"Kalkma vakti geldi, uyanın çocuklar!"
Ali, derin uykusundan sersem bir halde uyandı. Gözlerini ovuşturup etrafa bakındı. Bu tanıdık ses, yetimhane görevlisi Bella'ya aitti. Üzerinde "Mutlu" yazan yeşil bir tişört ve bol gri bir pantolon vardı. Bella, koridorda odaları tek tek dolaşıyor, çocukları kahvaltıya çağırıyordu. Koridor, çocukların homurtu ve şikayet dolu sesleriyle yankılanıyordu.
Ali yatağında otururken içini hüzün kapladı.
"Yine aynı rüya… Annem ve babam… Onları tekrar görebilecek miyim?" diye mırıldandı.
Tam o anda bir şey pat diye kucağına atladı. Siyah bir kedi, Ali'nin suratına yapıştı ve yüzünü yalamaya başladı. Ali istemsizce gülmeye başladı.
Kedi, Ali'nin yüzünden ayrılıp gözlerini kısıp ciddileşti. Sanki çok önemli bir toplantı yapacakmış gibi bir havaya büründü.
"Neşelen Ali. Aileni bulacağız. O zamana kadar, ailen burası."
Sonra patisini Ali'nin göğsüne koydu.
"Siz insanların kalbi buradaydı, değil mi? Peki benim kalbim nerede?"
Ali, Luca'ya bakıp kahkaha attı.
"Senin kalbin… Hmm… muhtemelen midendedir. O kadar yiyorsun ki artık duyguların bile mideye inmiş olabilir!"
Luca gözlerini devirdi.
"Saçmalama Ali. Ben çok duygusal bir kediyim. Ama senin miden de hiç fena değil. Sabahları öyle gurulduyor ki, bazen deprem oluyor sanıyorum."
Ali kahkahalar atarak Luca'yı kucağından kaldırıp dolabına yöneldi. Hızla üstünü değiştirip banyoya gitti. Luca da peşinden koşturuyordu.
Ali elini yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra yemekhaneye doğru ilerledi. Yemekhanede çocuklar masalara oturmuştu. Yetimhane görevlileri kahvaltıyı dağıtıyordu. Ali sessizce etrafına bakındı ve boş bir masa bulup oturdu.
Diğer çocuklar, onun tuhaf olduğunu düşünüyor ve dışlıyorlardı. Ali kimseye zarar vermemişti ama Luca'yla konuştuğu için onunla pek arkadaşlık kurmak istemiyorlardı. Luca da bunu hiç umursamaz, tam tersine onlara bakıp alay ederdi.
Bir anda Luca masanın üstüne sıçradı.
"Luca, in masadan! Seni görecekler. Yine bize tuhaf tuhaf bakacaklar."
Luca, etraftaki çocuklara göz gezdirdi ve dramatik bir şekilde tısladı. Bu, yeterince ürkütücüydü. Diğer çocuklar hemen gözlerini kaçırıp kendi işlerine baktılar. Luca, sanki büyük bir zafer kazanmış gibi patilerini masaya koyup gururla Ali'ye döndü.
"Görüyor musun? Krallık burada biter, Ali. Burası benim alanım."
Ali başını iki yana sallayıp güldü.
"Krallık dediğin masanın üstü, Luca."
"Krallık, nerenin üstünde olduğuna değil, kimin üstünde olduğuna bağlıdır!" diye cevap verdi Luca, filozof bir edayla.
Ali kahvaltı tepsisine göz attı.
"Ah, bugün salam var. Luca, en sevdiğin şey!"
Luca'nın gözleri bir anda büyüdü, patileri titremeye başladı.
"Ali… bu… bu bir mucize. Hemen bana da ver!"
Ali, Luca'nın abartılı tepkisine gülerek salamın bir kısmını onunla paylaştı. Luca, parçayı kaptığı gibi masanın kenarında oturup yemeye başladı.
"Ali, bu salam değil, bu bir sanat eseri… Aşçılar Michelangelo gibi bence."
Ali gülümseyerek Luca'nın keyifle yemesini izledi. Ne olursa olsun, bu yetimhanede yalnız olmadığını biliyordu.