Kendine has bir adı olmayan, ancak metafor aracılığıyla belirtilebilen genel
bir kavram sözkonusuysa, metaforu daha baştan iddiamıza elverişli şekilde
seçmeliyiz. Mesela İspanya'daki iki siyasi parti serviles [köleler-
hizmetkarlar] ve liberales [liberaller] olarak anılır ve tabii bu adlar liberaller
tarafından seçilmiştir.
Protestanlar hem bu adı hem de Evanjelikler adını kendileri seçmiş,
Katolikler ise onlara sapkınlar [Ketzer = heretik] demiştir.
Aynı şey, daha kesin bir anlam taşıyan nesne veya durum isimleri için de
geçerlidir. Mesela, muhalif herhangi bir değişiklik önerdiğinde, bundan
"yenilik" diye söz etmeliyiz, çünkü bu kelime hoş karşılanmaz. Tabii öneriyi
biz getirdiysek, yapacağımız şey bunun tersidir. İlk durumda karşıtlığı anlatmak
için "mevcut düzen", ikincide ise "köhnemiş önyargı" [Bocksbeutel]
demeliyiz. Tamamen kasıtsız ve tarafsız birinin "dinsel pratik" ya da "din
sistemi" kavramlarını kullanacağı yerde, bunlara taraftar biri "dindarlık",
"Tanrı'ya adanmışlık" derken, karşı çıkan biri aynı şeylerden "bağnazlık",
"hurafe" diye söz edebilir. Bu aslında incelmiş bir petitio principii'dir: İspat
edilmek istenen şey önceden sözcüğe, isimlendirmeye katılır, sonra analitik bir
yargı halinde ortaya çıkarılır. Birinin "emniyet altına almak", "gözaltına
almak" dediğine, muhalifi "hapse atmak" diyecektir. Çoğu zaman bir
konuşmacı verdiği isimler aracılığıyla niyetini daha baştan ele verir. Biri
"ruhban sınıfı" der, diğeri "rahip takımı". Bütün hileler arasında bu en sık
başvurulandır ve içgüdüsel olarak kullanılır. "Dinsel coşku" = "fanatizm",
"ahlakdışı davranış veya çapkınlık" = "zina" - "çift anlamlı fıkra" =
"müstehcen fıkra" - "ödeme güçlüğü" = "iflas" - "etkide bulunma ve kişisel
bağlantı yoluyla" = "rüşvet ve iltimasla" - "şükran ve takdir" = "iyi ödeme".