu,mektup yazarak geçirdiği zaman da bir günü bitirmek için yeterli olmamıştı kardeşinin iş yerine gitmeye karar verdi.İşyeri birinci katta basamaklar arası boşluğun standarttan fazla olduğu merdivenlerin sonundaydı.Biri patron masası ve diğeri sekreter masası olan iki masa bir daktilo ,içinde Can yayınları serisinin olduğu bir kitap dolabı ve dolabın hemen üzerinde fotoğraf makinesi.Makineyi eline aldığında dört yıl önce yerel Sabah gazetesinde muhabirlik yaptığı günlere döndü birden,o zamanlar üniversite sınavını tercih hatası nedeni ile kaybetmiş dönemin başbakanı ;Tansu ÇİLLER sınavı kaybedenler için "Ek Kontenjan"açılacağını duyurmuştu.TRT1'de 20:30 akşam haberlerinde verilen açıklamayı işyerini ziyaret ettiğim kardeşim duymuştu çünkü ben haber saatinde teras katında kalan anneannenin yanındaydım.Anneannem devrimlerin yaşayan tanığıydı ilkokula eski yazı ile başlayıp Harf Devrimi ile birlikte yeni yazıya geçen hem İmparatorluğun son günlerini hem de genç ve modern Cumhuriyetin ilk yıllarındaki heyecanı yaşayan biriydi.Teras katında bana çocukluğunu anlatırdı.İşgal için gelen Fransız askerlerinin büyük şapkalarını ,evlerinin önündeki dere yatağında oynarken bulduğu altın bileziği,kangren nedeni ile kesilen ayak baş parmağının hikayesini sanki ilk kez dinliyormuş gibi tekrar dinlerdim.Kimi zaman kıvırcık saçlarımı okşayıp saçlarımdan bir tutam ödünç alıp saçsız başına yapıştırmak istediğini söylerdi.Ek kontenjan ile Ocak ayında başladığım Anadolu Üniversitesinde bir yıl kaybetmedim düşüncesi ile kendimi sık sık avuturdum.Yerel muhabirlik yaptığı gazetenin akşam haberlerinde acı bir haber ile verileceğini tahmin etmemişti elbet.Başbakan'ın Gaziantep ziyaretinde konvoyu çekmek için seçim otobüsünün üstünde sırtı konvoya dönük olarak çekim yapan Gaziantep SABAH gazetesi muhabiri Ali KAYA başını havaalanı girişinde yol tabelasını çarpmıştı yaklaşık bir hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetmişti.Fotoğraf makinesine bakarken karakolda dövülerek öldürülen bir başka gazeteciyi de hatırladı ve babasının Pazar sabahları aile fotoğraflarını çektiği dolabın üstünde olduğu için çocukken zor ulaştığı makineyi de hatırladı.Yerel muhabirlik maçlara bedava girmek için bir fırsattı.Nizipspor maçlarını tribünde değil sahada izleyip başkan geldiğinde teknik direktörün nasıl telaş içinde kenardan oyunculara sert uyarılar yaptığına şahit oluyordu.Çekimler esnasında maça girmek için ısınan kimi futbolcuların"Gardaş bana yıldızı bir fazla at!"şeklinde fısıltılı taleplerine onaylayan ama hiç bir zaman gerçekleştirmediği bu istekleri dönem sonunda öğrencilerin not istemelerine benzetiyordu. Kimi zaman partisini değiştiren aşiretin katılım törenindeki uzun ziyafet sofrasına,kimi zaman partilerin basın toplantılarına kimi zaman da karakoldaki aylık icraat bültenlerinin dağıtıldığı toplantılara katılıyordum.Haber bulamadığım zamanlarda her zaman gittiğim çay bahçesinde tahta iskemlede oturup yerel gazeteleri okuyup ilginç bulduklarımı daktilo başında yazdıktan sonra altına ismimi yazıyordum.Başkalarının haberini kendi haberimmiş gibi yazmaktan başka habere yorumlarımı da kattığım zamanlar oluyordu ama bu davranışımın neticesi iyi olmadı haber toplamak için gittiğimiz Polis merkezinde bu kez kötü karşılandık.Motosiklet hırsızları ile ilgili bir haberde ilçemizde bu tür vakaların arttığını ifade eden bir cümle eklemiştim.Bu cümle sebebi ile memurlar bir hayli sinirlenmiş bizim çoluk çocukla yapacak işimiz yok demişti. Fotoğraf makinesini usulca yerine koyarken geçmişten geri geldim.Yerel gazete erkenden gelmiş masadaki yerini almıştı.Hafta sonları okulun olmamasının yarattığı boşluğu burya gelerek doldurmaya çalışıyordum sanki dört yıl hiç geçmemiş yine ek kontenjan ile üniversiteye başvurup okulların açılmasını bekleyen bir halim vardı.Vekil olarak çalıştığım okulda sorunlar yaşamaya başlamıştım.Kıdemli öğretmenlerin ders esnasında nasıl dav randıklarını sınıfta otoriteyi nasıl kurduklarını merak ediyordum.İtiraf etmeliydim ki bu meslekte kravatın fiyonk kısmını gereğinden küçük bağlamanın dışında sınıf içi disiplini yerleştirmek konusunda da sıkıntgı çekmekteydim.İlk günlerde disiplinsizlik sorunu gereğinden fazla şiddet uygulayarak çözebileceğimi sanmıştım.Şiddet uygulamak yeni sorunlara sebep oldu.Kimi velilerin okul yönetimine başvurması bu yöntemin sorunu ortadan kaldırmak yerine çoğalmasına sebep olduğunun açık bir kanıtıydı.Kimi zaman koridorda dolaşarak diğer öğretmenlerin ders işleme esnasında neler yaşadığına şahit olmak amacı ile kapı dinlediğim de olmuştu.Kıdemli öğretmenlerden her ders arası Milliyet okuyan edebiyat öğretmeninden Şubat ayında yeniden atama yapılacağını öğrenmiştim.Ek olarak öğretmenlere yüzde onsekiz iyileştirme zammı yapılacaktı.Bu sevindirici haberler yeniden mektup yazmam için yeterliydi.Sorun yaşadığım tek yer okul değildi aile içi sorunlarım da vardı elbet aslında bunlar benimle ilgili olmayan sorunlardı. Çocukluğum ilk günlerinde annem ile babamın sık sık kavga ettiklerine şahit olmuştum.Bu kavgalar çoğu zaman maddiyata bağlıydı.Sadece öğretmen maaşı ile geçinmeye çalışan beş çocuklu bir aile düşünün.Babam her akşam yirmi otuz haberlerine bakar , o yılların tonton başbakanına kızıp haberleri izlemekten vazgeçerdi.Günlerim ev ile okul arasında geçerken arkadaşlarıma da açıklamalar da bulunmam gerekiyor.Bu zorunluluk beni strese sokuyor ,aslında açıklama bekleyen sadece arkadaşlarım değil aynı zamanda komşular ve yakın akrabalar için de sürekli açıklama yapmak gerekiyor.İkinci dönem atanma ihtimalimin yüksek olduğunu anlatıyorum.Kardeşimin iş yerine gelen arkadaşlarından biri atandı yalnız bu atanma işinin kendiliğinden gerçekleşmediğini Ankaradan yüksek makamlardan yardım aldığını ifade ediyordu.Aslında ailemde tek sorun yaşayan annem ve babam değil ,evliliği başladığı ilk günden bu yana sürekli problemlerle devam eden ablamı da saymalıyım.Sık sık boşanmaya teşebbüs edip geceyi bizimle geçirmesine alıştım.Liseyi bitirip sınavı kazanamadığı öğrendikten sonra her gün umutla bahar dönemini beklediğim günleri sanki yeniden yaşıyorum.Hayatımda ikinci kez bahar benim için umut olacak ara tatilden sonra atandığım okulun neresi olduğunu öğreneceğim.Bu günlerde evde konuşulan tek konu benim atanamamış olmam değil çünkü babam ayrı bir evde yaşamaya başladı.Maddi açıdan yine sıkıntılı günler geçiriyoruz ama sık sık kavga etmelerine rağmen annem elbette dönmesini istiyor.Babamın kaldığı eve yarın akşam gizlice gireceğiz.Annem evin anahtarını bir şekilde çoğaltmayı başardı.Bu nedenle yarın akşam eve giriş operasyonu için şimdiden heyecanlıyım.Aslında annem sadece kendi sorunlarımdan söz etmemden hoşlanmıyor ,aklımda sadece atanmak ve evlenmek dışında proje olmadığını kendisini yada kardeşlerimi düşünmediğimi söylüyor.Bu konuda haksız sayılmaz ama benim elimden gelen bir şey olduğunu sanmıyorum.Yapabildiğim tek şey okul çıkışında eniştemin iş yerine gidip evliliğinde yaşadığı sorunları ve ablamla ilgili şikayetleri dinlemek oluyor.Yeğenlerimi anlatıyor,aslında bu sıkıntılı günlerimde benim de neşeli olduğum zaman küçük yeğenimi kucağıma alıp oyunlar oynadığım ve sana yazdığım zamanlar,kimi zaman da mezun olup benim gibi atanamayan,seninle tanışmamızı sağlayan Buket ile telefonda görüşmek de benim için moral verici,B uket her ders arasında senden söz ederdi,çok fazla ders çalıştığını odadan kesinlikle çıkmadığını aynı şehirden geldiğimizi anlatırdı.Tanıştığımız güne kadar hep seni dinledim ve sonra üniversite yemekhanesinde tanıştık.Bu günlerde sık sık o günleri hatırlıyorum belki de buna fazlasıyla zaman bulduğum içindir geçen yıl bu zamanlar finallere hazırlanıyordum,geçen yıl bu zamanlar seninle kampüste dolaşıyorduk cümleleri sık sık aklımın bir köşesinden geçiyor.Bahar gelince ikimiz için de güzel günler olacağını umut ediyorum,sen mezun olacaksın ben de mesleğime başlamış olacağım böylece evlenmemiz için bir sorun kalmayacak.Ailede evlilik için gün sayan tek kişi ben değilim sık sık iş yerine gittiğim kardeşim de evlenmek istiyor ama evlenmek istediği kişi ile şu an nişanlı olduğu kişi farklı! Annem ve babam bu nedenle kardeşimin üzerinde büyük bir baskı oluşturmaya başladı.Onun mutluluğunu ne ölçüde düşünüyorlar bence bu tam bir soru işareti çünkü nişandan vazgeçince bu küçük kasabada etraftan gelen tepkileri hesaba katıyorlar.Ek olarak nişanlısının maddi dürümü iyi oysa evlenmek istediği kişi için aynı şeyi söylemek imkansız! Kardeşimin evlenmek istediği kişiyi aslında iş yerinden tanıyorum.Kimi zaman birlikte anket doldurduğumuz da oldu ,itiraf etmeliyim ki kardeşim ile aralarında kusursuz bir uyum var ,bununla birlikte annem bu evliliğin gerçekleşmeyeceğini sık sık ifade ediyor.Kardeşimin zengin nişanlısı ile evlenmesini istiyorum aynı yaştalar bence evlilikte yaş farkı fazla olmamalı,seninle aynı yaşta olmamız beni mutlu ediyor.Evlendiği zaman bu küçük kasabada arazi ve mağaza sahibi olması fakir ailemiz için sevindirici bir gelişme olacaktır.Bununla birlikte annemin tüm itirazlarına ve tehditlerine rağmen ısrarla sekreteri ile evlenmek istediğini belirtmesi taraf değiştirmeme sebep oluyor.Sekreterine karşı özel duygular besliyorsa neden zengin kız ile nişanlandı ve iki yıl süren bu nişanlılık sürecinin son günlerinde ne oldu evlenmekten vazgeçti?Kardeşim askere gitmeden önce evleneceği için mutluydu en azından biz ailece durumun böyle olduğunu sanıyorduk.Askere gidince sık sık telefon etmeye başladı.Zengin ailenin kızına hayatında gereğinden fazla hata yaptığını bu evlilik gerçekleşirse bir hata daha yapmış olacağını anlatmış.Sekreteri ile hatıralarının çok fazla olduğunu iş yerini birlikte kurduklarını ve iş hayatı boyunca acı tatlı anılarında tek ortak kişinin sekreteri olduğunu anlatmış.Zengin nişanlı bu sözlerden sonra annemle görüştü elbette annem pes etmemesini genç sekretere karşı savaşması gerektiğini salık verdi.Bir süre gerçekten savaştı zengin kız.Kendisinden on yaş küçük olan sekretere karşı nişanlısını kaptırmamak için mücadele etti.İki kadın tırnaklarını sivriltmiş birbirlerine öldürücü darbeler vurmak için hazırdır. Zengin nişanlı ile fakir sekreter kızın kavgasında nişanlının en büyük kozu annem ve babamın desteği,fakir sekreter kızın tek destekçisi ise kardeşimdi.Gerçek aşk karşısında sanırım maddiyatın varlık göstermesi çok zor olacak.Kardeşim ile küçük ablam arasında fark var.Küçük ablam liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavında başarısız oldu ama yeniden sınava hazırlanmak ve okumak istiyordu mamafih ailemizin ekonomik gücünün düşük olduğunun farkındaydı.Tam bu günlerde varlıklı bir toprak ağasının genç oğlu kendisinin izdivacına talip oldu.Bu noktada hayatının kalan kısmını nasıl geçireceğine karar vermesi gerekti.Anne babanın ricasına uyup evlenip çocuk büyütmek mi yoksa yeniden sınava girip yokluk içinde okuyup bir meslek sahibi olarak hayata atılmak mı?İnsanlar otoriteye boyun mu eğmeli yoksa asi mi olmalı?Elbette küçük ablam otoriteye boyun eğdi ve yedi kişilik ailemizden ilk ayrılan kişi oldu.Bu karar ile birlikte ilk günlerde sıkıntılı günler yaşadı,üst üste iki küçük çocuğa sahip olmak daha on yedi yaşında bir genç kız ve on sekiz yaşında bir delikanlı için büyük bir sorumluluktu.Zaman içinde ebeveyn olmanın zorluklarını aştılar ve çocuklar şimdi on yaşında artık evlilikleri rayına oturmuş görünüyor ,büyük ablamın evliliği için aynı şeyi söylemem imkansız,onun da iki çocuğu var ama kavgaların ardı arkası gelmiyor.Kardeşim otoriteye boyun eğmeyi sevmiyor ebeveynlerin ne istediğinden çok kendisinin ne istediği önemli.Nitekim hayatında sekreterinin olmadığı anların yaşanmadığını ifade ettiği için zengin nişanlı pes etti ve evlilik kararından vazgeçtiler.Aynı hafta babam yeğenini kaybetti uzun yıllardır siroz hastasıydı,benim anlayamadığım ise babamın yeğeni kaybetmekten çok daha acı olanın oğlunun nişanı atması olduğunu söylemesi.Belki de rahmetlinin orta yaşlarda olması buna gerekçe gösterilebilir.Hayatta en büyük acı hepimiz için aynıdır ,bir çocuğun hayatını kaybetmesi.Babamı ağlarken gördüğüm nadir anlardan biri kardeşimin nişanı attığı gündü,genelde çatık kaşlı az konuşan sadece haberleri izleyip erkenden yatan sadece kendi dünyasında yaşayan biri babam.Üniversite tercihlerimi yaparken yardım almak istediğimde şekerlemeyi kesmeyen ve tercihleri bana bırakan babam için günün büyük çoğunluğu öğretmen evinde geçer.Önümüzdeki hafta yapılacak olan nüfus sayımında görev aldığım için mutlu oldu bence en azından elime bir az para geçeceğini söylüyor.Bu günlerde benim tek sıkıntım ise seni özlemiş olmam aslında sadece seni değil okul yıllarımı öğrenciliği özlüyorum.Hayatımdaki tek sorumluluğun dersler olduğu günler ne güzel günlermiş! Bu sabah vekil öğretmen olarak çalıştığım Nizip ortaokuluna geldiğimde okulun camlarının kırılmış olduğunu gördüm.Müdür avluda asabi bir şekilde volta atıp sigarasını tüttürürken bunu yapan vatan hainidir diye kendi kendine söyleniyordu.Güz döneminin sonu geldi ve ben ilk kez not defterini idareye teslim ettim.Ara tatilden sonra umarım öğretmenlik hayatıma kadrolu olarak devam ederim. Son mektubunda hasta olduğunu bu nedenle sınavlarının çok kötü geçtiğini yazmışsın.Senin ne kadar azimli olduğunu biliyorum.Bu nedenle dört yıl içinde bölümünü tamamlayacağını ve evleneceğimizi umuyorum. Bahar dönemi ile birlikte Allah dualarımı kabul etti ve ben artık İnönü lisesinin kadrolu Matematik öğretmeniyim.Okul iki katlı eski bir binanın üst katından ibaret ,alt katta Halk Eğitim Merkezi var ,sınıflarda öğrenci sayısı en fazla on beş benim girdiğim sınıflardan dokuzuncu sınıflar on beş,onuncu sınıflar üç,on birinci sınıflar ise beş kişiden ibaret.Sınıf mevcudunun bu kadar az olması nedeni ile dersler sanki özle ders verirmişim gibi geçiyor.Sonunda evliliğimizin önündeki en büyük engeli aştık,artık kendi hayatımı kazanıyorum üstelik yüksek lisansa da başladım.Bir kaç ay sonra sende okulunu bitireceksin ve inşallah ailelerimiz tanışacak.Okulda en rahat olduğum sınıf üç kişilik mevcudu ile onuncu sınıf.Bu sınıfa kısaca XTM diyorum.Türkçe matematik sınıfı oldukları için ders defterinin kapağına kocaman harflerle yazılmış.Konuyu anlattıktan sonra öğrenciler sıra ile tahtaya çıkıp konu ile ilgili problemler çözüyor.Sırayı asla bozmuyoruz ilk olarak cam kenarında oturan Gamze sonra ortada oturan Tuğba son olarak kapı tarafında oturan Zeynep.Bu şekilde ders işlememizden gayet memnun olduklarını söylüyorlar.Benden önce gelen öğretmenin meslek hayatında son senesi olduğunu dersleri çok hızlı anlattığını kesinlikle tahtaya çıkma fırsatını bulamadıklarını söylediler.O emekli olunca da onun yerine devlet beni atamış.Sanırım bu bir bayrak yarışı ,"Mahmut hocalar Ahmetleri ,Ahmetler Mahmut hocaları yetiştirecek"Hababam sınıfı filminden hatırladığım bir söz bu. İnönüde sık sık aile ziyaretlerimiz oluyor ilk olarak Tuğba 'nın ailesi tüm öğretmenleri öğle yemeğine davet etti.Yemekten sonra konu elbette Gölcük depremiydi.Kayıp sayısının hızla arttığı haberlerini alıyoruz.Tuğba'nın hedefi avukat olmak bence de başarılı bir avukat olabilir ,insanlarla iletişim kurarken kendine has bir rahatlığa sahip ve azimli ,hislerim yanlış olabilir ama pencere kenarında oturan Gamze ile arasında sıkı bir rekabet var.Zeynep ise kimi zaman Tuğba'nın kimi zaman Gamze'nin tarafında olarak durumu idare etmeye çalışıyor.Bu rekabetin gerçek sebebi ise erkek meselesi,Gamzeye arkadaşlık teklif edip hayır teklifi alan gitar çalan şaşı çocuk(kendi tabirlerini kullanıyorum)şansını bir kerede Tuğba'da denemiş ve bu kez evet yanıtını alınca Eskişehirde buluşmaya karar vermişler.Bu nedenle o gün derste Tuğba yoktu,Gamze ise şaşı çocuk ile mutlu bir ilişkisinin olmasını diliyordu.Sınıfta öğrenci sayısının ikiden az olması durumunda ders yapmamam gerektiğini sıkı sıkı tembihlemişti müdür yardımcısı,odası daima gül süyü kokan kalın camlarının ardından kısık gözlerle bakan ve yüzünün büyük kısmını gözlük kapsadığından ilk yüzüme çarpan metal çerçeveli gözlükleri oluyor.Müdür yardımcısı İnönü'de oturuyor.Sohbetlerimizde bir an evvel evlenmem gerektiğini salık veriyor.İşini eline almış bir gencin bekar gezdiği her günün vebalinin ebeveynlerine yazıldığını söyledi.Bu durumda ben günaha girmiş olmuyorum,çünkü hayatımı kendim kazanıyorum ve evlenmek istediğimi de belirttim.Bununla birlikte babam Neslihan'ı istedi ,"kısmetse olur"cevabını da aldık,en kısa sürede evleneceğimizi beklerken hesaplar tutmadı ,ailem Neslihan ile evlenmemi istemiyor.Gerekçe olarak benim gibi öğretmen olmasını istiyorlar.İktisat mezunu birinin öğretmen olmasını nasıl bekleriz? Bunun için en büyük gerekçe geçen seneki RefahYOL hükümetinin tüm üniversite mezunlarını öğretmen olarak ataması ,ElEZHER üniversitesi mezunlarının atanmış olmaları yazılı basında geniş yer tuttu.İnsanlar hükümetin laiklik konusunda yeteri kadar hassas olmadığını düşünüyorlardı bu nedenle üç yıl önce "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık"kampanyası başlattılar. Hükümet' te şimdi Anasol D var ve yeni milli eğitim bakanı eğitim fakültesi dışındaki tüm bölümlerin atama dışı kalacağını açıkladı,mühendis olan kuzenim bu nedenle öğretmenlik umudunun kalmadığını görüp maden mühendisi olarak çalışmaya başladı.Benim gibi atama beklediği günlerde psikolojisi bozulmuştu.Bu durumda Neslihan'ın öğretmen olma şansı yok geçen yıl aldığı Pedagojik Formasyon belgesinin de bir anlamı kalmadı.Telefonda kavga ettik,ben onun yüksek lisans yapmak amacı ile Eskişehir'e gelmesini istiyorum.Böylece kendi aramızda evlenip buraya yerleşebiliriz,ailemin bu evlilik için ikna olacağını sanmıyorum.Hayatıma müdahale ettikleri için ailemle görüşmüyorum.Gül yağı kokulu makam odasına sahip olan müdür yardımcısı sık sık annemi aramam konusunda beni uyarıyor.Tahminime göre annem müdür yardımcısı ile telefonda görüşüyor ve sesimi duymak istediğini adama anlatıyor.Neslihan ise ailelerin onayı almadan evlenmek istemediğini söyledi." Aileni ikna et gel yoksa görüşmeyelim "deyip ilişkimizi bitirdi.Uzun zamandır hayalini kurduğum evlilik artık gerçekleşecek gibi gözükmüyor.Özgürlük ilk günlerde cazip geldi,okuldan sonra kaldığım öğrenci yurdunda yatağıma uzanıp kitap okuyorum,bu ilişki beni gerçekten yormuş ama ben farkına varmamışım,belki de etrafıma bakmalıyım,üstelik dün okul çıkışında bir randevu talebi aldım! Pazartesi okul çıkışında öğrenci yurduna çıkan keskin yokuşun başındaydım.Coğrafya öğretmeni yanıma yaklaşıp yarın kafede buluşup yıllık planları birlikte hazırlamamızın uygun olduğunu söyledi. Bu öneri beni memnun etmişti ama cümlesini tamamladıktan hemen sonra sırtını dönüp kendi yurduna yöneldi Ayten.Ertesi gün kafede buluştuğumuzda kısa sürede yıllık planları tamamlayıp ayrılacağımızı sanıyordum.Konu konuyu açmaya başlamıştı,plan yapmayı bırakıp okul hakkında konuşmaya başladık daha çok o anlatıyordu ben dinliyordum.Ayten de benim gibi stajer öğretmendi.İzmir anılarını anlattı,üniversite yıllarında benim gibi matematikçi olan ve gitar çalan bir gence karşı platonik aşık olmuştu,zamanla bu aşkı arkadaşlarına anlatmış ancak Gökhan'ın bu durumu hiç bir zaman bilmemesi için kızları sıkı sıkı tembihlemişti.Üniversiteyi bitirip memleketine döndüğünde Gökhan dört yıl boyunca en yakın arkadaşı bildiği Ayten'in kendisine karşı özel duygular beslediğini ortak arkadaşlarından birinden öğrenmiş soluğu Ayten'in yanında almıştı duygularının karşılıklı olmasa dahi bir ilişkiye başlamalarının doğru olduğunu ifade etmişti Gökhan. Yıllarca sevdiği Gökhan'ı reddettiğini anlattı Ayten,bunu neden yaptığını sordum,anlaşılması zor biriydi sanki,yıllarca sevdiğiniz bir kişi ayağınıza geliyor ve siz onu reddediyorsunuz! "Ben başkasından duyarak koşup peşinden gelmeni istemiyorum,gözlerime baktığında sana olan hislerimi anlamanı isterdim"demiş Ayten,bence ona karşı duyguları kolay kolay silinecekmiş gibi gözükmüyor.Gün ortasında buluşmuştuk ve artık hava kararmaya başlamıştı,meğer konuşacak ne kadar çok konumuz varmış! İkinci buluşma için sözleştik ,kız yurdunun misafirhanesinde okul çıkışı buluşacaktık.İkinci buluşmamızda ben de Neslihan'dan söz ettim,nasıl tanıştığımızı ona yazdığım sayfalar dolusu mektupları ve ailem yüzünden evlenemediğimizi anlattım.Ayten'in dikkatli bir şekilde beni dinlediğini sanıyordum oysa birden sözümü kesti. "Sen ,Allah'a inanırmısın ,Necip?" Bu soru beni çok şaşırtmıştı,bu nasıl bir soruydu böyle!Elbette Allah'a inanıyordum.Ayten sanki bana anlatmaya çalıştığı bir gizeme sahipti,bu sırrı dolaylı yollardan bana anlatmaya çalışıyor benim bazı çıkarımlarda bulunmamı istiyordu.İlk kez ondan duyduğum bir kelimeyi söyledi kendisinin Ehlibeyt olduğunu söylediğinde ben gene anlamamıştım bu nedenle anlayabileceğim bir dil kullandı ,Alevi olduğunu söyledi.Bu benim en cahil olduğum konuydu,mezhepler konusu,Ayten sık sık Pir Sultan'dan ,Hacı Bektaş'tan söz ediyordu.Hafta sonu birlikte kitapçıya gittik ben aşk romanlarına bakarken o Vedat TÜRKALİ kitaplarına aç kurt gibi saldırıyordu sonunda yazarın kalın bir romanını beğendi yanlış hatırlamıyorsam kitabın adı "GÜVEN"di.Alevi kelimesini ilk kez dönemin başbakanı ERBAKAN'dan duymuştum.Grup toplantısında bunlar "Mum söndü oynuyorlar"demişti.Sonraki günlerde sık sık kitabı sordum ona.Beni sendikaya götürmeye karar verdi birgün ,EğitimSEN 'in Eskişehir şubesine vardığımızda oldukça dar bir alanda yanyana yerleştirilen masaların etrafında çoğu yaşlı bir çok kişi sigaralarını tüttürürken,hararetle birşeyler tartışıyorlardı.Dumandan göz gözü görmüyordu."Ayten tam kendisine uygun bir yer bulmuş "dedim içimden çünkü kendisi de günde üç paket sigara içiyordu.Sendikada kendisine matematik anlatmamı istedi,yüksek lisans yapmayı düşündüğünü bu amaç ile ALES sınavına girmek istediğini anlattı.Tüm gün zaten okulda beraberdik ders aralarında koridorda birlikte sınıflardan çıkarken göz göze geliyorduk.Eğer o öğretmenler odasına benden önce gelmişse beni gülümseyerek karşılıyordu,aramızdaki arkadaşlık zamanla aşka dönebilirmiydi acaba?Yirmi beş yaşına kadar hiç kimse ile ilişkisi olmamıştı Ayten'in sadece üniversite yıllarında platonik şekilde aşık olmuştu.Öğretmenler odasına girerken beni gülümseyen gözlerle karşılaması itiraf edeyim ki benim de hoşuma gidiyordu ancak bana gülümserken diğer taraftan dumanlar içinde olması hiç hoşuma gitmiyordu çünkü sigaradan hiç bir zaman hoşlanmamıştım.Beş dakikalık kısa süren ders arasında mümkün olduğu kadar çok sigara içmek istiyordu Ayten.Gülen gözlerinden cesaret almıştım akşam serviste yanına oturdum başka bir konu üzerine konuşuyorduk,Ayten Osmanlıdan bu yana Alevilerin zulüm gördüğünü yobazlar tarafından dinsizlermiş gibi muamele gördüklerini anlatıyordu bende ellerini izliyordum,birden sözünü kestim, "Ne kadar zarif ellerin var,Ayten"dedim.Bu sözü duyunca çok şaşırmıştı anlattığı konular kafasında karışmıştı,her iş çıkışında kapitalizimin insanları köleleştirdiğinden söz ederdi ben hiç dinlemediğim halde dikkatle dinliyormuş gibi yapardım,kimi zaman ona şirin görünmek için babamın SODEP 'e oy verdiğini söyledim.Ayten babamın sosyal demokrat olmasına memnun olmuştu ancak bu medeni adamın benim evliliğime müdahale etmesine bir anlam verememişti. Havalar ısınmaya başlayınca Yunus emre kampüsünde piknik yapmaya karar verdik,Salı günleri ikimizin de boş günüydü,sabah erken buluşup tren ile Kütahyaya gitmeye karar verdik,Ayten yolda üşüdüğünü söylediğinde ceketimi omuzlarına koydum o anda aramızda bir kıvılcım hissettim.Kolumu ceketi yerleştirdikten sonra omuzuma koydum o da bu hareketi komut almış bir robot edası ile başını omzuma yasladı,heyecandan kalbimin duracağını hissediyordum sanki tren ağır ağır ilerlerken ben yolculuğun bitmesini hiç istemiyordum.İkimizde artık bu ilişkinin arkadaşlık boyutundan çıkmaya başladığını düşünmeye başlamıştık.Oda arkadaşlarımız ,bizim sırılsıklam aşık olduğumuzu ancak farkında olmadığımızı söylüyordu.Yolculuk esnasında benim walkman'in kulaklıklarını paylaşmak için iyice yaklaştık artık onu hissedebiliyordum.Kütahyada ilk durağımız döner gazino oldu,o vejeteryan olduğundan peynirli pidede karar kıldı,yemek esnasında sık sık gözlerine bakıyordum,bulunduğumuz yer bir erkeğin duygularını açmak için uygun olduğu bir yerdi. Yemekten sonra MACAR EVİ'ne gittik ,orda benden cep telefonumu ödünç alıp oda arkadaşını aradı telefondan karşı tarafın sesini duyuyordum,oda arkadaşı ateş bacayı sarmış dediğinde o da gülümsüyordu.Benim oda arkadaşlarım da benzer tepkileri veriyordu hasta olduğum halde odada yatmak yerine Ayten çağırdığında hemen ayaklandığım için benimle dalga geçiyorlardı.Eskişehir'e döndüğümüzde onun kaldığı kız yurdunun misafirhanesinde oturduk.Misafirhaneden en son çıkan ben oluyordum.