Yağmurlu bir gündü. Gökyüzü, öfkesini gizleyemeyen bir dev gibi şimşeklerle yeri dövüyordu. Camlara vuran yağmurun sesi, gecenin karanlığında yankılanıyordu. Tahta ve eski ama zarif bir köşkün salonunda, elinde kitapla oturan bir adam vardı. Siyah saçlarının uçları beyazlamış, yüzünde bir bıçak yarası izi duruyordu. Yanında kıvrılmış siyah bir kedi sessizce yatıyordu. Adamın adı Murat'tı. Kitabın sayfalarında kaybolmuştu ki birden koridordan hafif ayak sesleri yükselmeye başladı.
Kapının eşiğinde, Murat'a tıpatıp benzeyen küçük bir çocuk belirdi. Onun beş yaşındaki hali gibi duran bu ufaklık, meraklı gözlerle babasına bakıyordu. Çocuğun adı Ali'ydi.
"Baba, baba! Beni kucağına al!" diye seslendi Ali, küçük kollarını havaya kaldırarak.
Murat, ciddiyetten asla ödün vermeyecek gibi duran yüzünü çocuğuna çevirdi. Ama o an, yüzünde beliren bir gülümseme hızla kahkahaya dönüştü. Salonu neşeyle dolduran bu kahkaha, koridordan gelen bir başka sesi bastıramadı.
"Hayatım, Ali'yi gördün mü?"
Ses, köşkün diğer ucundan geliyordu. Kapı yavaşça açıldığında içeri uzun, yeşil bir etek ve bembeyaz bir gömlek giymiş bir kadın girdi. Saçları beline kadar uzanıyordu ve gözlerinde yorgun ama sevgi dolu bir ifade vardı. Kadının adı Yeşim'di, Murat'ın eşi ve Ali'nin annesiydi.
Murat, hala gülümseyerek kitabını kapattı.
"Gel Yeşim, Ali burada benimle," dedi.
Ali, annesini görünce babasının kucağına tırmanmaya çalıştı.
"Anne, süt içmek istemiyorum! Baba yardım et!" diye sızlandı.
Murat, gülmeye devam etti. Ancak Yeşim'in yüzünde hafif bir ciddiyet belirdi.
"Ali, hemen buraya gel," dedi, hafifçe kaşlarını çatarak. "Sütünü iç ve yat. Yatma saatin geldi. Yarın sabah erken kalkmamız gerekiyor."
Ali, homurdanarak babasına sığındı.
"Ama ben erken kalkmayı sevmiyorum! Şimdi yatmak da istemiyorum!"
Murat, gülümseyerek oğlunu kucağına aldı.
"Annen haklı, Ali. Ama biliyor musun? Rüyalarında harika maceralar seni bekliyor olabilir. Belki bir korsan gemisi, belki bir uzay gemisi…"
Ali'nin gözleri parladı. "Uzay gemisi mi? Peki, o zaman sütümü içip yatacağım!"
Yeşim, gülümseyerek Murat'a baktı. "Bunu hep yapıyorsun," dedi.
Murat, gülerek omuz silkti. "Hayal gücü her şeydir, Yeşim."