Chereads / Mavia İmparatorluğu / Chapter 12 - 12

Chapter 12 - 12

Ama sandığımdan kolay oldu. Hafta boyunca zaten çok uyuyamadık. Hem kütüphaneyle, hem karargahta askerlerin eğitimiyle, hem yeni büyü araştırmalarıyla, hem tören hazırlığıyla, hemde terzilerle uğraşıyorduk. Kötü şans getireceği bahanesiyle bizi birbirimize göstermemeleri sinir bozucuydu. Ama gözalıcı görünümüyle kraliyet üniformasının içinde son halini gördüğüm Kaos'u iyiki öncesnde görmemiştim. Çünkü kusursuz bir sürpriz olmuştu. Siyah takıma işlenmiş altın ve kırmızı kadife detayları olan takımı, benim altın detaylı kırmızı elbisemin yanında çok uyumluydu. Birlikte taht salonuna girdiğimizde herkesin gözü bizim üzerimize çevrilmişti. Kendimi hiç bu kadar çok incelenirken hissetmemiştim.

Onu hiç görmemeyi tercih ederdim, hatta kesişmemeyi. Ama Adeneal Mikealson ve ailesi gelmişti. Kaos haklıydı, parlak ela gözleri benim amber gözlerime çok yakın bir tondaydı, aynı gözleride oğullarına vermişti. İnceleyişi pek hoş olmayan bir karısı ve Kaos'u samimiyetle tebrik eden oğulları bana saygılı bir selam vermiş ve kibarca benide tebrik etmişlerdi. Kaos sayesinde konuşmam, hatta aynı ortamda çok bulunmam gerekmemişti. Onlara teşekkür ederek beni dans etme bahanesiyle uzaklaştırmıştı. Hayatı mutlu bir ailede tek çocuk olarak geçen biri için, aniden ortaya bir babanın iki ağabeyin çıkması hiç hoşa gidici değildi.

Ama nişan töreni sona erdiğinde, kendimi iyi hissediyordum. Parmağımda muhtemelen onsandık orium değerinde aşırı güçlü enerji veren elmas bir güç taşı, Mavia prensinin müstakbel eşi ve nişanlısı olarak kendimi düşünmek kadar güzel bir his yoktu. O gece sarayın balkonunda sırtımı ona yaslamış sürekli parmağımdaki yüzüğe ve ona bakarken, yüzümde asla solmayan bir gülümseme vardı. Kaos'a ne zaman baksam bana bakarken bulmak ve onun da gülümsediğini görmekse çok daha güzel bir histi.

" Hala uyumamışsınız." Gözlerimi balkon kapısından giren Kral Axeliana çevirdiğimde, kendine puro yakarak yanımıza doğru geliyordu. " Yatağa girsekte uyuyamayacağımızı düşündük." dedi Kaos.

" Güzel bir gündü." Karşımıza yerleşerek rahatça geriye yaslandı. Onu hiç görmediğim kadar sakin görünüyordu. Bugün en az bizim kadar onunda en mutlu günlerinden biriydi, doğduğu günü hatırladığı oğlu nişanlanmıştı. Çok yakın bir zamanda evlenecek ve muhtemelen bir o kadar yakın bir zamanda çocukları olacaktı. Kaos'un ne kadar dokunma heveslisi olduğunu düşünürsek, hamile kalmam uzun sürmeyecekti.

" Müttefik ülkelerden hediyeler geldi, birkaçını açıp ilgi çekici olanları notlarıyla birlikte ayırdım, kimden geldiğini bilmeniz iyi olur. Beğenmediklerimi bağışladım, bakmanıza gerek yoktu." Muhtemelen burun kıvırdığı şeylerde oldukça değerli şeylerdi, ama veliaht prens ve prensese layık olmadığından kurtulmuş olmalıydı.

" Keşke annem, babam ve annende burada olsaydı." dedim biraz sonra, gökyüzüne doğru bakarken.

" Olmadıklarını bilemezsin." Gülümseyerek ona döndüğümde, nazikçe şakağımdan öptü beni.

" Ama, fiziksel olarak babanda yeterli geldi." Özellikle söylemiştim, hoşuna gitsin diye. Gitti de.

" Rica ederim." derken Kral Axelian gayet halinden memnundu. Hahah.

" Bugünden itibaren, babamız. Seninde babama baba demen gerekecek." dedi Kaos başka birşeye dönüştürerek.

" Hayırr. Sen yapabilirsin, ama ben yapamam. O benim için Yüceler yücesi, Ülkenin savunucusu, Savaş tanrısı Kral Axelian, öylece babaya sıkıştıramam bu övgüleri." dedim duygusal bir sesle.

" Yapmak zorundasın, alışman için şart." dedi Kaos ukalaca.

" Bu hitaplarıda sevdim, zorunluluk gerekli değil." Axelian purosundan havalı bir soluk alırken Kaosla güldük.

" Artık uyuyun, sabah işlerimiz var." Sanki bunu bekliyormuş gibi gelen bir esnemeyle birlikte gözlerim yaşardı.

" Zihin büyüsü yaptın, değil mi? Az önce uykum yoktu, bir defa esnemedim bile."

" Zihin büyüsü yapsaydım bana saygılı olmanı emrederdim, uyumanı değil." Kıkır kıkır gülerek kalktım oturduğum yerden. Ona uzanıp yanağından öptüğümde, Kaos'u da çekip onada öptürdüm. Axelian'ı tüm ihtişamıyla purosunu içip keyif yaparken balkonda bıraktık. Beni saraydaki odamın kapısına bırakıp gitmeden önce uzun uzun öptü ve böylece keyifle kendimi yatağa bıraktım. Ama on dakika sonra, pijamalarımı giymiş yatağa yürürken kapı tıklatılıp açıldı ve Kaos aşırı havalı saten pijamalarıyla odaya girdi. " Birlikte uyumaya alışmamız iyi olacak diye düşündüm."

" Ellerin rahat durursa neden olmasın?"

" Düşünürüm." Alayla yatağın iki tarafından dolaşarak o sağ tarafa, ben sol tarafa uzandım. Yana döndüğümde, aynı anda yan dönerek gözlerimin içine baktı. " İyi geceler, ruh eşim." Kalbimde kelebeklerle onu öptüm.

" İyi geceler, ayışığım."

Sonraki üç hafta konusunda söyleyebileceğim tek şey, çok hızlı geçtiğiydi. Konuşmalar gösteriyordu ki, dünyanın en büyük kraliyet düğün töreni olabilirdi. Bana göre, öyleydi de. Kaosla bir karar vermiş ve dünyanın dört bir yanındaki gezdiğim, gezmediğim krallıklara davetiye göndermiştik. Mavia topraklarında dil, görünüş, ırk ayırt etmeksizin bi kutlama yapılacaktı ve gelmek isteyen herkese açıktı. Mavia halkıyla birlikte aynı ortamda dünyanın öbür ucundaki hiç duymadığım Orix ırkına ait bir kral halkından insanlarla yürüyordu. Sadece Mavianın varlığı meydanı doldururken, tahmini olarak dört milyondan fazla dış ülkelerden misafirler gelmişti. Tebrikler için sıra olunmuştu, kuyruğu yürüyerek selamlamak ve teşekkür etmek bile bir saatten uzun sürmüştü.

Kaos'la yükseltilen platformun üzerinde dans ederken, başkentin meydanına hazırlattığımız ve milyonlarca insanı barındıran festival görünümlü bu kutlamada hiç kimse ses bile çıkarmıyordu. Herkes izliyordu, milyonlarca insan. Kaosla birlikte platformun üzerinden sonu yokmuş gibi görünen kalabalığı izlerken vücudum değerli rünlerle korunuyor olmasa çarpıntıdan dizlerimin bağı çözülmüş olabilirdi.

Artık 'baba' olarak hitap etmem gereken Kral Axelian'ın yanına gittiğimizde, Mavia özgürlük anıtının altına yapılan lobide ülkelerini bilmediğim krallarla konuşurken yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Bizi gördüğünde kibar bir şekilde birkaçıyla el sıkıştı ve girdiğimiz kraliyet çadırına girdi. " Öpücüğü uzatmasanızda olurdu."

" Karımla öpüşmemi on milyon insan izliyor diye tabiki kısa kesmeyecektim, baba." dedi Kaos hevesle.

Gülüşmelerimizin arasında, Axelian ikimizede sarıldı. " Sizinle gurur duyuyorum, çocuklarım. Bugün tüm dünyaya barış getirdik. Herkes Mavia Prens ve Prensesinin evliliğini kutluyor. Eminim, daha önce hiçbir kraliyet töreni bu kadar çok ulusu bir araya getirmedi ve getirmeyecek. Bu kadar büyük bir kutlama olmasının sorun teşkil edeceğini düşünerek hata etmişim, her zamanki gibi herşeyi kusursuz hale getirdiniz."

" Herşeyi sen planladın, yani bunu yapan kişi belli, baba." Axelian küçük bir kelimeyle olabilecek en memnuniyet dolu bir gülümseme gönderdi ve başımın üzerinden öptü beni. " Başkente iyi ki geldin, kızım."

Yükselip ona sımsıkı sarıldım. O kadar iyi gelmişti ki, duygularım biranda boşaldı ve kendimi ağlarken buldum.

" Beni ağlatamayacaksın, Savaş tanrıları böyle duygusallıklara alışık değildir." Axelian bizi gülüşürken bıraktı ama içten içe duygularımı paylaştığını biliyordum. " Kendimi durduramıyorum."

" Durdurma, güzelim. Ağlayabilirsin." Kaos beni kollarına çekerek sımsıkı sarıldığında, bir süre hıçkıra hıçkıra ağladım. Aynı anda çok fazla duyguyu yaşıyordum. Mutluluk, özlem, yas, gurur, sevgi, keyif, korku..

Ailemi kaybettikten sonra hiçbir şeyimin kalmadığını düşünmüştüm, hayatımdan başka. Ama şimdi, kaybedecek birçok şeyim vardı. Ve yeniden acı çekmek istemiyordum, birdaha kendimi boşluğun içine düşmüş gibi hissetmek istemiyordum. Tam olarak bu yüzden, Kaos'a daha sıkı sarıldım. Onu yanımdan asla ayırmayacaktım, asla.