Yolun sonunda odasına ulaştı, kapıyı açıp içeri girdi ve masanın üstündeki holografik ekrana parametreleri girmeye başladı. "Ateş Elementi – Temel Rüzgâr Uyumu – Kontrol Üçgeni – Psişik Bariyer…" Tek tek maddeleri not alırken, bir yandan dişi varlığın tepkilerini, tavrını aklından geçiriyordu. "Böyle inatçı bir ruh, sarsılmaz bir dayanak istiyor," diye geçirdi. "Hem potansiyeli çok yüksek, hem de kendine özgü bir bakış açısı var. Onu feth edecek yöntem, belki de kendi hırsıyla ilgilidir."
Arada durup iç çekti. Başka bir düşünce de aklına geliyordu: Penetalia. Onunla az önce paylaşmakta olduğu o büyülü yakınlık. Dişi varlıkla bu kadar sert bir sahne yaşadıktan sonra Penetalia'nın zarif ama güçlü bedenini hatırlamak tuhaf geliyordu. "İkisi de farklı uçlarda," diye geçirdi içinden. "Biri gökyüzü kadar sakin ve derin, diğeri alev almış bir sis gibi saldırgan." Bilgisayar panelindeki parametreleri girdi, "Takım projesi – Ateş Girişi Seviyesi 1 – Uygulama Yeri: Dış Avlu 3" diyerek konum seçti. Zihninde "Beşinci güneş çarkı yankısında, sabah gibi," diye tekrar etti. Onu orada bekleyeceğim. Gelirse, öğrenme arzusuna ulaşma şansım olacak. Gelmezse, bir başka yöntem denemem gerekecek.
Yaklaşık yarım saatlik teknik çalışma sonunda Shen, programı tamamladı. E.K.T'nin veri tabanına da "Dişi varlık – Ateş programı oluşturuldu" başlıklı bir kayıt girdi. Bu, yarın gerçekleşecek eğitimin alt yapısıydı. "İlk adımda basit ısınma, temel ateş karıştırma, odaklanma ve nişan almayı öğretebilirim," diye düşünüyordu. Onun kadar sert bir karakterin, basit uygulamaları ciddiye alıp almayacağı meçhuldü. "Zorlayıcı olabilir ama bir kez başardı mı tatmin olur," diye geçirdi.
Odasının lambalarını kapatırken, yorgunluğun bedenine çöktüğünü fark etti. Yukarıda Malken'in parıltılı gecesi belki de yeni bir döngüye dönüyordu. Şu an gökyüzünde iki yıldızın silueti belki ufku süslüyor, kristal tozlar bir bulut gibi toprağa iniyordu. Shen, yatağa benzer sedire oturup bir bardak serin su içti. Sonra hem dişi varlığı, hem Penetalia'yı, hem de Malken'deki bunca seneyi düşünerek gözlerini kapattı.
Biliyordu ki bu evrende hâlâ keşfedilecek çok şey, kurtarılacak ve eğitilecek çok varlık, aşılacak sayısız sınır vardı. E.K.T koridorlarında dolaşan yabancı ırkların, yüreğinde büyüyen "insani elementin" ve psişik dişi varlığın hırçın isteğinin onu bekleyen yarınında, belki her şey daha da girift bir hikâyeye dönüşecekti. Yine de Shen, kendi yolculuğunda bir adım daha atmış olmaktan memnundu.
"Yarın sabah," diye fısıldadı, "ateş programının ilk adımlarını atacağız. Umuyorum ki bu süreçte hem onu hem kendimi daha iyi tanıyacağım." Kısa süre sonra zihnindeki düşünceler yavaşladı, yorgun bedeni onu tatlı bir uykuya çağırırken kapısını kapatıp ışıkları söndürdü. Sakin, biraz gergin ama kararlı bir bekleyiş hâliydi bu. Ertesi günün sabahında, beşinci güneş çarkı yankısında, dişi varlık gerçekten gelecek miydi? Aklında bu soru dönüp duruyordu. Gelmezse, yeni bir plan kuracak; gelirse, ardında bambaşka bir macera filizlenecekti.
Gözlerini kapattığında, bir an bile olsa Penetalia'nın varlığını hissetti. Dudaklarının tadı, derisinin yumuşaklığı, saçlarından yükselen tını... Bir gülümseme yerleştirerek kendini uykunun koynuna bıraktı. Huzurlu bir nefes alarak sabahın belirsizliğine kucak açtı. Sanki ateş ile buzun birleşiminde yeni bir element keşfetmeye hazırlanan bir öğrenci gibi, dişi varlıkla yaşanacak o karşılaşmayı düşlemeye koyuldu.
Shen gözlerini açtığında önce bulunduğu odanın loş ışığına, sonra da zihnindeki zaman ölçeğine odaklandı. E.K.T'deki ikinci gününe başlarken, kendi dünyasında yalnızca birkaç hafta gibi bir süre geçmiş olabilecekken, Malken Krallığı'nda belki yine döngülerin kayıp gittiğini düşündü. Bu düşünceyi bir kenara bırakıp kalktı, hafif esnedi ve gökyüzünün beyaz kristal tozlarla kaplı halini anımsadı. Geçmişte güneşin başka bir konumdayken yeryüzüne nasıl soluk ışıklar verdiğini hatırladı, ama şimdi her şey daha canlı renklerde görünüyordu. Uzanıp pencerenin kenarından dışarı baktığında, vadinin ortasındaki sütunların üzerine yayılan mor ve turuncu tonlar gözüne çarptı. Derin bir nefes alıp içinden "Evet, buradayım ve başlamam gerek" diye geçirdi.
Üzerine basit, pratik bir kıyafet giydi: Kolları rahat, gri bir üst ve koyu tonlarda pantolon. Belindeki ceplere minik not defterini ve tu cihazını yerleştirdi. Sonra da bu dişi varlıkla yapacağı eğitimin ilk gününün heyecanıyla odadan çıktı. Koridorda giderken, uzaktan Penetalia'yı gördü. İki görevli eşliğinde uzun boylu, boynuzlu bir varlıkla konuşuyordu. Görünüşe göre o varlık bir sorun çıkarmış, ya da yardıma ihtiyaç duyuyordu. Penetalia yüzünde yarı ciddi bir ifadeyle ellerini kullanarak bir şeyler anlatıyor, görevli de onaylarcasına başını sallıyordu. Shen bir an durdu, bakmayı sürdürdü; sonra "Şimdi dokunmayayım, benim işim eğitim alanında" diye karar verdi. Hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
Eğitim alanı denilen yer, E.K.T binasının arkasında geniş bir avluydu. Zemin yer yer kristal platformlarla kaplı, kenarlarda ise ufak hedef mankenleri ve eğitim engelleri sıralanmıştı. Hava ılıktı. Yukarıda görünen parlak bulutlar, sinha yılının ışığını yeryüzüne dağıtıyordu. Shen ortadaki düz platformun yakınında durup birkaç nefeslik meditasyon yaptı. "Eğer bugün gelirse, ona temel ateş kullanımını göstereceğim," diye mırıldandı. En ufak şüpheyle, "Acaba gelir mi?" diye geçirdi aklından.
Çok sürmedi, dişi varlık uzaktan belirdi. Kendini beğenmiş bir duruşu vardı: Omuzlar dik, baş hafif yukarıda, gözlerse etrafa küçümser bir bakışla dolaşıyordu. Ayaklarıyla yeri sertçe basarak yürüyordu, sanki "Buraya mecburen geldim ama istekli değilim," demek istiyordu. Shen hafif gülümsedi; yine de bu varlığın kendini gösterişle taşıması onu korkutmuyor, aksine eğitimin iyi bir zemin bulabileceğini düşündürüyordu.
Dişi varlık platformun kenarına gelince durdu, Shen bakışlarını ona yöneltti. "Hoş geldin," dedi sakince. Varlık hafifçe burnundan soludu. "Geldim işte. Görelim neymiş o gösterdiğin şey." Shen başıyla onayladı. "Ben Shen," diye giriş yaptı. "Bana eğitmen diyorlar, ama aslında uygulayıcı değil anlatıcıyım. Yani senin her şeyi kendin deneyimlemeni isteyeceğim. Ben sadece yol göstereceğim." Varlık kollarını göğsünde birleştirdi. "Bana anlat? Ne yani, ben senin denek miyim?"
Shen sesini sakin tuttu. "Hayır, denek değilsin. Sadece öğrenmek istediğin ateş gücüyle ilgili rehberlik yapacağım. Burada benden emir almazsın, kendi başına deneyeceksin." Varlık hafifçe gözlerini kıstı. "Biri daha beni eğitmeye kalkıyor. Peki sen kimsin? Uzmanlığın ne? Beni yönetebilecek misin sanıyorsun?" Shen gülümsedi. "Uzmanlığım, Y.G.K Akademisi'nde koruyucu ve büyü eğitimleri üzerine. Soyadım yok, sadece Shen diyebilirsin. Sen nasıl anılmak istersin?" Varlık gözlerini devirdi. "Reynari." Bunu söylerken sesine sert bir ton ekledi. "Reynari," diye tekrarladı Shen, içinden ismin tınısını garipsedi ama belli etmedi. "Memnun oldum."
Reynari yüzünü hafifçe yana çevirip, "Memnunsan ne âlâ," diye homurdandı. Shen ileri adım atıp eğitim alanının ortasına geçti. "Reynari, ateş elementini istediğini söyledin. Başlamadan önce sana ateşin temel mantığını anlatayım. Bu sıradan bir sihir kaynağı değil, enerjinin dönüştürülmesi, ısının manipülasyonu ve ruhsal iradeyle harmanlanmasıdır." Reynari göz devirerek, "Bunu herkes söylüyor, senin farkın ne?" dedi. Shen omuz silkti. "Farkım şu: Senden bir asa veya malzeme kullanmanı istemeyeceğim. İlk etapta el hareketleriyle, enerjinin nasıl yoğunlaşacağını görmeni istiyorum. Ardından asayla devam edeceğiz."
Reynari, "Asasız? Boş ellerle ateş mi?" diyerek alayla gülümsedi. Shen, "Evet, aksi hâlde gerçekten anladığını iddia edemezsin," diye karşılık verdi. Sonra eğilip yerden bir minik taş aldı. "Bu taşı tut," dedi uzatarak. Reynari önce reddedecek gibi oldu, sonra canı sıkılmış biçimde elini uzattı. Taşı tutarken Shen devam etti: "Sana birkaç basit hareket göstereceğim. Dikkatli izle, sonra denemen gerekecek. Hata yapsan da sorun değil, ben uygulamayacağım, sen yapacaksın."
Reynari taşla ne yapacağını anlamadığından şaşkınca bakınca, Shen taşı avucunda sımsıkı tuttu ve "Ateşin temelinde odak, irade ve ısı artırma yatar," dedi. Avucunu yavaşça açıp taşı ortaya koydu. "Bir el hareketiyle, parmaklarının arasındaki sürtünme ve ruh enerjini birleştirerek ufak kıvılcımı canlandırabilirsin." Ardından parmaklarını nazik bir koreografi gibi oynattı. Havada hafif bir dalga hissedildi. Shen avucundan ısıl bir akışın titreştiğini gösteren küçük kırmızı bir pırıltı çıkardı; taşın etrafında dönen incecik bir alev çizgisi belirdi.
Reynari, "Ha!" diye burnundan soludu. "Güzel numara," dedi alayla. Shen alevi sönümledi ve taşı varlığa geri verdi. "Sıra sende," diyerek kenara çekildi. Reynari, "İlk denemede yapamazsam dalga geçmeyeceksin," diye diklendi. Shen alaycı bir şekilde gülümsemedi, sadece "Asla," dedi. "Senin denemeni merak ediyorum." Reynari, taşı avucunda tutarken duruşunu düzeltti, kaşlarını çattı. Shen'in az önce gösterdiği el hareketini hatırlamaya çalışıyordu. Parmaklarını büküp açıyor, avcunun içindeki enerjiyi hissedecekmiş gibi duruyordu. İlk seferde başarısız oldu; hiçbir şey olmadı, sadece taş hafifçe ısındı. Reynari, "Saçma…" diyerek taşla birlikte elini savurdu. Shen sabırla, "Tekrar dene, iradeni netleştir, sadece ısı hissini düşün," diye rehberlik etti.
Reynari ikinci seferde biraz daha iyi odaklandı. Avcunda cılız bir kızıllık belirdi ama alev şekillenmeden söndü. Öfkeyle "Olmuyor!" dedi. Shen bu anı bekliyormuş gibi "Derin bir nefes al, bak, kendi duyularını kontrol edemiyorsun, sabır gerek," diye fısıldadı. Reynari gözlerini yumdu, dişlerini sıktı. Bir-iki deneme daha sonunda, minik bir kor kıvılcımı taşı sardı. Tam alev demeye bin şahit ister ama yine de bir aydınlanma sezildi. Shen keyifle "Oldu işte," dedi. "Bak, ortaya çıkardığın ufak kor, senin ateş potansiyelini doğruluyor. Şimdi o koru büyütmeyi ya da söndürmeyi öğrenmen gerek."
Reynari az da olsa memnun görünüyordu. "Bunu biliyorum," dedi ciddi bir sesle, "zaten hissettiğim şey… fena değil." Yine de ağzından takdir edici bir kelime çıkmadı ama Shen yine sabırlıydı. "Güzel, o zaman bu ufak topu büyüteceksin. Şimdi taş olmadan, avcunda sadece alevi şekillendirmeyi dene." Reynari, "Taş olmadan mı? Peki," dedi ama gözlerinde hâlâ şüphe vardı.
Shen, elini uzatıp "Bana bak," dedi. "Parmak uçlarını birleştir, sonra hafifçe aç. İçindeki ısıyı dışarı çağıracaksın. Psişik bir komut veriyor gibi düşünebilirsin. Ateş enerjini canlandıracaksın." Kendi avucunda ufak bir alev topu oluşturdu, ateşi dingince titreşen bir turuncu küre hâline getirdi, sonra söndürdü. "Şimdi sıran," diye kenara çekildi.
Reynari, gözlerini kısıp nefes aldı. İçinde bir şeyleri harekete geçiriyordu, belki hırslı yapısı nedeniyle oldukça yüksek motivasyon buldu. Avcunda önce sisli bir turunculuk oluştu. Çok kısa bir an, parmakları arasından ince bir alev dilimi sıçradı ama tam da kararlı bir küre oluşmadı. "Hah," diye bir ses çıkardı, sevinecek gibi oldu, ama alev sönüverdi. "Tekrar," diye Shen fısıldadı. "Hadi, yine dene, pes etme."
Üç-beş denemeden sonra, Reynari en azından elinde kısa süre yanıp sönen bir minik alev topu yaratmayı başardı. Kesinlikle stabil değildi, ama yine de ortada bir başarı vardı. Alanda durdukça, ciddiye almaya başlamış gibi göründü. Shen, "İlk gün hedefin buydu zaten," diyerek gülümsedi. "Daha fazla ısrarcı olma, bitkin düşebilirsin. Ateş, kolay elde edilebilen ama kontrolü güç bir elementtir."
Reynari bir an dik durdu, "Sabahtan beri lafa boğuyorsun, ama belli ki gerçekten bir şeyler anlatıyorsun," dedi. Ağzından laf kaçırmışçasına "Hıh," diye ekledi, "Ben de çok sevindiğimi söylemeyeceğim." Shen, ufak bir tebessümle "Kendini nasıl hissediyorsun peki?" diye sordu. Reynari birkaç saniye düşündü. "Kolum hafif uyuştu, ama içimde… bir kıvılcım var. Sanki ateş soluk alıyor gibi." Shen başını salladı. "Harika. Tam da istediğimiz his. Zamanla onu büyütebilirsin."
Ardından Shen, "Bu kadar yeter," dedi. "Yarın, yani ertesi gün asalı tekniklere yavaş yavaş geçeceğiz. Şimdilik basit el hareketleriyle ısınman iyi oldu. Sonraki aşamada asasız kontrolün sana güven vermesi lazım. Asaya geçtiğinde de her şeyi hızla büyütebilirsin." Reynari, "Peki… anladım," deyip sustu, iğneleyici bakışlarını yavaşça geri çekti. Shen, "Senin yerinde olsam, gün içinde bu basit pratikleri tekrarlarım. Alev topunu istikrarlı hâle getirmeni istiyorum. Çünkü yarın staff—yani asa—kullanımında ateşi nasıl yönlendireceğini öğreteceğim."
Reynari, "Tamam," diyerek beklenmedik bir onay verdi. Eskisi kadar iğneleyici bir tavır takınmamıştı. Belki Shen'in net ve anlaşılır anlatımı, belki de gerçekten ateşi hissetmiş olması, onu yatıştırmaya başlamıştı. Shen memnuniyetle, "O halde günü burada noktalayalım. Sen bir süre pratik yap, ben de programın asalı kısmını düzenleyeceğim. Yarın sabah aynı saatte buluşalım," dedi. Reynari, "Pekâlâ," diyerek dönüp gitmeye hazırlandı. Kibirli ifadesi tam yok olmamıştı ama Shen, "Daha kötüydü, en azından artık emir vermiyor," diye aklından geçirdi. Kadın yavaşça arkasını döndü, bakışları yine hafif soğuk ama eskisi kadar küçümseyici değildi. Sessizce alandan ayrıldı.
Shen, derin bir nefes alarak göğe baktı. Günün ortasıydı, hava ılıktı ama uzaktan rüzgâr bulutları yaklaşıyor gibiydi. Ateş eğitiminin ikinci basamağında planladığı bazı teknikleri not defterine geçirdi. "Asa nasıl tutturulacak, alevin gücü nasıl dozlanacak, psişik dalgaları devreye girecek mi?" gibi soruları kendince yazdı. Bir yandan da Reynari'nin psişik tarafıyla ateşin nasıl etkileşebileceğini düşünüyordu. Aslında bu varlık, belki de ateşi sadece güç gösterisi için istiyordu. Onu disipline edecek, aynı zamanda motivasyonunu canlı tutacak bir yaklaşım gerekliydi. "Zor bir öğrenci," dedi kendi kendine. "Ama potansiyeli, seziyorum, çok yüksek."