-"Lina kızım artık dünyaya inme."
Lina annesi Heliosdan duyduğu bu kelime karşısında biraz üzülmüştü. Çünki dünya lina için dünya çok farklı bir yerdi. Gezip gördüğü hiç bir gezegene benzemiyordu. Kendi dünyasından çok insanların dünyasında yaşamaktan mutluluk duyuyordu. Ne olursa olsun bu mutluluğunun bozulmasına izin vermeyecekti.
-"Nasıl!! Neden!!"
Annesi linanın yanına geldi ve elini kızının yanağına koyup gözlerinin içine bakarak şunları dedi.
-" Bak kızım sen bir yarı tanrısın. Ve senin kendine ait bir dünyan var. Biz tanrılar insanların dünyasında yaşayamayız sadece onların dünyasını uzaktan izleriz. Bu yüzden senin oraya sık sık gitmen doğru değil. Ayrıca yüce tanrı Kembren senin dünyaya gittiğini öğrenirse onun büyük gazabına uğrarız."
Susmuştu lina. Şuan sadece annesinin gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerinden belki küçük bir zaafını bulupta bir koz olarak kullanabilir diye.. Linanın özelliğide buydu aslında bir çok özelliklerinin arasından en sevdiği buydu. Göz göze geldiği bütün varlıkların gözlerinin içine bakarak geçmişlerini ve kendilerini mahvedecek en küçük zaaflarını görebilmek... Ama annesinin gözlerinde küçükte olsa bir zaaf veya geçmişe dair bir acı göremiyordu. Yine bir kaybediş ve yengilin ardından son sözlerini söylemek için derin bir nefes aldı.
-"Ama ben yarı insanım."
...
- "Evet çocuklar bu sınıfımızın yeni öğrencisi Lila. Kendini bize tanıtmak ister misin lila."
Lina dünyaya gelip yeni bir yaşam kurmak istediğinden aynı dünyalılar gibi isim kullanıyordu onlar gibi giyiniyor, yiyip içiyordu. Biraz zorlansada bunun üstesinden geleceğine emindi.
Lina Sınıf öğretmeni olduğunu düşündüğü kadının gözlerinin içine baktı ve hafifçe kafasını sallayarak onaylar işareti yaptı. Sağ ayağını bir adım öne atarak sınıfın ortasında duruyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra kendini anlatmaya başladı.
-" Adım Lila Souzces. Amerikadan geldim ve orada doğdum. 17 yaşındayım tek çocuğum babam özel bi şirkette çalışıyor annem ise ev hanımı."
Bunları diyebilmişti sadece. Dünyalılar gibi bir hayat çizmişti gözünün önünde. Daha doğrusu ne diyeceğini bilmiyordu sadece dünyalılar tarafından edindiği bir kaç bilgi sayesinde böyle bir gerçekci yalan uydurmuştu. Şimdi lina sınıftaki bütün arkadaşlarının teker teker gözlerinin içine bakıyordu. Ve onların geçmişiyle ilgili çok büyük şeyler görsede sadece şaşırma yetisiyle kalmıştı oracıkta.
Sınıfın cool boylarından olan Efe linaya bir soru sormak istediğini dile getirdi.
-"Hocam izniniz olursa lila arkadaşımıza bir soru sorabilir miyim?" dedi.
Sınıf öğretmeni hemen "tabi sor" dedi.
- "Lila arkadaşım neden boynunda Ay simgesi var? Sonuç olarak burası okul ve dövme tarzı şeyler yasak."
Sınıf öğretmeni hemen araya girdi ve "Efecim seninde geçmişin çok parlak değil hatırlatmak isterim." Dedi. O an sınıfta belli belirsiz bi kıkırdama oldu ve efe rezil edilme duygusunun vermiş olduğu bir utanç yaşadı kendi içinde.
Lina ise bu soru karşısında donup kalmıştı ne diyeceğini bilmiyordu. Sanırım dünya üzerindeki hayatı başlamadan bitecekti. Ama Kembren tarafından kendisine bahşedilmiş olan güçlerden birini kullandı "Zamanı durdurma". O an sadece kendisine mantıklı gelen şeyi yapmaya karar verdi. Elini havaya kaldırdı ve şıklattı. Zamanı durdurmuştu. Şimdi düşünebilmek için tonlarca vakti vardı ama çabuk olması gerekti. Boynundaki ay simgesinin özelliğini tam anlamıyla söyleseydi kendini deşifre etmekten başka bir şey yapmayacaktı. Ay simgeside zaten ütopyada yüce Kembren tarafından sayılı kişilere veriliyordu. Lina da bu kişilerin içerisindeydi. Bu simgeye sahip olan bir varlık ütopyada asıl tanrının yerine geçene kadar yarı tanrı olarak anılıyordu ve diğerlerine göre daha özel güçler vardı. Kembren bu simgeyi linanın boynuna daha bebekken yerleştirmişti, onu kendi kızı sandığı için..
Lina Bir iki dakika sonra elini tekrardan havaya kaldırdı ve parmaklarını şıklattı şimdi duran zaman tekrardan işliyordu. Sınıfın cool boylarından olan efeye ne cevap vereceğini bulmuştu ve tabi diğer meraklılarada..
-"Şey kuzenim dövmeci ve bende bu tür simgelere düşkünlük var o yüzden."
Efeyle göz göze gelen lina efenin gözlerinden tüm geçmişini ve bilgilerini öğrenmişti. Hemde doğduğu ilk ana kadar çevresinden ve o çok güvendiği insanlardan yediği darbelere kadar. Linanın içinde bir burukluk oluşmuştu efe için üzülmüştü ama bir yandan da kızıyordu ona adi biri olduğu için ne yazık ki geçmişi için elden bir şey gelmiyordu onu geçmişine götüremezdi yapamazdı bunu daha o güçlere sahip değildi..
Kısa bakışmanın ardından sınıf öğretmeni linayı boş bulduğu yere yani efenin önüne oturtmuştu. Lina usulca yerine oturdu ve çantasını masanın kenarına asarak arkasına yaslandı. Efe hafifçe linanın kulağına yaklaşarak "Hoşgeldin kukla" dedi. Lina bu denilene çok şaşırmış olacak ki birden
-"Şatomun soytarısı olmana gerek yok" dedi.
Aralarındaki bu tatsız diyalog az da olsa aralarındaki nefreti belli etmişti. Peki lina efeye üzülürken neden şimdi nefret duyuyordu ki yoksa efenin linayı ilk gördüğü andan itibaren aklından kötü ve adice şeyler geçirmesi yüzünden mi? Belki, Kim bilir.