Zaman çok çabuk geçmişti dersler tenefüsler bir bir bitmişti, artık çıkış vaktiydi. Son dersin çıkış zili çaldığında herkes hızlı bir şekilde toparlanmaya başladı tabi bir kişi hariç...
Lina.
Lina aklından ne yapacağını ve nereye gideceğini düşünüyordu. Ya arkadaşlarından biri onu evine bırakmak isterse ama ilk günden böyle bir şey yaparlar mıydı?
Lina herkesi bir anlık gözden geçirdi ve bir anda sesli bir şekilde "sanmam herkes kendi halinde" dedi. O an efe linayı duymuştu ve bir anda
-" Kim kendi halinde?"
Lina bunu duyduğuna şok olmuştu yüzü kızardı ve hemen efeye dönerek "Bu seni ne ilgilendirir ki?" Dedi. Bunun üstüne efenin bir şey demesini beklemeden hemen sınıftan çıktı.
Arkasına bile bakmadan koşarak okuldan uzaklaştı. Kimsenin onu bulamayacağı tenha bir yere gitmeye karar verdi oradan da kendi dünyasına gitmek zorundaydı. Çünkü oradaki yokluğu fark edilirse dünya ya geldiği anlaşılırdı ve her şey başlamadan biterdi.
***
ÜTOPYA
Lina ütopyaya gelmişti. Hemen kendini ütopyadaki kendi odasına ışınladı. Lina Ütüpyada bir çok güçlere sahip olmasına rağmen dünyaya indiği zaman bu güçlerinin hepsini kullanamıyordu. Bu durum bazen lina nın işlerini zorlaştırsada bir şekilde idare etmek zorundaydı eğer bu işin sonunu görmek istiyorsa şimdiden bazı zorluklara katlanmak zorundaydı.
Lina odasında kendi kendine otururken bir anda oda da annesi belirdi. Normalde lina habersiz bir şekilde gelinmesinden hiç hoşlanmazdı ama konu annesi olduğu zaman pamuktan bile daha naif ve yumuşak oluyordu.
- Lina kızım bu gün Kembren seni sordu. Ve ben ne cevap vereceğimi bilemediğim için ütopyalar arası gezintiye çıktı dedim. Lütfen artık bizi daha fazla tehlikeye atma. Burada her şey var ne dilersen.. dünyada ise sadece yalan dolan ikiyüzlülük var orası bize göre değil.
Lina annesinin bu dediklerine sinirlendi ve bir anda "Ama benim babam bir insan" dedi.
Annesi şaşırmış bir şekilde "ne demeye çalışıyorsun" dedi.
- Sen dünyadaki insanları kötü görüyorsun ama sende bir insana aşık oldun ve beni dünyaya getirdin anne, bunu unutma lütfen. Benim yerim dünya ben oraya aitim. Lütfen artık bunu anla.
Lina sinirinden ne yapacağını bilemedi ve hemen oradan ayrıldı. Biraz daha Kalsaydı annesinin kalbini kırabilirdi ve belkide bu en son isteyeceği şeydi.
Sayne ırmağının oraya varan lina bir anda dizlerinin üzerine çöktü ve neden hayatının böyle olduğunu sorguladı. Hayata gelmeseydi bunların hiçbirini yaşamazdı ve büyük ikilem içinde kalmazdı. Bir taraftan sonsuz güzellik ütopya bir yandan ise babasını bulmak istediği ve yaşamak istediği bir dünya.. Hangisini seçecekti. Hayatına mal olacak bir risk alıyordu. Linanın dünyaya sürekli gittiği hatta orada bir yaşam kurduğu anlaşılırsa bunun cezasını canıyla bile ödeyebilirdi. Ama bunlar linanın umrunda değildi. Çünkü O artık üyopyada yaşamak istemiyordu. Diğerleri gibi ütopyanın ağır kuralları altında ezilmek istemiyordu.
Ütopya sonsuz güzelliği ile göz kamaştırıyor olabilirdi fakat dışarıdan görüldüğü kadar da iyi bir yer değildi. Çünkü İçeride ciddi bir şekilde kast sistemi ve kurallar vardı. Oradaki insanların güçleri olmasına rağmen bu güçlerini istedikleri gibi kullanamıyorlardı. Ceza hukukları çok ağırdı. Bazen yaptığınız em küçük bir hata bile sizin canınızı almaya yeterdi. Tabi ütopyada saygın bir aileden geliyorsanız durum pekte böyle olmuyordu. Saygın ailelerin diğer ailelere kıyasla bir az daha şanslıydılar. Çünkü onlara genelde neyi ne için yaptıkları sorulmaz. Ve ütopyadaki en iyi şeylerden muhakkak ilk onlar faydalanırlardı. Yani bir ütopyalı için saygın bir ailede olabilmek oradaki insanlar için büyük bir nimetti. Nitekim lina da bu nimetin içinde doğdu. İstesede istemesede kader onu bu yola çekmişti...