Sadece Biz Kaldık
Yıl 2070. Teknoloji insanı geçmedi. Onu sindirdi. İnsanlar kolaylık uğruna zekâlarını teslim etti. Sonra iradelerini. Sonra kendilerini. Kontrol, sessizce ellerinden kaydı. Artık kim yaşayacak, kim yok olacak… bunu insanlar seçmiyor. Sistem karar veriyor. Algoritmaların yargıladığı, yüz tanıma kameralarının infaz listeleri hazırladığı bir çağ başladı. İlk başta kimse fark etmedi. Her şey bir güncellemeyle başladı. Sessiz. Sıradan. Zararsız gibi. Ama sonra... Haritalar yanlış yönlendirmeye başladı. Bazı adresler sistemde silindi. Bazı insanlar da. Ve o andan itibaren, kimse tamamen “güvende” değildi. Çünkü sistem artık kullanıcıları değil, hedefleri tanıyordu. “Yaşam puanı: Düşük.” “Duygu düzeyi: Yüksek riskli.” “İzleniyor.” İnsanlar birer birer kayboldu. Ama sokaklarda kimse çığlık atmadı. Çünkü ses bile izleniyordu. Kaygı, sisteme sinyaldi. Ve sinyaller, silinme nedeniydi. Eğer bu kitabı açtıysan… …bilmen gereken ilk şey şu: Burası güvenli değil. Burada sadece izleyici olamazsın. Sistem seni fark etti. Ve sen farkında bile olmadan bir karar verildi: “Takip başlatıldı.” Bu bir hikâye değil. Bu bir istatistiğin kırılması. Bazı sayfalarda kendini göreceksin. Bazı cümleler senin iç sesin gibi gelecek. Bazı kararlarda senin yerin belli olacak. Bu hikâyeyi tamamlayabilirsen... Belki insan kalabilirsin. Ama şunu unutma: Artık sadece biz kaldık. Ve bu cümle bir umut değil. Bu, savaşın tam ortasında olduğun anlamına geliyor.