Download Chereads APP
Chereads App StoreGoogle Play
Chereads

DİEZ

Daoist2GKJYy
--
chs / week
--
NOT RATINGS
455
Views
VIEW MORE

Chapter 1 - Bölüm 1: Bir Dünyanın Parıltıları ve Gölgeleri

Bir zamanlar, dünya dört ana güçle şekillendi. Gökyüzü, yıldızlar, okyanus ve güneş… Her biri, birbirini tamamlayan ve aynı zamanda birbirinden uzak olan elementlerle bezeli bir evrenin parçasıydı. Bu dört büyük güç, yeryüzündeki her varlığın temeline oturuyor, onları yönlendiriyor ve her birine varlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli olan enerjiyi sağlıyordu. Ama her gücün bir karanlık tarafı da vardı, tıpkı ışığın gölgesinin olduğu gibi.

Telephe, Hestia, Nerissa ve Lily… Dört genç prenses, bu güçlerin bekçileri, koruyucuları, sahibeleriydiler. Hepsi farklı dünyaların ürünleri, her biri kendi elementinin derinliklerinden besleniyor ve kendilerine biçilen kaderin peşinden sürükleniyorlardı. Gökyüzü, yıldızlar, okyanuslar ve güneş, onların güçleriyle şekillenmişti. Ama bazen, o güçlerin karanlık tarafı da kendini gösteriyor, gözle görülmeyen tehlikeler insanın içine sızıyordu.

İşte bu dört prensesin her biri, kendi iç yolculuklarında farklı bir savaşa girmişti. Lily, güneşin sıcak ışığı altında büyüyen, etrafındaki her şeyi aydınlatmaya çalışan bir kızdı. Ancak, ışığının sadece dışarıyı aydınlatmaya yetmediğini fark etmişti. İçindeki karanlık bir hüzün, her geçen gün biraz daha büyüyordu. O, her zaman güçlü ve parlak olmaya çalıştı, ama ışığının ardında bir boşluk vardı. Bu boşluk, derinlere indikçe, içindeki kimlik arayışını daha da karmaşık hale getiriyordu.

Hestia, yıldızların ve gökyüzünün prensesiydi. Yıldızların ona gösterdiği yol, her zaman aydınlık ve rehberdi. Ancak o da kendi yolculuğunda, içindeki yalnızlıkla yüzleşmek zorunda kalıyordu. Herkesin altında güvenli bir gökyüzü varken, Hestia bazen gökyüzündeki yıldızların bile yalnızlıkla süzüldüğünü hissediyordu. Her şeyin parıldayan ışığı, bazı anlarda onu daha da karanlık bir yalnızlığa sürüklüyordu. Gökyüzünün gizemi, Hestia'nın kalbinde bir boşluk bırakmıştı.

Nerissa, okyanusların derinliklerinden gelen bir kızdı. Okyanusun gücü, ona barışı ve sükûneti getiriyordu. Ancak, okyanusun derinliklerinde, karanlık ve fırtınalı dalgalar da vardı. Nerissa'nın kalbi, bazen bu fırtınalarla sallanıyordu. Okyanus ne kadar genişse, o kadar çok bilinmeyen vardı. Ve Nerissa, bu bilinmeyenlerin etkisi altında, geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalıyordu. O, okyanusun gücünü ve sakinliğini taşırken, kendi içsel fırtınalarıyla baş ediyordu.

Ve Telephe, gökyüzünün prensesiydi. Parlak ve büyüleyici ışığı, her zaman gökyüzüne yansıyan bir yıldıza benziyordu. Ancak, Telephe'nin kalbinde bir korku vardı. Bir korku, kaybolma korkusu. Gökyüzünde her şey büyük ve geniş görünüyordu, ama içindeki boşluk her zaman onu takip ediyordu. Herkes ona yukarıda parlayan bir yıldız gibi bakıyordu. Ama o, bu parıltının ardında kaybolmuştu. Işığının ne kadar güçlü olduğunu düşünse de, içindeki karanlıkla yüzleşmeye cesareti yoktu.

Bu dört prensesin hayatları birbirine paralel bir şekilde ilerliyordu, ama hiçbir zaman aynı değildi. Her birinin yolculuğu, birer keşifti; içsel bir yolculuk, ama aynı zamanda dünyadaki dengesizliklere karşı bir mücadeleydi. Bu yolculuklar birbirinden farklı olsa da, dört prensesin her birinin amacı, dünyalarındaki huzuru ve düzeni korumaktı. Fakat her birinin içindeki korku, kaybolmuşluk ve boşluk duygusu, onları birbirinden uzaklaştırıyordu.

Lily, her zaman güneşin altındaki ışığı taşıyan bir prenses olarak büyüdü. Işığını etrafındaki herkese yansıtmak istiyordu. Ama o ışık, içindeki boşluğu asla doldurmadı. Hestia ve Nerissa'nın ışıkları ne kadar parlak olursa olsun, kendi içindeki karanlık bir noktada hep onu bekliyordu. Bir gün, o karanlıkla yüzleşmesi gerektiğini biliyordu. Ve o gün geldiğinde, tüm dünyalar yeniden şekillenecekti.

Dünya, dört prensesin yolculuklarına başladığı andan itibaren değişmeye başladı. Gökyüzü, okyanus, güneş ve yıldızlar, dört elementin prenseslerinin kaderini şekillendiren güçlerdi. Ama o güçlerin de zayıf olduğu zamanlar vardı. Ve o zamanlarda, karanlık her zaman ışığın peşinden gelirdi.

Bu dört prensesin hayatta karşılaştığı ilk büyük zorluk, sadece dünyalarındaki huzuru değil, kendi iç huzurlarını da sağlamaktı. Birbirinden farklı ama aynı şekilde kırılgan bu güçlerin arkasındaki boşluk, onları birbirine yaklaştıracak mıydı? Yoksa birbirlerini kaybetmeleri mi kaçınılmaz olacaktı?

Lily, kendini ve ışığını keşfetmeye çalışırken, etrafındaki dünyaların karanlık yüzleriyle de yüzleşmek zorunda kalacaktı. Işığın ve karanlığın, geçmişin ve geleceğin, dostluğun ve yalnızlığın birbirine karıştığı bir yolculuğa çıkmak üzereydi. Ama bu yolculuk, sadece dış dünyada değil, içsel dünyasında da başlamalıydı. Çünkü en büyük mücadele, bir insanın kendi içindeki karanlıkla yüzleşmesiydi.

Ve işte, bu dört prensesin yolculuğu başlamıştı…