Download Chereads APP
Chereads App StoreGoogle Play
Chereads

Silahlar ve Lip gloss'lar

🇹🇷Zeynep_Marangoz
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
37
Views
Synopsis
“Demek seni sadece para olarak görmemi istemiyorsun?” dedim masanın etrafını geçerek. Oturduğu yerden bana dönerek kafasını kaldırdı. Bu adamla parası için evlenmiştim ama kabul etmeliyim ki kocam dehşet yakışıklıydı. Hani böyle girdiği her yerde devleşen insanlar vardır ya, onları hemen fark edersiniz çünkü diğer herkes onların yanında küçücük kalıverirdi. İşte benim kocam tam öyle biriydi. Zaten onunla birazda bu yüzden evlenmedim mi? Kanatlarının altına saklanabileceğim kadar büyük olduğu için. Ama yine de… Ona böyle üsten baktığım anlarda müthiş güçlü hissediyordum. Sanki bir aslanı önümde diz çöktürmüşüm gibi. Oturduğu yerden bana öyle bir öz güvenle bakıyordu ki bu beni ona meydan okumaya itiyordu. “Demek çok sevgili kocam artık daha fazlasını istiyor?” dedim yaklaşmaya devam ederek. Önünde durduğumda omuzlarına tutunup sandalyeye yaslanmasını sağladım ve kucağına oturdum. O kadar yavaştım ki bunun bir meydan okuma olduğunu anlayan kocam oyunumu hiç bozmuyordu. Çünkü biliyordum ki en sevdiği yanım buydu. Herkesin bırak meydan okumayı konuşmaya bile çekindiği bir adama yarısı kadar bir kadın her fırsatta karşı koyuyordu. Bunun ona komik gelmesi gerekmez mi? Çünkü bence bu çok komikti ama bir şekilde bunun kocama çok ateşli geldiğine eminim. Kucağına yerleştikten sonra kollarımı boynuna doladım ve “O zaman sende bana fazlasını ver.” Dedim. Söylediğim şeyle kaşlarını çattı. Hoşuna gitmeyeceğini biliyordum. Çünkü o herkesin ona istediği her şeyi vermesine alışkındı. Koşulsuz bir şekilde. Şimdi ben ondan istediğini alması için bir şey istiyordum ve söylemeliyim ki bende istediğim her şeyi almaya alışkındım. Yüzünde alaycı bir gülüş belirdi. “Daha fazla çanta, elbise ya da araba işini görür mü karıcığım?” derken elleri kalçalarımı sarmıştı bile. Şimdi oda bana meydan okumaya başlamıştı. Kanmamalıydım çünkü bu onun silahıydı. Aklımı bulandırarak hile yapıyordu. Yani gerçi bende onun kucağına oturmuştum ama benimki sayılmazdı. Benim onu yenmem için biraz hile yapmaya hakkım vardı. Çünkü söyledim ya kocamın yanında herkes küçücük hissederdi ve biraz özgüven için gözlerinde beni arzuladığını görmem gerekliydi. Bu yüzden ona birazcık sürtündüm ve ellerimden birini göğsüne indirdim. Anında bakışları kararırken ben oyunuma devam ettim. “Gördün mü? Bana her seferinde daha fazla çanta ya da daha fazla para vermeye çalışan bir adamı nasıl bunlardan daha fazlası görebilirim ki?” dedim. Beni dinlediğine emin değildim çünkü kararmış bakışlarıyla doğrudan dudaklarıma bakıyordu ve elleri kalçalarımı okşarken bana her an saldırabilecek gibi duruyordu ama biliyordum ki şovumu yarıda kesmeyecek ve her anının tadını çıkartacaktı. Kocamı şu an pusuya yatmış vahşi bir hayvana benzetmem tuhaf olur mu? Elleri kalçalarımı okşuyorken dikkatimi vermem zaten oldukça zordu ve bana biraz daha bu şekilde bakmaya devam ederse kesinlikle ben ona saldıracaktım. Bu yüzden göğsünde dolaşan elimi tekrar boynuna çıkardım ve kulağına yaklaştım. Ben yaklaşırken elleri kalçalarımı daha sıkı kavradı. Belki birazcık da sürtünmüş olabilirdim ama söyledim ya hile yapmaya hakkım vardı. Acaba oda beni pusuya yatmış bir hayvana benzetiyor muydu? “Eğer seni daha fazlası olarak görmemi istiyorsan kocacığım bana her fırsatta pahalı çantalar ya da arabalar almayı bırak. Ben buradayım o kadar istiyorsan biraz erkek olursun ve gelip alırsın.” Dedim ve boynuyla kulağı arasına bir öpücük kondurdum. Şu an aşırı seksiydim ve eteğimin altına giren ellere bakılırsa doğru yoldaydım ama son bir vuruş yapmam lazımdı. Birkaç gün önce bana söylediği şeyin aynısını söyleyerek o günün rövanşını alacaktım. Sonra biraz keyfime bakabilirdim. Çünkü çıplak kalçamda ve bacaklarımda dolaşan ellerle benim de aklım uçmaya başlamıştı. Bir de şu küçük hilelerden etkilenen sadece bu dev adam değildi. Öpücükten sonra geri çekildim simsiyah olmuş gözlerine bakarak son vuruşu yaptım ve şovumu bitirdim. “Tabi götün yiyorsa!” Sonra mı? Sonra biraz keyfime baktım işte!
VIEW MORE

Chapter 1 - Bölüm 1

Çok eskiden ben daha küçük bir kızken çok çirkin bir palyaçom vardı. Yetimhanede öyle çok oyuncak olmazdı. Gelen oyuncakları da tüm çocuklar kapışırlardı o yüzden bana pek bir şey kalmazdı. Ufak tefek bir kız için öyle bir kapışmaya girmek faydasız bir çabaydı. Bu yüzden hep bir köşede bana bırakılanlarla yetinmek zorunda kalırdım. İşte yine böyle bir günde palyaçomla tanıştım. Öyle çirkin bir oyuncaktı ki kimse onu almayı düşünmemişti bile. Onu ilk gördüğümde bu kadar çirkin bir oyuncağa mecbur kaldığım için ağlamıştım ve sinirlenip onu yere fırlatmıştım. Ama sonra… Akşam olunca çok büyük bir gök gürültüsüyle yatağımdan sıçrayınca aklıma nedense o yere fırlattığım çirkin palyaçom geldi. Korka korka onu fırlattığım yere gittim. Hem gök gürültüsünden hem de yakalanmaktan deli gibi korkuyordum. Yakalanırsam yine ceza alırdım ve o cezalar küçük bedenim için çok acımasızdı. Yine de korka korka oyuncağı aldım ve kimseye görünmeden yatağıma geri döndüm. Sonra fark ettim ki palyaçom yanımdayken eskisi kadar korkmuyordum. O gece ve daha sonraki geceler palyaçom benim koruyucu meleğim olmuştu. İhtiyacım olan tek şey meğer sadece bir arkadaşmış. Beni asıl korkutan şey yalnızlıkmış onu fark ettim. Sonra büyüdükçe palyaçomla aramdaki bağ nedense zayıfladı. Onun varlığına rağmen başıma gelen şeyler ona olan inancımı günden güne yok etti. Artık beni koruduğuna inanmıyordum. Anladım ki tutunmam gereken tek şey kendi varlığımdı. Bir tek kendime güvenmeliydim. Palyaçomdan ayrı uyumak başta zordu ama sonra varlığını bile hatırlamaz olmuştum. Nedense bu sabah birden palyaçomun varlığını hatırladım. Yıllar sonra bir sabah öylece tekrar o gece korkan kız gibi palyaçoma sarılmak istedim. Soluma döndüğümde yanımda yatan kocama baktım. Yalnız hissetmemem gerekirdi değil mi? Sonuçta yanımda bana harika bir gece ve harika bir hayat yaşatan kocam vardı. Üstelik bu hayatı elde etmek için çok fazla uğraşmıştım. Bu adamla evlenebilmek, böyle bir eve sahip olabilmek. Ben bu kadar paraya ulaşmak için çok fazla uğraşmıştım. Üstelik de heykel gibi bir adamla evlenmiştim. Sahip olmam gereken her şeye sahiptim.

Öylece bir sabah aklıma palyaçom gelmemeli ve yalnız hissetmemeliydim ben.

Yalancı değildim bu yüzden korkmamı gerektirecek bir şey yoktu. Bir yıl önce evlendiğim bu adam her zaman onunla neden evlendiğimi biliyordu. Ne istediğimi ondan hiç saklamamıştım. Bu da onun işine gelmişti tabi. Evlenmek gibi bir derdi yoktu kocamın, onun için bütün dünyası işiydi. Kocamın bir teknoloji şirketi vardı ve işiyle ilgili tek anladığım nokta buydu. Ben zeki, akıllı ve kesinlikle biraz da şeytandım ama bir kusurum vardı ki teknolojiden zerre anlamazdım. Çünkü Allah her şeyi size vermezdi işte. Ben telefon bile zor kullanırdım ama kocam benim tam aksimdi. Yine de bundan daha karanlık işleri olduğunu biliyordum. Asla o tarafını göstermezdi hatta bir başkası olsa onun böyle karanlık işleri olduğundan şüphelenmezdi bile ama dedim ya ben biraz şeytanımdır ve kocamın cehennemde olan tarafını görmek benim için hiç zor olmamıştı.

Kocamın çok yakışıklı olduğunu söylemiş miydim?

Aynı zamanda bir şeytandan farksız olduğunu? Benimle sadece beni arzuladığı ve ona meydan okumaktan çekinmediğim için evlenmişti. Benim her zaman parasının peşinde olduğumu biliyordu ama yine de benimle evlenmişti.

"Sen ateşsin." Demişti bana. Ona asla boyun eğmemem fena halde hoşuna gidiyordu. Normal bir çift değildik. Çiçekler ve balonlarla süslü bir hayat bende isterdim ama öyle bir dünya değildi benim içinde doğduğum dünya. Evlilikte zaten o dünyadan kaçmak için bir kaçış yolu değil miydi? Yine de evliliğimde çiçekler ve balonlarla dolu değildi. Daha çok strateji ve tutku vardı. Ama güzel şeylerde vardı tabi. Bu bir yılda kocam bana bir sürü güzel şey almıştı. Arabalar, çantalar, ayakkabılar, kıyafetler ve mücevherler. Mücevherlere bayılırdım. Benim de zayıf noktam buydu işte. Ben kesinlikle elmaslar kızların en yakın arkadaşlarıdır tarafındaydım. Herkesin bir kusuru vardı değil mi? Bu adam bana istediğim her şeyi vermişti karşılığındaysa dışarıya karşı harika bir eş ve seks istemişti. Ben iyi bir oyuncuydum ve kocamın beni tanıştırdığı herkes itaatkâr ve kocasının ağzına bakan bir kadın olduğuma inanırdı. Harika bir eş tarafı tamamen palavra olabilirdi ama seks… Seks kesinlik ve kesinlikle muhteşemdi. Öncelikle kocam yatakta harikadır. Vahşi ve saldırgandır. İstediğini sonuna kadar alır. Aramızda sadece yatakta hissettiğim müthiş bir uyum vardı. Kocam ne kadar vahşiyse bende bir o kadar öyleydim. Yatakta da meydan okumayı severdim ve bu ilişkimizi daha da alev alev bir boyuta taşırdı.

Tüm bunlar bana yetiyordu.

Aradığım şey sevgi ya da şefkat değildi. Bu yüzden biz sarılmazdık bile ama bu sabah ilk kez biraz şey gibi hissettim. Üşümüş?

Palyaçomla uyurken hiç üşümezdim. Ona sarıldığımda yalnızlığın o insanı üşüten yanı olmazdı. Hep sıcacık olurdu yatağım. Bu yüzden asla korkmazdım. Bu sabah niye böyle olmuştu peki? İstemsizce bir elimi Aslanın koluna doğru uzattım ama dokunamadım. Sanki dokunsam… Bir kere dokunsa mıydım? Dokunmaktan vazgeçip elimi kendime doğru çektim ama üşüyordum. Sonuçta bir kocanın vazifesi karısı üşüdüğünde onu ısıtmak da değil miydi? Bu kadar geniş bir adamla boşuna evlenmedim ya? Yavaş ve çekingen bir şekilde kocama doğru sokuldum. Bu adamla bu yatakta çok ayıp şeyler yaşamıştım ama şimdi sarılmaktan utanıyor muydum? Sarılmak değil! Sarılmak yok! Sadece beni ısıtması için onu yorgan olarak kullanmak. Hepsi bu. Başımı tereddütle omzuna koydum. Biraz ısınıyordum sanırım. Sonra ellerimi çıplak gövdesine sardım. Temasımla biraz kıpırdandı ve bir elini belimden geçirerek beni kendisine doğru çekti. Sonra burnunu saçlarımda gezdirdi ve başımın üstünü öptü. Şimdi biraz sıcak olmuştu işte. Zaten maşallah oda dünden razıymış hemen ahtapot gibi doladı kollarını bana. Acaba oda mı üşümüştü. Evet üşümüş olabilirdi. Sonuçta ben iyi bir eştim ve böyle biraz daha durarak kocamı ısıtabilirdim. Gerçi Aslan normalde bu saate kadar uyumazdı ama gece çok geç yatmıştık yorgun olmalıydı. Saat bana göre çok erkendi, aptal palyaçom yüzünden hem erkenden uyanmış hem de üşümüştüm. Birkaç saat daha uyuyabilirdim ve Aslan uyanmadan kalkardım. Nedense bizi sarılırken görsün istemedim. Neyse. Üşümüştüm ve şu an hiç olmadığım kadar rahat bir pozisyondaydım. Uykuda tatlı tatlı vücudumu sarmaya başlamıştı zaten. Birkaç saat uyuyabilirdim. Sadece birkaç saat…

Öyle tatlı bir uykunun kollarındaydım ki… kollarında mı? Kollar? Kocamın kolları? Işık hızıyla gözlerimi açtım ama beklediğim manzarayı göremedim. Siktir Aslan bende önce kalmıştı. Hızla yatakta doğruldum ama birden kalktığım için bütün algım allak bullak olmuştu. Bir süre sersem gibi etrafa baktım banyonun kapısı açıktı demek ki Aslan uyanalı epey oluyordu. Kesin ona sarıldığımı görmüştü. Bu hiç iyi olmamıştı işte. Umarım şanslı günümdeyimdir ve Aslan çoktan işe gitmiştir. Oflayarak saçlarımı topladım ve saate baktım. 12 mi? Bu uyumayı seven benim için bile yeni bir rekordu işte. Neden bu saate kadar ölü gibi uyudum ki? Tavşan uykusu uyurdum ben normalde en ufak sese bile uyanırdım? Hep şu palyaço yüzünden. Bütün dengemi altüst etti. Yataktan kalkıp hazırlanmam gerekiyordu ama ya Aslan aşağıdaysa, kesin laf atıp dalga geçecekti benimle? Korkunun ecele bir faydası yok sonuçta değil mi?

"Offff! Bok vardı sarılacak bok!" kendi kendime söylene söylene hazırlandım. Bugün sadece cilt bakımına gitme planım vardı ona da daha vardı zaten. Bu yüzden rahat bir şort ve askılı bir t-shirt giymiştim. Hava sıcaktı ama benim salak gibi üşüyesim tutmuştu işte. Merdivenlerin başına geldiğimde aşağıdan ses geliyor mu diye bir süre durakladım. Ses falan yoktu ama Aslan da zaten çok konuşkan biri sayılmazdı. Tabi emir verdiği anlar dışında. O anlarda bülbül gibi şakırdı. Gerçi bülbül gibi güzel bir hayvanla Aslanı bağdaştırmak bülbüle haksızlık olabilirdi. Karga daha mı uygun olurdu. Aşağıdan da ses gelmediğine göre belki de gitmişti çoktan. Hem sonsuza kadar bu merdivenin başında duramayacağıma göre artık aşağı inmem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp merdivenleri indim. Temkinliydim. Ufak adımlar beni görünmez yapabilir miydi? Merdivenleri indikten sonra salona doğru baktım ama görünürde kimse yoktu. Belki de bugün şanslı günümdeyimdir.

"Günaydın Yenge." Sol tarafımdan gelen sesle irkilerek yerimden sıçradım. Damağımı yukarı kaldırdım anında. Bazı batıl inançlarım vardı. Korkutulunca damağımı kaldırmazsam delireceğim gibi.

"Ödümü kopardın Selim ya" dedim. Selim bu evde şüphesiz en sevdiğim kişi olabilirdi. Kendisi kocamın en güvendiği kişi, sağ kolu, sol böbreği, gözü, kulağı kısacası her şeyiydi. Selimi kıskanmam bence beni manyak yapmaz. Kocamın hayatında benden daha çok yere sahipti ki kızlar bilir; kimse kocasının hayatında ondan daha fazla yer kaplayan birini istemez. Bazı şeyler DNA'mızda vardı işte.

Selim karşımda hem korktuğum için şaşırmış hem de beni korkuttuğu için mahcup olmuştu. Selim Aslandan dolayı bana karşı çok saygılıydı ve itiraf etmek gerekirse bu acayip hoşuma gidiyordu. Tabi ki başta beni para avcısı olarak gördüğü için ki bunda çok haklıydı benden pek hazzetmemişti ama sonra bir sabah her zamanki kavgalarımızdan ederken Aslan gelmiş ve 'Bundan sonra karıma söylediğin her kelamı bana etmişsin say.' Deyince Selim ani bir değişim yaşayarak önce bana yenge demeye sonra da benimle yargılamadan konuşmaya başlamıştı. Aslında bu olaydan sonra Aslan'ın beni önemsediğini sanmıştım ama akşamında bu evliliği bizden başka herkesin gerçek sanması konulu bir nutuk yiyince asıl umurunda olan şeyin kendi imajı ve huzuru olduğunu anlamış ve bundan sonra aptalca düşüncelere dalmamam konusunda kendime gelmiştim. İnsanın bazen aklı böyle şaşabiliyordu işte.

"Kusura bakma yenge ben korkutmak istemedim. Sen bugün bir dalgınsın normalde yanına gelmeden duyardın beni. Hayır olsun." Dedi. Ne diyecektim şimdi 'Dün gece kocama sarıldım şimdi yüzüme vurur diye ondan kaçıyorum.' Mu diyecektim. Kim kocasına sarıldı diye ondan kaçmaya kalkardı ki?

"Yoo dalgın değilim. Yeni uyandım ya ondandır." Dedim. Ne alakaysa. Selim bir bana bir de az önce baktığım salona baktı. Sonra gülerek

"Şimdi anladım sen böyle kedi gibi sinmiş kocanı mı arıyorsun kız?" dedi. Tam arıyorum denmezdi ama. Bende gülerek ona ayak uydurdum ama benimkisi gergin bir gülüştü.

"E-evet kocamı arıyorum tabi. Özledim kocamı nerede, burada mı?" dedim. Lütfen hayır de lütfen hayır de…

"Burada tabi seni görmeden ne zaman çıkmış abim. Aramızda kalsın abim biraz hanım köylü oldu ama tabi senin de aşağı kalır tarafın yok maşallah sende kocam köylüsün." Dedi. Alay ediyordu benimle pislik. Kocamın alay etmesinden kaçmaya çalışırken küçük kopyasınınkine yakalanmıştım resmen. Hemen savunmaya geçerek kollarımı önümde bağladım. Bu benim savunma pozisyonumdu. Belki biraz çirkef kadınlara da benziyor olabilirdim. Biraz ama çok az.

"Ne varmış hanım köylü olmakta. Renk getirdim ben bu ruhsuz eve be. Yatın kalkın da dua edin bana." Dedim. Pis pis gülmeye başladı karşımda.

"Ha sen kocam köylü olduğunu hemen kabullendin yani." Dedi. Kocam köylü olabilmek için önce kocamı sevmem gerekirdi ve bizim evliliğimizde bırakın sevgiyi nefret bile yoktu. İçi bomboş bir evlilikte sadece paraya ve sekse tutunmuş bir haldeydim. Bu neden şu an bana biraz kötü hissettirmişti ki.

Hemen içimdeki oluşan o arabeskin dumanını dağıttım ve tekrar çirkef halime döndüm.

"Canım senin de benimki gibi bir kocan olsa sende kocam köylü olurdun ve inan köyün bu tarafı i-na-nıl-maz." Dedim. İnanılmaz derken biraz fazla imalı söylemiş olabilirdim ama ben zaten biraz utanmaz bir kızdım. Selim imamı hemen anladı ve yüzünü buruşturdu.

"Sanırım kusacağım." Dedi. Ellerini ağzına götürdü. Ona sahte bir gülüş gönderdim ve

"Daha fazla detay duymak istemiyorsan kocam nerde söyle." Dedim. Kısa bir süreliğine asıl derdimi unutmuştum ama problemim olduğu gibi duruyordu, uzun süre kaçamazdım. Selim abartılı mimiklerine sonunda bir son verdi. Aslandan bahsedince hemen ciddi haline bürünürdü. Aslan bu dünyanda en çok saygı duyduğu kişiydi sadece adı bile çoğu kişinin saygıyla hazır ola geçmesine neden olurdu. Çünkü kocam çok fazla kişinin hayatını kurtarmıştı. Ona çok gıcık olsam da bende saygı duyuyordum. Tabi ona asla belli etmezdim orası ayrı.

"Bahçede kahvaltı yapıyordu. Bir tık sinirli ama temkinli yaklaş derim." Dedi. Sarıldığım için mi sinirliydi acaba. Alt tarafı bir gün üşüdük diye sinirli olunur muydu ya? Yedik sanki. Ukala herif ne değerli kolu varmış. Hem oda bana sarılmıştı ben bir şey diyor muydum?

Çok mu hızlı dolduruyordum kendimi?

"Ben bir bakayım o zaman." Dedim ama tedirgindim azıcık. Selim yine alaycı bir gülüşle

"Bak tabi seni görünce geçer onun siniri hatta dur ben de geliyorum kaçıramam." Dedi. Bir bilsen sinirinin sebebi benim. Neyse burnu düşürmek olmaz. Selimin önünden bahçeye doğru yürüdüm. Azıcık tedirgin olabilirdim ama belli edecek değildim tabi. Bahçe kapısına gelinde bir elinde ince belli bardağındaki çayını içerken bir yandan da diğer elindeki tabletinde tüm dikkatini vermiş bir şeyler okuyan kocamı gördüm. Çoktan kahvaltısını bitirmişti çünkü kahvaltı yaparken asla başka şeylerle ilgilenmezdi. Yemeğe çok düşkün bir kocam vardı. Bende yemeğe bayılırdım ama bunu kimse bilmezdi çünkü genelde yanımda birileri varken iki lokma yalandan bir şeyler yer bırakırdım. Genelde yalnızken yemek yerken kendini kaybeden yanımı serbest bırakırdım.

Birkaç adımda Aslanın yanına geldim ve direk sağ tarafındaki yerime oturdum. Aslan kafasını tabletinden kaldırıp önce bana sonra da arkamdan gelen Selime baktı. Normalde planım hiç konuşmadan öylece görünmez taklidi yapmaktı ama maalesef ki böyle bir şey mümkün değildi. O yüzden yüzüme bir gülümseme kondurdum ve kocama

"Günaydın." Dedim. Selimde Aslanın diğer tarafına oturmuştu ve masadaki bir şeylerden tıkınmaya başlamıştı bile. Aslan tabletini kapatıp

"Günaydın karıcım." Dedi. Öyle normal görünüyordu ki suratından ne düşündüğünü anlamak imkansızdı. Kızgın mıydı ya da ne biliyim ona sarıldığım için belki de iyi hissediyordu. Belki. Birazcık.

"İşe gitmemişsin hala?" dedim. Görünmez olma planım işe yaramayacaktı o zaman b planına geçiyorum; konuşarak yıldırmak. Sessiz kalırsam boğulacak gibi hissediyordum çünkü. Belki de sabah olmadan onun kollarından çıkmıştım ve uyandığında bizi öyle görmemişti bile. Boşuna kuruntu yapıyor bile olabilirdim.

 Olabilirdim değil mi?

"Dün gece çok güzel uyumuşum geç uyandım." Dedi. Yüzünde de yan bir gülüş vardı. Kesin emindim artık bizi öyle görmüştü. Dalga geçiyordu benimle. Kan resmen yanaklarıma hücum ediyordu ama yine de anlamamış gibi yaptım.

"Dün gece biraz serindi ondan herhalde." Dedim. Sana sarılmadım da aslında sadece üşüdüğüm için bilinç dışı azıcık sokuldum mesajımı umarım almışsındır kocacığım.

"Öyle. Serindi hatta üşüdüm bir ara." Dedi. Dalga mı geçiyordu bu benle? Yüzünde de aptal bir sırıtış, azıcıkta flörtöz mü bakıyordu o bana?

"Abi ne serini gözünü seveyim dün sıcaktan bir gram uyuyamadım ben." Selim ağzındaki poğaçayı daha yutmadan araya dalmıştı. Üşüdük biz olamaz mı yani?

"Yok yok serindi burası." Dedi Aslan ama hala bana bakıyordu. O baktıkça içimdeki utanç tüm vücuduma aynı anda kan pompalıyordu sanki. Daha fazla dayanamadım ve Aslandan gözlerimi kaçırıp Selime baktım. Yanaklarım yanıyordu resmen. Selim bir bana bir de Aslana baktı. Sonra bakışları aynı Aslan gibi alaycı bir hale döndü.

"Haaa evet evet serindi tabi." Dedi. Harika şimdi ikisi birden benimle eğleniyordu. Alt tarafı bir kocamıza sarıldık diye bu kadar da insanın üstüne gelinmezdi ama. Utançtan renk değiştirdim resmen. Ne oluyordu bana ya? Ben böyle utanıp içine kaçacak kadın mıydım? Hep o palyaço yüzünden oluyordu bunlar.

"Selim sen arabada bekle beni." Aslanın sesini duyduğumda bile başımı kaldırmadan öylece tabağımdaki zeytinlere baktım. Ben ne ara tabağıma zeytin koydum ya. Selim yerinden kalkıp

"Görüşürüz yenge üstüne bir şey al bak hava serinler falan." Dedi gülerek. Ne kadar pislikti bu çocuk ya. Zeytinleri kafasına mı atsam acaba diye düşünürken Aslanın gür sesini duydum.

"Selim!" deyince bir anda irkildim. Az önceki o alaycı halinden bir anda sıyrılmıştı. Aslan böyleydi işte. Bir anı bir anına uymazdı. Ona yaklaşacak gibi hissettiğinizde bir anda bu sert haline dönerdi. Denge falan bırakmazdı karşısındakinde.

"Gittim bile." Selim Aslanın o sert sesini duyunca hemen toz olmuştu. Bende öylece kala kalmıştım işte. Bugün hiç iyi değildim. Aslan oturduğu sandalyeden kalkıp gömleğini düzeltti. Bana baktığına çok emindim ama ona bakmak yerine tekrar zeytinlerime döndüm. Belki bana hiç bulaşmadan gider diye içimden dua ederken Aslan bir eline sandalyemin arkasına atarak üzerime doğru eğildi.

"Diyorum ki odaya bir klima alayım." Dedi. Sesi öyle erotik bir haldeydi ki bir an ne dediğini algılayamadım. Bakışlarımı zeytinlerimden kaldırıp yüzüne baktım. Çok yakınımdaydı ve farklı bakıyordu. Az önceki gibi alaycı değil her zamanki gibi soğuk değil. Bu sefer çok derin bakıyordu.

"Neden ki? Üşütürsün sonra klima çarpar birden anlamazsın." Diyebildim ancak. Saçmalıyor muydum bilmiyordum çünkü şu an kocamın sesinde ve bakışlarında kaybolmuştum resmen.

"Karım var. Üşürsem ısıtır, ısıtmaz mı? Dün geceki gibi." Dedi. Dün gece olanları gördüğünün farkındaydım ama böyle suratıma doğru birden söyleyince yanaklarımdaki ateş kulaklarıma kadar dayandı sanki. Hem gerçekten bana üşüdüğü için mi sarılmıştı yani? Neden şimdi bu canımı sıkmıştı? Aslan ben söylediklerini sindiremeden kulağıma doğru biraz daha eğildi.

"Hem serin havada daha güzel uyunuyormuş. Vazgeçemem artık." Dedi ve yanağıma bir öpücük kondurup öylece gitti. Ben mi?

Bense kulaklarımdan çıkan ateşle orada öylece kalakaldım.