Chereads / ZEVK SARAYI / Chapter 91 - 8

Chapter 91 - 8

Araç, yıldızlar arası boşlukta süzülürken, Shen ellerini konsolun üzerinde gezdirdi. Daha önce Y.G.K Akademisi'nden ayrılan çok sayıda gezginin deneyimlediği gibi, o da "uzun seferlerin" sessizliğini ve yalnızlığını içselleştirmeye başlamıştı. Bir gezegenin çekim alanından tamamen kurtulunca, aracın kontrol panelinde hafif bir "zınglama" sesi duyuldu. Dijital bir okuma belirdi:

 

 

Y.G.K Görev Sistemi bağlandı, aktifleştirildi…

 

 

Shen'in dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. Bu sistem, evrendeki Y.G.K Akademisi'ne bağlı her gezgine, her araştırmacıya veya her koruyucuya görev ve yardım çağrılarını ileten bir ağdı. Malken Krallığı'ndan sürüklediği tüm anıların arasında, şimdi kendini evrenin farklı noktalarında var olan birçok olası misyona hazır hissediyordu.

 

Görev Sistemi aktifleşir aktifleşmez, Shen'in önündeki holografik harita canlandı. Bu harita, Y.G.K'nın haritacılarının uzun yıllar boyunca derlediği verilerle hazırlanmıştı ve belki de bildikleri evrenin büyük bir kısmını içeriyordu. Haritada farklı gezegenler, yıldızlar, uzayda süzülen tuhaf oluşumlar ve bilinmeyen köşeler yanıp sönüyordu. Kimi yanıp sönen noktalar "acil", kimisi "ihmal edilebilir düzeyde" gibi farklı uyarı sinyalleri taşıyorlardı. Shen ise bunların hepsine tek tek bakmak zorunda değildi. Onun görevi, aynı zamanda "aktarıcılık" rolünü üstlenmek, yani gittiği yerlerde bilgi paylaşımı yapmak, ihtiyacı olanlara rehberlik sunmaktı. Bu nedenle filtreyi "çağrı ve eğitim" başlığına göre daralttı.

 

Harita üzerinde, çok sayıda noktadan geriye yalnızca birkaçı kaldı. Bu noktalardan biri, kırmızımsı bir güneşin etrafında dönen, ıssız bir gezegene aitti. Görev açıklamasında, "ruh tabanlı saldırılara maruz kalan yerel halk" gibi ibareler dikkatini çekti. Shen, kısa süreli bir tereddütten sonra bu görevi seçmeye karar verdi. Aracın rotasını otomatik olarak ayarladı; büyüyle çalışan navigasyon sistemi, onu ışıktan hızlı geçiş noktalarına yönlendirecek, ardından o kırmızı güneşin olduğu bölgeye taşıyacaktı.

 

Zaman, Shen'in kendi tanımına göre uzadıkça uzadı. Önceden dünyada geçen saatler, akademide geçen döngüler ve şimdi de bu yeni yolculuğun belirsiz ölçüsü… Artık zaman, onun için esneyip bükülen bir kavramdan ibaretti. Uzun bir yolculuğun ardından, aracın ön camında o kırmızı yıldız ve etrafındaki loş gezegen silueti belirdi. Gezegenin yüzeyinde, turuncu ile gri tonlar iç içe geçmiş gibi görünüyordu. Atmosferi belirsiz, neredeyse tozla dolu olmalıydı.

 

Aracını yörüngeye sabitledikten sonra, Shen dış kabin sensörlerini çalıştırdı. "Atmosfer kontrolü" adı verdiği prosedürü başlattı; böylelikle yüzey basıncı, kimyasal içerik ve element yoğunluğu raporlandı. Ardından, kendi içindeki element kontrolünü de devreye soktu. Penetalia'dan aldığı kapsamlı eğitim sayesinde, hava, toprak, su gibi temel elementlerin yanı sıra "ruh" ve "karanlık" odaklı enerjilere de aşinaydı. Buradaki havada ağır, gizemli bir titreşim sezdi. "Demek kihaen adlı oluşumun saldırı yöntemi bu gizemli enerjilerle ilişkili," diye aklından geçirdi.

 

Aracın iniş vuruş takozlarını aktive etti, konsoldan bir onay sesi aldıktan sonra da gemiyi gezegen yüzeyine uygun bir alana doğru yönlendirdi. Manzarası korku filmlerinden çıkmış bir sahne gibiydi: Rengi kızıla çalan gökyüzü, her an fırtınaya dönüşecekmiş gibi duran rüzgâr, yer yer yükselen keskin kaya oluşumları… Yukarıda parıldayan kırmızı yıldızın ışığı, gezegenin her tarafına ağır, soluk bir gölge düşürüyordu.

 

Uzakta, siyah duvarlarla inşa edilmiş büyükçe bir yapı dikkati çekti. Duvarlar dikdörtgen değil, hafif eğimli bir mimariye sahipti; sanki bir tür koruma bariyeri ya da iç kaleyle çevrilmiş bir yerleşim yeri izlenimi veriyordu. Shen, gemisini yana doğru sürükleyerek binaya yakın bir uygun düzleme indi. Motorlar durduğunda, hava aldığı nefes gibi bir uğultu çıkardı. Shen, kask benzeri ince bir başlık ve basit koruma zırhını kuşandı. Belki yerel atmosfere uyum sağlayabilirdi, ama her ihtimale karşı tedbiri elden bırakmıyordu.

 

Aracı kapattıktan sonra, ağır siyah duvarlara doğru ilerledi. Kapı yoktu, ya da Shen kapı sayılabilecek bir geçit göremedi. Duvarların kenarlarını takip ederken, bir açıklık buldu ve içeri girdi. Koridor benzeri bir alanda ilerliyordu şimdi: Tavan, yukarı doğru sivrilen siyah taşlardan oluşmuştu. İlerledikçe, tavandan hafifçe sarkan tuhaf bitki köklerine benzeyen kablolar veya dokunaçlar görmeye başladı. Her şey o kadar ürkütücü bir sessizlik içindeydi ki, Shen kendi kalp atışlarını duyabiliyordu.

 

Tam bu sırada, kapkara, yukarıya doğru genişleyen üçgeni andıran, sağ ve sol kolları koridorun duvarlarına tutunuyormuş gibi duran bir yaratık belirdi. Sanki tavana asılıymış gibi yukarı doğru geriliydi. Shen refleksle durdu, sağ elini hafifçe kaldırdı; eğer saldırı olursa bir element kalkanı oluşturacaktı. Ama yaratık saldırmadı. Onun yerine, boğuk sesler çıkararak konuşmaya benzer bir şeyler mırıldandı. Shen, hiçbir şey anlamadı.

 

Neyse ki bileğindeki çeviri bilekliği devreye girdi. Daha önce farklı gezginlerin derlediği dil paketlerini barındıran bu sihirli cihaz, sesi analiz edip Malken diline çevirmeye başladı. Shen, yaratığın kabaca "Ne arıyorsun? Neden buradasın?" anlamında sözler söylediğini işitti.

 

Shen, sakin bir tonla karşılık verdi: "Bir yardım çağrısı aldım. Sorununuzu çözmek için buradayım."

 

Yaratık, asma kollarını havaya doğru kaldırarak tavanda eriyormuş gibi aniden kayboldu. "Bu da neydi?" diye düşündü Shen, gözlerini tavana dikerek. Buradaki canlıların çoğu hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Dikkatli olmak zorundaydı.

 

Koridora devam ettiğinde, gri ve kirli turuncu renkli bir zemine sahip geniş bir salona ulaştı. Salonun ortasında sanki herhangi bir dekor ya da süs yoktu; onun yerine farklı köşelerde tuhaf heykeller, iskeletimsi sütunlar ve duvarlara oyulmuş derin nişler göze çarpıyordu. Shen, içeride siyah ton ağırlıklı iki varlık gördü. Biri hareketsiz bir sütun ya da heykel gibi duruyor; diğeri ise kuyruğu ve sırtında garip kemiksi kanat çıkıntılarıyla bir tür kemirgeni andırıyordu—belki fareye biraz benziyordu, ama boyu bir insan kadar uzundu.

 

Sanki Shen'i bekliyorlarmış gibi, onun geldiğini görünce ikisi de yavaşça ona döndü. Heykel gibi duran varlık, derinden gelen bir sesle konuştu. Shen'in bilekliği devreye girdi ve "Hoş geldin, yolcu," cümlesini iletti. Shen, hafifçe başını eğerek selam verdi.

 

Karşılıklı birkaç nezaket ifadesi kurulduktan sonra, heykelimsi varlık sorunu dile getirdi: "Bizim dünyamıza dışarıdan sürekli saldırılar düzenleniyor. Bu saldırıları yapan oluşumun adı 'Kihaen.' Onlar, ruh ve görünmezlik tabanlı varlıklardan oluşuyor. Korkunç yöntemleri var. Halkımızı ve enerjimizi sömürüyorlar, bedenlerimizi kabuk olarak kullanıp ruhlarımızı çalıyorlar. İçimizde hiçbir kahraman kalmadı; çaresiziz."

 

Shen, içinden "Ruh ve görünmezlik tabanlı saldırılar… Bu gerçekten de son derece tehlikeli," diye düşündü. Penetalia'dan aldığı eğitimde, karanlık ve ruhsal saldırıların nasıl önlenebileceğine dair teoriler vardı. Shen, tam bir savaşçı gibi çatışmaya girmese de, "koruyucu" rolü gereği teknikleri ve bilgilendirmeyi paylaşabilirdi. Zaten aktarıcılık ve yol göstericilik üzerine uzmanlaşmıştı.

 

"Ben buradayım," dedi Shen sakince, "ama savaşmanıza veya onları doğrudan yok etmenize yardım etmekten ziyade, kendi savunma ve korunma yöntemlerinizi geliştirmenize yönelik bilgi sunacağım. Bu şekilde sizin ve tüm halkınızın bu tehlikeye karşı direnebilmesi mümkün."

 

İki varlık da bir an sessizleşti. Sonra fareyi andıran, kemikli kanat çıkıntıları olan yaratık, "Nasıl öğreteceksin?" diye sordu, sesi endişeli ve aynı zamanda umuda aç gibiydi. Shen, elini yavaşça göğsüne doğru götürdü, sonra avuç içini onlara gösterdi. "Ben, elementlerin yolundan geldim," dedi. "Ateşten suya, ışıktan karanlığa uzanan pek çok kaynağın bilgisini öğrendim. Bununla birlikte, ruhsal temelli saldırıların püf noktasını da biliyorum. Sizlere önce teorik çerçeveyi, ardından uygulamayı öğreteceğim."

 

Heykelimsi varlık, "Teori?" diye sordu. Onun kabuk gibi görünen ağzı kımıldamadı, ama ses titreşim halinde geldi. Shen ise hafifçe gülümsedi. "Evet, teori. Pratik olmadan önce, nasıl ve neden sorularına cevap vermek gerekir. Bu şekilde anlayarak direnç oluşturabilirsiniz."

 

Bunun üzerine, Shen grinin ve turuncunun donuk renklerle kapladığı salonda bir köşeyi işaret etti. Eski, taş benzeri bir sunak görüyordu. "Orada oturarak konuşabiliriz," dedi. "Yine de, elementlerle çalışırken dikkatli olmamız gerekecek. Bu yapı oldukça kapalı görünüyor. Havalandırma veya enerjisel akışlı bir menfez yoksa, büyü girişimlerimiz sarsıntı ya da patlamaya yol açabilir."

 

İki yerel varlık birbirlerine baktılar, sonra fareye benzeyen yaratık öne geçti: "Seni üst kattaki odalara götürebiliriz. Orası daha geniş ve yukarıda boşluk var. Ama Kihaen saldırıları yüzünden oraları pek kullanmıyoruz."

 

Shen, sakince başını salladı. "Merak etmeyin. Kimseye zarar gelmemesi, öncelikli amacım. Bu yüzden en güvenli noktaya gidelim," diye yanıtladı.

 

Ve birlikte, binanın koridorlarından ilerleyerek farklı odalara geçtiler. Yolları karanlıkta kaybolmuş kısımlardan geçtikçe Shen, bileğindeki çeviri cihazı sayesinde varlıkların anlattığı hikâyeleri dinledi: Kihaen'in bir zamanlar başka bir boyuttan geldiği, bu gezegene önce ufak saldırılar yaparak enerjilerini çaldığı, zamanla tüm yerli halkı korku içinde bıraktığı, ruhlarını ele geçirdiği… Shen, bunları duydukça, bu saldırıların karanlık boyut büyüsüyle ilgili olduğunu giderek daha iyi anlıyordu.

 

Üst kata vardıklarında, tavanın yüksekçe açıldığı, yan duvarların ise hafif pencerelerle delinmiş olduğu bir alanla karşılaştılar. Pencereler dışarıdan hiç ışık vermiyor gibiydi, belki de dış gökyüzünün turuncu-kırmızı toz fırtınası manzarasından dolayı. Yine de hava sirkülasyonu hissediliyordu; arada bir esinti, içeriye toz parçacıkları getiriyordu.

 

Shen, "Burada iyi," diyerek ortadaki boş alana dizlerini kırıp oturdu. Heykel görünümlü varlık, bedenini neredeyse toprağa yapışmış gibi sabitleyerek onu izliyordu. Fareye benzeyen diğeri ise biraz mesafede, kanat çıkıntılarını ara sıra çırparak heyecanlı bir bekleyiş içindeydi. Shen, yavaşça derin bir nefes aldı:

 

"Her şeyden önce, ruhunuzu korumanın temeli, kendi bilincinizin farkında olmaktır. Kihaen görünmez olabilir, ruh üzerinden saldırabilir. Demek ki önce, kendi zihninizin ve kalbinizin kapılarını nasıl kapatacağınızı öğrenmelisiniz. Bunun için bir 'mühürleme tekniği' önereceğim. Bu tekniği uygulamak için herhangi bir doğrudan büyü uygulamanıza gerek yok; sadece zihninizi ve enerjinizi belli bir dalga boyuna getirmeniz yeterli."

 

Heykelimsi varlık, göğsünden gürleyen bir sesle "Nasıl?" diye sordu. Shen, elini hafifçe kaldırdı ve ortada küçücük bir enerji küresi oluşturmaya başladı. Rengi, neredeyse açık gri ve yarı saydamdı. Penetalia'dan aldığı eğitimlerin birçoğunda, böyle basit ama öz bilgi aktarım simgeleri kullanmayı öğrenmişti.

 

"Bu küre," dedi Shen, "bedeninize temas etmeden, yalnızca ruhsal enerjinizle etkileşime girecektir. Aklınızda, sanki bu kürenin kendi vücudunuza girdiğini ve orada koruyucu bir sis oluşturduğunu canlandırmalısınız. Bunu toplu halde yaparsanız, Kihaen gibi görünmez saldırılar yapan varlıkların sizi çökertmesi zorlaşır. Onlar, ruhun açık noktalarını sever. Ama siz bu mühürle o noktaları örtmüş olacaksınız."

 

Fareye benzeyen varlık, merak ve endişeyle gövdesini öne eğdi. "Bunu fiziksel olarak gösterecek misin?" diye sordu. Shen, başını iki yana salladı. "Hayır," dedi. "Benim rolüm sadece bilgi aktarmak. Uygulamayı siz yapacaksınız. Siz kendi ellerinizle gerçekleştireceksiniz ki gerçekten öğrenin. Eğer ben yaparsam, benim gücüm devreye girer ve sizin yeteneğiniz asla gelişmez. Unutmayın: Sizin sadece bu anlık saldırıları atlatmanız değil, bundan sonrasında da kendi kendinizi koruyabilmeniz gerekiyor."

 

İki varlık da kısa bir süre sessiz kaldı. Sonra heykel görünümlü olan, "Kabul ediyoruz," diye yanıt verdi. Bu durum Shen için beklenen bir adımdı. Eğitim süreci, "ben size nasıl öğreteyim de siz kendiniz yapın" üzerine kurulu olmalıydı. Shen, onlara adım adım nasıl zihni sakinleştireceklerini, ruh enerjisini nasıl hissedeceklerini ve bu mühürleme tekniğini nasıl uygulayacaklarını anlattı.

 

Öncelikle, zihni boşaltmaya dair bazı nefes egzersizleri gösterdi. Tabii bunlar insanlarda olduğu gibi burundan ya da ağızdan değil, varlıkların kendi anatomilerine göre düzenlemeler içeren görselleştirme teknikleriydi. Shen, öğretileri her iki varlığın da algısına uyumlu kılabilmek için bilekteki çeviri cihazının detaylı sözlük kayıtlarından sık sık faydalandı.

 

Sonraki aşamada, ruhsal enerjiyi "göbek hizasında" toplayarak, oradan bir yumurta kabuğu oluşturacak şekilde zihinsel tasavvur yapmalarını istedi. Onlara, bu kabuğun adım adım büyüyüp tüm bedeni sardığını; deriden taşarak dışarı yayıldığını ve ışıksız bir ışık gibi, görünmez bir kalkan oluşturduğunu anlatıyordu. Daha sonra bu kalkanın, Kihaen gibi gizlice nüfuz etmeye çalışan varlıklara nasıl kapıyı kapattığını hayal etmeleri gerektiğini vurguladı.

 

Hepsi sadece birkaç kelimede aktarılıyor gibi görünse de, pratikte çok vakit aldı. Heykelimsi varlık, vücudu sabit durduğu halde içsel dünyasında dalgalanan enerjileri kontrol etmeye çalışıyordu. Fare benzeri yaratık ise, kanat çıkıntılarını bazen istemsizce oynatıyor, odaklanmakta güçlük çekiyordu. Shen, sabırla onlara rehberlik etti, arada bir mola verip su benzeri (aslında bu gezegendeki farklı bir sıvı) içmelerini, zihinlerini tazelemelerini sağladı.

 

Aradan belirli bir süre geçince, Shen arayüz üzerinden her ikisine de enerji titreşimi testi yapmaya başladı. Kendi içsel algısıyla, onların "kalkan" oluşturup oluşturamadıklarını ölçmeye çalışıyordu. Heykelimsi olanın titreşimlerinin daha sakin ve oturmuş, fareyi andıran kanatlı varlığın ise daha dalgalı olduğunu fark etti. "Bu normal," diye düşündü Shen. "Her canlının öğretiyi sindirme hızı farklıdır."

 

Nihayet, ilk temel aşamayı tamamladıklarında, Shen ellerini birleştirip hafifçe başını eğerek kutladı. "Şimdi, kısmen de olsa, size temel bir savunma aracı kazandırdım. Ama asıl hedef Kihaen'i tamamen savuşturmak mı?" diye sordu. Heykelimsi varlık, kütle halinde titreşen bir sesle "Evet, eğer yapabilirsek," dedi. "Öldürmek değil; onları kovalamak bile yeterli. Yeter ki bizi terk etsinler."

 

Shen, öğrendiği bilgilere dayanarak bir sonraki adımın daha farklı bir teknik olacağını belirtti. Kihaen'in ruhsal saldırılarının yanında görünmezlik taktikleri de vardı. Dolayısıyla, yerel halkın "görünmez varlıkları sezebilme" kabiliyetini güçlendirmesi gerekiyordu. Bu da yansıma algısı veya dolaylı ışık titreşimi adı verilen iki yöntemi gerektiriyordu. Yansıma algısı, tıpkı bir yarasanın ultrasonik dalgaları gibi, ortama düşük frekanslı bir enerji dalgası gönderip, geri dönüşleri yorumlamak esasına dayanıyordu. Shen, bu tekniği teori düzeyinde aktarmayı planlıyordu. "Bunu da siz uygulayacaksınız," diye tekrarladı. "Ben sadece sizde bu bilinci uyandıracağım."

 

İşte böylelikle, Shen'in "aktarıcı ve öğretici" rolü tam anlamıyla devreye girdi. Bir yandan ruh koruma yöntemleri, bir yandan görünmez varlıkların tespit teknikleri… Salonda saatler (ya da bu gezegenin kendine has zaman ölçüsüne göre döngüler) boyu yoğun bir çalışma sürdü. Shen, asla doğrudan uygulama göstermiyor, sadece duruş, nefes, odaklanma, enerji manipülasyonu gibi adımları en ayrıntılı şekilde anlatıp onların bunu kendilerinin deneyimlemesini sağlıyordu. "Ancak bu şekilde, gerçek korumayı sağlarsınız," diyordu.

 

Arada, salona farklı varlıklar da gelmeye başladı. Önce o asma benzeri üçgen yaratık tekrar ortaya çıktı, sonra hafif kambur duruşlu, kafasında boynuz izleri taşıyan başka bir yaratık belirdi. Hepsi merakla Shen'in aktardığı şeyleri dinledi. Shen, birden kalabalık bir topluluğa konuşur hale geldi. Onlara Kihaen hakkında bildiklerini, karanlık ve ruhsal saldırıları nasıl savuşturabileceklerini açıklıyordu.

 

Zaman geçtikçe, Shen de ufak tefek sorular sorarak bu gezegenin kültürünü, geçmişte yaşadıkları zorlukları anlamaya çalıştı. Gördü ki, bu halk uzun süredir içe kapanık yaşıyor. Savaşçılarının çoğu, Kihaen'in saldırıları karşısında çöküşe uğramış. Geriye kalanlar ise hayatta kalmaya çalışan korku dolu bireyler… Belki Shen, kısa zamanda buradaki tüm sorunu çözemeyecekti, ama onlara içten bir yardım eli uzatmıştı.

 

Böylece bir test programı devreye kondu. Shen, her öğrettiği şeyi bir sonrakine bağlayarak, adım adım düzey arttırdı. Örneğin, ilk başta minik bir görünmezlik simülasyonu yapabilmeleri için basit bir "kara sis" oluşturma pratiği verdi. Bu sisin içinde birbirlerini bulmaya çalışırken, Kihaen saldırısında yaşayacakları durumu canlandırıyorlardı. Sonra, ruhsallık temelli sahte bir "dokunuş" hissi oluşturmayı öğretti. Bu dokunuş, Kihaen'in ruhu çekme girişimiyle aynı değildi elbette, ama benzer bir yabancı enerji hissi uyandırıyordu. Halk, kendi yarattıkları bu basit saldırıya karşı, Shen'in öğrettiği korunma tekniklerini uygulamaya gayret etti.

 

Shen, pratikte onlara bizzat savaş teknikleri göstermedi. Zaten koruyucunun felsefesi de buydu: Bilgiyi aktarmak, rehber olmak, ama işi onların yapmasını sağlamak. Saldırı altında kaldığında dahi, Shen kendi savunmasını elementlere yaslayacaktı, ama kimse adına kılıç sallamayacaktı.

 

Her yeni küçük başarının ardından, varlıklar sevinçlerini gösteriyor, Shen'e ilkel saygı işaretleri sunuyorlardı. Özellikle "heykel" formundaki varlık, kısık sesle konuşmasına rağmen, Shen'den defalarca kere "kalıcı bir öğretmen" olarak burada kalmasını istedi. Shen ise seyahatine devam etmesi gerektiğini, ama her zaman geri dönebileceğini ya da uzaktan da olsa ihtiyaçları olduğunda Y.G.K ağından kendisine haber verebileceklerini söyledi.

 

Böylece günler veya haftalar… (Shen artık zamanın tam ölçüsünü umursamıyordu) boyunca süren bu eğitim sürecinde, ufak ufak ilerleme sağlandı. Sonunda, Shen sabırlı bir şekilde son testleri duyurdu: Bu testler, içlerinden birinin bir parça ruh enerjisini karanlık bir kristal oda içinde saklamaya çalışmasıydı. Aynı anda bir diğeri, sahte bir Kihaen saldırısı canlandıracaktı—bir çeşit illüzyon. Shen yine kenarda duruyor, sadece gözlem yapıyordu.

 

İki varlık da heyecanla denemeye koyuldu. Ortam gerildiğinde, Shen küçük notlar alır gibi bileğindeki cihazla etkileşime girdi. Ruh enerjisinin yıkıcı dalgalanma riskine karşı hazırlıklıydı. Neyse ki fazla bir aksaklık olmadan test tamamlandı, ve bir nebze de olsa başarılı sayıldı. Varlıklar, Kihaen benzeri saldırılara nasıl cevap verebileceklerini kısmen kavramış oldular.

 

Shen, bu aşamadan sonra toparlanmaya başladı. Onlara, Y.G.K akademisine veya kendisine ulaşabilmeleri için birkaç sembolik işaret ve çağrı frekansı öğretti. Bileğindeki çeviri cihazıyla ufak bir formattaki harita da paylaştı—kullanabilecekleri kadar basit bir versiyonuydu bu. Daha derin bilgiler için, önce Y.G.K onayından geçilmesi gerekirdi.

 

Artık veda zamanı geldiğinde, heykelimsi varlık salonun ortasında durdu, fareye benzeyen ve omuzlarında siyaha çalan zırh parçaları olan diğeri de Shen'i yolculamaya hazır bekliyordu. Shen, hafifçe gülümsedi. Koridordan geçerek geldikleri yoldan geri döndü. Binayı terk ederken, Asma kollarıyla yukarıdan beliren üçgen yaratık yeniden göründü. Shen sadece elini kaldırarak hafif bir selam verdi. Yaratık gözlerini kısmış gibi sesler çıkarıp geri çekildi.

 

Dışarıdaki kırmızı gökyüzü, hâlâ ağır bir bulutla kaplıydı. Shen, gemisini indirdiği noktaya ilerlerken, tozlar ayaklarının etrafında döne döne yükseldi. Geminin kapısı yakınlarında kısa bir duraksama yaşadı; bu sırada, geride bıraktığı varlıklara bir kez daha göz attı. Aralarından kimse peşinden gelmiyordu. Görevine dair içsel bir rahatlama hissetti. Belki Kihaen tamamen yok edilemezdi ama en azından bu halk, yeni bir savunma mekanizması öğrenmişti.

 

Araca bindiğinde, kontrol panelini aktifleştirdi. Motor hafif bir vınlama sesiyle canlandı. Shen, yavaşça yükselip atmosfere girerken, "Belki de burada işim bitmedi, ama şimdilik onlara bıraktığım bilgiler yeter," diye düşünüyordu. Artık, yüzlerinde o çaresiz ifade yerine az da olsa umut görebildiği için mutluydu.

 

Gemisi bulutlu, turuncu-kızıl atmosferi yararak yukarı çıkarken, panelin üzerindeki Y.G.K Görev Sistemi yeniden zıngladı. "Görev kaydı başarıyla tutulan yeni bir nokta var," diye bir uyarı gördü. Anlaşılan, Shen'in bu ziyaretini sistem de tanımış, oradaki halkın kimliğiyle ilgili veri tabanına yeni bilgiler eklemişti. Bir gün, belki başka bir Y.G.K gezgini de buraya gelecekti.

 

Shen, Penetalia'nın öğütlerini hatırladı. "Koruyucu olmanın gereği, kendin için değil, tüm varlıkların bütünlüğü için çalışmaktır." İçinde bir sıcaklık hissi belirdi. Bu sıcaklık, o "insan" yanından gelen bir duygu, belki de sevginin, merhametin bir yansımasıydı. Kendi kendine gülümsedi.