Chapter 4 - 4.bolum

Sarah, kate odadan çıktıktan sonra bir az daha uyudu uyandığında yara işine baktı yarası dikilmiş ti Sarah ileriye baktığında iki fare gördü sağda masasının üstünde kate in ona verdiği zehirli hançer duruyordu acaba üstünde hayla zehir varmıydı

 Sarah titreyen elleriyle ilerideki farelerden birini yakaladı. Minik hayvan avuçlarının arasında çırpındıkça, içinde kötü bir his belirdi.Dişlerini sıkarak hançeri kaldırdı ve farenin gövdesine ince bir kesik attı. Hayvanın cılız bedeni bir an irkildi, ama sonra kıpırdamaya devam etti. Sarah nefesini tuttu, gözlerini kısarak bekledi. Bir saniye. Beş saniye. On saniye. Fare hâlâ yaşıyordu. Göğsündeki ağırlık azıcık hafifledi, ama hâlâ tam anlamıyla rahatlamış sayılmazdı ... 

en sonunda fareye bir şey olmadığını görünce Oda daha demin gördüğü fakat o sırada yanmayan şömineyi gördü, şimdi ise şömine çıtır çıtır yanıyordu. İçini ürperten bir düşünce geçti zihninden. Bunu kim yaptı? Ne zaman? Bedenini saran ürpertiyle etrafına göz gezdirdi. Biri odasına girmiş olmalıydı. Belki de onu izliyordu... şömine şimdi yanıyordu o uyurken biri yakmış olmalıydı hanceri ateşin arasına yerleştirdi ve hançerin ısınmasını bekledi

 o sırada kenarda bir tahta parçası buldu parçayı dişlerinin arasına aldı hançeri eline aldı inceledi başka çaresi yoktu yere oturdu beyaz elbisesini yukarı çekti yarasına baktı daha debin ki hareketinden dolayı şimdi bile kanamaya başlamıştı Sarah bir eliyle hançeri tutarak bir eliylede yatağın bacağını sıkıca kavradı ısınan hancer ısı yüzünden kizarmisti ama rengi giderek soluyordu Sarah hançer iyice soğumadan işe başlamalıydı 

yavaş yavaş yarasına yaklaştırdı hancerin ısısını şimdiden vücudunda his ediyordu hançer yarasına değer değmez o an hayatı boyunca yaşadığı tüm acıları aynı anda his ediyor gibiydi acıyla ağzındaki tahtayı ısırdı artık acıya dayanamayacak gibi his etti sanki vücudundan lavlar akıyormuş gibiydi başını arkaya doğru uzattı bağırmak istiyordu ama kimseye görünmemesi gerekiyordu acıyla inledi sadece en son hançeri yarasından uzaklaştırdı

 hançerini yarasından uzaklaştığı gibi sanki bir cehennemin içinde üstüne buz gibi sular akıtmışlardı derin derin soluk alıp veriyordu terden dolayı yüzüne ve boynuna yapışan saçlarını geriye doğru taradı hançerinde yanık etler vardı o an Sarah kusmamak için kendini zor tutu yarasına bakacak cesareti yoktu bir az daha dinlendikten sonra Kapının yanında, askıda Kate'in ona verdiği suikast elbisesi asılıydı.

 Sarah ona baktığında, içinde istemsiz bir ürperti hissetti. Bu elbiseyi giymek istemiyordu. O, bir suikastçı değildi. Bu dünyanın bir parçası olmak istemiyordu. Ama başka seçeneği de yoktu. Dişlerini sıkarak elbiseyi aldı. Yarası zonkluyordu, her hareketi acı veriyordu ama bir an önce gitmesi gerekiyordu. Üzerindeki beyaz elbiseyi çıkardı ve siyah tulumu giydi. 

Kumaş tenine temas ettiğinde, kendini bir kafese hapsolmuş gibi hissetti. Eskisinden bile daha boğuluyormuş gibiydi. ama kaçması için buna katlanması gerekiyordu askılıkta bulduğu siyah pelerini giydi cebine daha debin ki farenin arkadaşını sıkıştırdı sonra ay ışığının içeri sürüldüğü pencereye baktı yatağının hemen üstünde olduğu için şanslıyıdı ama pencerenin kolu yoktu mecburen pencereyi kırması gerekiyordu ama önce kapıya yaklaştı kulağını kapıya verdi ve diğer odayı dinledi odadan ses gelmiyordu beliki yakında değillerdi pencereyi kırmak için bir eşya aradı 

daha debin şu içtiği tahta bardağı cama fırlattı hemen tekrar kapıya yöneldi herhangi bir ses yoktu bu sarahı sevindirmiş di çünkü bu kimsenin onu duymadığı anlamına geliyordu eliyle kalan cam parçalarını da dışarıya doğru iti ve yatağın üstüne çıkıp pencereden atlamaya koyuldu ama sarahın düşündüğünden dahada fazla yüksekti burası atladığında çok sert bir şekilde yerdeki cam kırıklarının üstüne düştü 

fakat o sırada vücudunun salgıladığı adrenalin hormonu uyuşturucu etkisi yaratmıştı vücudunun sol kısmı yere çakılmıştı yüzünde yanağının üstünde derin bir kesik olmuştu turuncu saçları birbirine karışmıştı ve gözünün önüne gelerek görüş alanını kapatiyordu bileğindeki lastik toka ile saçını at kuyruğu yaptı sol omzunda ve sol kolunda da çizikler vardı onların acısını ancak saçını toplamak için kolunu kaldırdığında his etti bir anda aklına odadaki fare geldi 

telaşla cebine baktı derin bir nefes verdi o an fareyi sol cebine değilde sağ cebine koyduğu için şükür etti daha yeni ayağa kalktı ve etrafını bakındı bir evin arkasındaydı sağında ise kocaman bir orman vardı kate ile birlikte gördüğü şehrin evlerinden birindeydi orman hafif tepede kalıyordu şu an gidebileceği bir yol da olmadığı için mecbur yamaç çıktı bir az ilerledikten sonra ormanlık arazi düzeldi ama şimdi ne yapacağını bilemiyordu çünkü izleyebilecegi herhangi bir yol yoktu mecbur ağaçların arasında yönünü bilmeden ilerledi amacı kate bahsettiği hayat alarak dünyalar arası ışınlanmayı sağlayan o yaratığı bulmaktı ~Miritler~ birden sarahin içine derin bir korku saplandı 

ya o maskeli adamlarla karşılaşırsa ya bu sefer bu kadar şanslı olmazsa korktu arkasına döndü ama artık çok geçti ormanda kaybolmuştu şimdi ne yapacaktı bir yaklasik üç buçuk saatdir yürüyor olmalıydı sonra bir anda ormanın ilerisinde kısık bir ışık gördü şimdi ne yapacaktı ışıktan koşarak uzaklaşacak mı yoksa tam tersi ışığa dahada mı yaklaşacak dı o an yapacağı şey ya onun için hayat yada ölüm olacaktı

 ama Sarah çoktan ölmüştü önce babasını kaybetmişti sonra amcası ile yengesi onu yetim haneye göndermeye çalıştı sonra en yakın arkadaşının onu hiç sevmememiş olduğunu öğrendi şimdi ise hiç bilmediği bir dünyada suikastçı olmaya zorlanıyordu yapacak başka hiç bir şeyi yoktu oraya gitmeye karar verdi 

adım adım oraya giderken korkudan dizleri titriyordu hava çok soğuktu gök yüzüne baktığında bulutlar yüzünden hiç bir yıldız görünmüyordu sadece bulutların arkasına saklanmış ayın ışığı hafif bir şekilde oramnı aydınlatıyordu korkuyordu...ama cesareti merakı ve kurtulama umudu korkusunu bastırıyordu 

yavaş yavaş ilerledi ağaçların arasından ışığın kaynağına baktığında bu bir miritiler Sarah okadar mutlu olmuştu ki, ama diğerlerinden farklıydı kırmızı değildi kanatları siyahtı ve gövdesi ile kanatlarının arasından geçen şeritler de gri değil altın sarisiydi diğerlerine göre daha az bir parlaklık yanıyordu etrafa bir taşın önüne çökmüş öylece oturmuştu çok mutsuz görünüyordu ve kate ile birlikte gördüğüne kıyasla daha ince ve güçsüzdü 

Sarah korkuyla öne doğru bir adım attı mirit heyecanla sesin geldiği yöne baktı gözlerinde büyük bir mutluluk belirdi birden Sarah çok korkmustu miritlerin gözündeki mutluluk sarahı tedirgin etmişti sarah korku ile cebindeki fareyi çıkardı ve miritin önüne bıraktı "b-ben hayat g-getirdim beni dünyama ış-ışınla" miritin heyecan ile sarahın yanına süzüldü ve fareyi pençesine taktı fareden damlayan kanlar korkunçtu fare çaresizce çırpındı mirit onu ağzına attı ve zevkle çiğnedi 

Sarah kusmamak için kendini zor zapt ediyordu miritin yemeği bitince saraha kocaman güldü Sarah o an çığlık atmak istedi ama korkusu buna izin vermiyordu mirit kalın bir sesle konuşmaya başladı "senn nerden geldin baklalım" sarah dünyadan diyince mirit korkunç bir kahka attı ve "geldiğin dünyayı sormuyorum kıralığı soruyorum" Sarah hızlıca "silmina kıralığı" dedi mirit o kalın sesi ile konuşmaya başladı "demek karşı ülkeden geldin ve beni oradaki zavali miritlere benzettin" sarah çok şaşırmıştı uzun zamandır yürüyordu beliki farklı bir ülkenin sınırlarına gelmişti "siz dünyalar arası ışınlanma yapamıyorsunuz" mirit tekrar güldü "ah tabiki yapabilirim ama karşılığında hayat denilen o zavali şeyi biz istemeyiz çünkü biz asiliz biz hayat ile yaşamıyoruz biz kan ile yaşıyoruz ve bu ışınlanma gücümüzü insanlara bahş etmeyiz kendimiz için kullanırız " Sarah şimdi düşüp bayılacaktı ama dik durmaya devam etti mirit konuşurken sarahın etrafinda dönüyordu "b-ben sana kan verdim bu dünyaya ait değilim lütfen beni kendi dünyama ışınla lütfen" mirit sarahın yalvarmasın dan minik bir haz almıştı ve sırıtı sonra "berki senin için bir istisna yapardım ama daha fazla kan istiyorum " Sarah o an kaçması gerektiğini anlamıştı bir adım geri gitti miritin sivri pençesi bir anda boğazına yapıştı ve onu boğmaya başladı Sarah boğulurken mirit gözlerini ona dikmiş kocaman gülüyordu bir anda havda bir ıslık sesi hızla ilerledi mitite bir ok saplanmıstı sarah ne olduğunu anlamadan bir kaç saniye nefes almanın ferahlığıni his edip derin derin nefes alıp verdi sonra okun geldiği yöne baktı bu Callumdu, atığı okla mirti geri itmişti Callum'un sesi bir emir komuta veriyordu "onadan uzak dur" sarah hızlıca bir adım geri attı öfkelenen mitit sarahın üstüne daha da ilerledi tam o sırada amara sarhın önüne atıldı sağ ayağı iler uzanmış hafif sol dizinini de kırmıştı elinde tuttuğu hançer bal rengi gözleri ile uyumlu bir şekilde parlıyordu beliki kate in anlatıgı sihirli bir eşya ile yapılmıştı sarahın önünde bir elinde ki hançeri mirite yoneltmis diğer eli ile de saraha durmasını işaret edip o nu koruyordu bir anda havya sıçradı miritin üstünde ters takla atarken miritin kantlarının arasını hançeri bir kez saplayıp çıkardı mirit acı ve öfkeyle tiz bir ses çıkardı Derken ormanın derinliklerinden soren koşarak geldi her iki elinde de kılıç vardı koştu sorennin kılıçları miritin sol kanadına derin yaralar bıraktı ama mirit hayla devrilmemiş sol kandi yerde sağ kendini zorla havada tutuyordu çok sinirlenmisti son bir kez saraha bakıp ona doğru hamle edince bir anda bir gölge sarahin önüne şimşek gibi geldi bu callum du durduğu tepeden sarahın önüne atlamıştı sarhı arkasına almıştı Sarah onun arkasında küçük bir kız gibi his etmişti ama başka çaresi yoktu bir anda bir gürültü kopmuştu Sarah ve calum sarsılmanın etkisi ile arkaya doğru düştüler etrafta her yer duman olmuştu Sarah ne olduğunu anlamamıştı ormanda boş boş etrafa bakarken aniden bir el sarahın bileğinden sıkıca kavrayıp kenara çekti, bu callum du Sarah ve callum ormanda durmuş dumanların içinde bomboş etrafa bakıyorlar Sarah ister istemez calluma bakıyordu nedense gözünü callumdan almıyordu duman yayılmaya başlayınca callum da bir anda saraha baktı bir anlığına göz göze geldiler birbirlerine derin derin bakarken sanki zaman durmuştu bir anda callum kendine geldi ve sarahin bileğini tutugunu fark etti sarahın billeğini hızlıca bırakıp etrafa bakmaya devam etti yavaş yavaş mirit gözüktü yerde çömelmiş kanatları ile kendini sarmış öylece ortada duruyordu etraftaki otlar yanmıştı miritin üstünden ise dumanlar yükseliyordu bir anda katein sesi geldi "ah eskisi kadar iyi değilsin ha" callum ve Sarah sesin geldiği yöne baktı kate siyah pelerini giymiş bir ağac dalının üstünde oturuyordu elinde ise mavi jele benzeyen gülle boyutunda bir top vardı kate topu elinde havya attıp attıp tutuyordu Callum'un gözünde bir ışık belirdi ve "Ah sende eskisi gibi İyi nişan alamıyorsun değil mi" dedi gülerek kate ise "sen şimdi görürsün kim kötü nişan alıyor" callum sarahın elini hızlıca tutu gözleri hayla kate de idi sonra sarahi çekiştirip geri doğru koştular bir az sonra kate miritin üstüne o topu attı ve daha debin ki gürültü ve ses yine çıktı ama bu sefer uzakta kaldıkları için duman onlara gelmemişti Sarah başını yine Callum'a odakladı yeşil yakut gibi gözleri ile callumu inceliyordu daha debinki olaylardan dolayı nefes nefese kalmış maskesini aşağı indirmisti kumral saçları hayla arkada Bağlıydı sivri bir çeneye sahipti kirli saklıydı gözleri cekikti teni beyazdı fakat yüzünde bir çok yara izi ve leke vardı çene kasları çok belirgindi hokka bir buruna sahipti doğruca dumanın geldiği yöne bakıyordu koyu kahve rengi gözleri hafifi cekikti adam bir anda saraha baktı Sarah affalamıştı belliki bunu hiç beklemiyordu ne diyeceğini bilmiyordu callum gözlerini saraha dikip öylece baktı Sarah kendini toparlayıp zorla birkaç kelime söylemişti "b-ben teşekkür ederim yani şey beni kurtardığınız için" callum baya sinirliydi hiç bir şey söylemedi önüne dönüp dumanlarin olduğu yere doğru hızlıca ilerledi beliki sarahın elini tutugunu unutmuştu o ilerleyince sarhta hızlıca arkasından gitmek zorunda kalmıştı geldiklerine miriten hiç bir iz yoktu sadece yerde parlayan sarı bir taş vardi soren ve amra da diğer taraftan gelmişlerdi soren yerdeki taşı aldı ve kolunda olan deri kahve rengi çantaya attı sonra kate aşağı atlayıp onların yanına geldi amara sinirli bir şekilde callum ve sarahın elline baktı callum amara nın baktığı yere bakınca hayla sarahın elini tutugunu fark edip elini hızlıca bıraktı amara saraha omuz atarak ileri gitti ve bir taşın üstüne oturup parlayan hançerinini incelemeye koyuldu callumda sinirli bir şekilde "senin burda ne işin var nasıl buraya geldin" dedi sarah ne olduğunu anlamamisti çaresizce etrafa baktı kate ile soren de callumun bu sorusunu merak ediyordu Sarah ise "bilmiyorum ben sadece yürüdüm bilmiyorum" dedi callum daha da sinirli bir şekilde "yalan söyleme sadece bir kaç saate buraya gelmen imkansız hem ayrıca neden düşman ülkenin sınırına geldin" sarah 

 callumun onu ne ile imtihan ettiğini anlamıştı ve "beni ihanet ile mi suçluyorsun" dedi callum da sinirli bir şekilde "evet" dedi sarah ne diyeceğini sasirmisti gözleri dolmuştu boğazı düğümlenmişti sadece "sizi tanımıyorum bile neden böyle bir şey yapayım" dedi callum aynı şekilde "o zaman neden gecenin bu vaktinde düşman ülkenin sınırlarındaydın" sarah korkmuştu ne yapacağını bilmiyordu çaresizce kate e baktı "Kate sen söyle ben böyle bir şey yapmam" Kate bir kaç saniye duraksadı ve calluma dönüp "Sarah haklı o öyle bir şey yapmaz bir yanlışlık var" callum kate in sesini hiç duymamış gibi davranarak "buraya seni kim getirdi ve nasıl bu kadar hızlı geldin yoksa bir atlamı? atı nereye sakladın" sarh korkusu arttı ama baş eğmeyecekti daha buraya yeni gelmişti "kimseyi tanımıyorum ne saçmalıyorsun sen" Sarah en son hızlıca arkasını dönüp daha demin amranın gittiği yere gitmeye koyuldu ama tam o sırada ayağının önündeki taşa takıldı karanlıktan dolayı görmemişti yere düştüğünde callum dahada sinirlenerek üstüne bağırdı "sen yarin benimle cehennemin yanına geleceksin o seni ne yapacağını iyi bilir" Sarah yerde öylece kalmış calluma bakıyordu calluma okadar sinirle bakıyordu ki ağlayamıyordu aslında bıraksan o an küçük bir çocuk gibi ağlayabilirdi ama calluma bunu tatırmak istemiyordu kate hemen onun yanına çömelip onu korumaya yöneldi "callum derhal git buradan derhal" callum o sinirine rağmen Kate'in sözünü dinledi ve saraha hiç bakmadan amara nın yanına gitti Sarah callum gittiği gibi ağlamaya koyuldu kate hemen sarahin göz yaşlarını eliyle temizleyerek "şşşşt geçti tamam tamam " Sarah hemen kate sarıldı ve kendini aciklamay koyuldu "Ben sadece yürüdüm bir mirit ile kendi dünyama gidecektim bu kadar kimseye zarar vermeyecektim " Kate sarahı göğsüne bastırıp "tamam tamam geçecek" dedi soren ise sadece onları izliyordu birden Soren'in yüzünde bir aydınlanma oldu hızlıca yere çömelip sarahin ayakkabısını çıkardı bunun üzerine Sarah ve kate ne olduğunu anlamadı. Sarahın kafası karıştı ve telaşla sordu "ne yapıyorsun " soren cevap veremeyince kate saraha susmasnı anlatacak şekilde hafifçe elini kaldırdı ve birlikte Soren'in ne yaptığına baktılar soren yavaşça ayakkabının tabanını inceledi ve deri çantasından küçük bir şişe çıkardı şişenin içindeki şefaat sıvıyı titrek eller ile ayakkabının tabanına döktü ayakkabının tapaninda birden yeşil yapskan gibi bir jel ortaya çıktı soren sevinçle kate'e baktı katein de yüzünde bir sevinç vardı ikiside aynı anda "yandal mantarı" dedi sarah ne olduğunu anlamadı oturduğu yerde iyice doğrulup "ne mantarı " dedi kate hevesle "yandal mantrı" dedi ve Soren'in elinden ayakkabıyı alıp calluma doğru koştu sarah meraklı gözler ile Soren'e baktı soren açıklama gereği duyup "şey yandal mantarı silminaya özgü bir mantardır oldukça nadir bulunur son 2 yıldır hiç rastlamadım" Sarah merakla "peki ne ise yarar" dedi "eğer ki bu mantarı ezip bir yerine sürersen o an aklından ne geçerse gerçek olur " ve bir az daha alıngan bir şekilde "sende beliki bizden kaçmayı yani silmindan kurtulmayı aklından geçirmişsin" Sarah soren in alındığını ve üzüldüğünü anladı daha fazla soru sormadı çünkü beliki soren çok üzülmüştü kate sarahın ayakkabısını aldığı için daha debin düştüğü yerde oturmaya devam etti uzaktan kate ile callumu izledi kate telaşla calluma bir şeyler anlatmaya çalışırken callum ayakkabıyı inceliyordu amara ise bir ateş yakmış ateşin başında kendini ısıtıyordu kate ayaktayıdı callum ise ateşin başında bir taşa çömelmiş ti Sarah karanlıktan onları izliyordu 

 *

"Sana kız bilerek buraya gelmedi diyorum niye anlamıyorsun" callum elindeki bota dahda dikkatli bir şekilde bakarak cevap verdi "bende sana bunun bir tuzak olabileceğini söylüyorum" Kate çıldıracak gibi oldu callum onu anlamamakta ısrarcıydı "bak callum sana sarahı buraya cehennemin getirmemei istediğini söylüyorum madem Sarah hain neden buraya getirilsin ki" callum elini alnına vurarak "bilmiyorum ama tek bildiğim şey o na güvenmemiz " Kate artık dahada sinirli bir şekilde derin bir nefes aldı tam o sırada ortama göre baya sakın olan amaranın sesi geldi "callluma katılıyorum o nu tanımıyoruz" Kate sinirden delirecek gibi oldu "yeter! Siz beni görevimi eksik yapmakla suçluyorsunuz ve buna hakkınız yok eğer ki görevinde bir yanlışlık yaptıysam ve yanlış kişiyi buraya getirdiysem buna ancak cehennem karar veriri" Bu sefer calluma dönüp işaret parmağıyla ve daha sinirli bir şekilde "eğerki yarın Sarah cehennemin yanına götürülürse sana dünyayı dar ederim callum ve inan bana bunu hiç istemezsin" calum Kate'in bu sözlerine karşılık başını hafif yana eğerek "bunu nasıl yapacaksın" Kate calluma bir adım daha atarak işaret parmağını göğsüne değdirdi. Oldukça sert bir görünüm ile yavaş yavaş "bir daha kate diye birini tanıyorum diyemezsin" sesini bir az daha artırarak ve yine teker teker "bir daha benim küçük bir kız kardeşim var diyemezsin" callum hiç bir şey söylemedi oldukça şaşırmıştı. Kate başka bir kelime etmeden sarahın ayakkabısını callumun elinden hınçla çekti ve geri dönüp sarahın yanına doğru ilerledi 

 *

Sarah artık yerde otumaktan sıkılmıştı sonra kate'in ona yaklaştığını gördü hava karanlıktı bundan dolayı başta sadece Kate'in suluietini fark etti kate ona yaklaştıkça görüntüsü dahada netleşti. Kate sarahin yanına oturup ona ayakkabısını uzattı Sarah ayakkabısını alıp altındaki yapışkan yeşil sıvıya baktı ve kate "şey bu mantarı ne yapacağım" kate hiç cevap vermeden başını ateşin olduğu tarafa çevirip "soren! Bir gelsene" soren ayağa kalktı onlara doğru geldi ve "efendim " dedi kate ise hiç cevap vermeden sarahın ayakkabısını gösterdi soren ayakkabıyı eline aldı ve tekrar incelemeye başladı "şey malesef bir kez kullanıldığı için tekrar ise yaramaz zatten bu mantarı pek çok kez maaf ettim sanırım kullanamıyorum " Sarah merakla sordu "şey neden kulanamdın ki" sorenin cevabı hiç gecikmedi "çünkü istediğin şey gerçekten kalpten olmalı yoksa hiç bir işe yaramaz" soren elindeki bir bıçak ile yapışkan sıvıyı alıp yere sürdü Sarah soreni incelerken callumun geldiğini fark etmemişti hemen ayakkabısını yerden alıp giydi ve hemen hemen yarım saattir oturduğu yerden kalktı kate o kalkarken ona endişeli bir bakış attı ama bir şey demedi callum onların yanına geldiğinde hiç bir şey söylemeden direk saraha yöneldi kate hışımla ayağa kalkıp "callum..." callum katein sözünü bitirmesini beklemeden "Sana söylüyorum yarın eğitimlere başlayacaksın burda olmaya kabuleneceksin çünkü artık burası senin evin ha eğer tam tersi olursa ve tekrar kaçmak gibi bir girişimde bulunursan seni bir zaat ellerim ile gebertirim" geldiği hışım ile geri gitti Sarah ne olduğunu anlamamıştı kate şefkatle sarahin kolunu tutu soren ise ne olduğunu beliki yeni anlamıştı ayağa kalkıp "daha debin callum sana ikinci bir şans mı verdi yoksa ben zehirlenip öldüm de siz benden mi saklıyorsunuz" Sarah istemsizce sırıtıp "Sence hangisi mantıklı?" Soren cevap vermedi bir kaç saniye duraksayıp gerçekten de düşündü sonra başını kate'e döndürüp "gerçekten öldüğümü benden Saklıyormusunuz" Sarah sorenin ciddi olduğunu anlayınca yüzünde endişe ile bir korku oluştu 

 *

""Anlamıyorsun, Kate! Ben kendimi buraya ait hissetmiyorum. Neden bilmiyorum ama bir yanlışlık olmalı!" diye yankılandı Sarah'ın sesi.

Kate ile beraber bir ağacın az ötesinde ateş yakmış, oturuyorlardı. Callum, Amara ve Soren ise farklı bir grup oluşturmuş, biraz ötede oturuyorlardı. Kate düşüncelere dalmış, Sarah'ı duymuyordu bile.

"Kate, cevap ver! Bir yanlışlık olmalı, Kate!"

Kate aniden başını Sarah'a çevirdi. Çok ciddi duruyordu.

"Bir yanlışlık yok, Sarah. Sen bu dünyaya aitsin."

Sarah'ın gözleri doldu. Ne yapacağını şaşırdı ve sadece önüne dönüp sustu. Biraz zaman geçtikten sonra Sarah, Kate'e dönüp,

"Ama ya alışamazsam?" dedi.

Kate, gayet kararlı bir sesle, "Alışacaksın." dedi ve ekledi:

"Korkma, ben seninleyim. Hep de seninle olacağım."

Kate, Sarah'ın tam ikna olmadığını görünce, "Tamam, şimdi şöyle yapalım. Sen bana istediğini teker teker sor, ben de sana cevap vereyim." dedi.

Sarah, bu fikri görünüşe göre sevmişti ve hemen başıyla onay verdi. Birkaç saniye sonra, "Peki, eğer yanlış kişiyi getirmişsen... Yani getirmen gereken kişi ben değilsem?" diye sordu. Kate, çok hafif sırıtarak, "Buna imkân yok." dedi. Sarah hemen atıldı. "Nereden biliyorsun?"

Kate, işaret parmağını Sarah'ın koluna doğrulttu ve, "Kolundaki ben." dedi. Sonra kendi kolunu açarak, "Doğuştan suikastçı olan herkeste var." dedi ve kolunu Sarah'a gösterdi.

Sarah, korku ve heyecan karışımı bir duyguya kapıldı. Çünkü Kate'in kolunda da, bileğinin birkaç santim üstünde, tıpkı kendisinde de olduğu gibi zeytin büyüklüğünde siyah bir ben vardı. "A-ama... Bu bende kinin aynısı!"

Kate, deri elbisesinin kolunu aşağı indirdi ve, "Biliyorum. Bu, Cehennem'e bağlı tüm suikast çetesi üyelerinde vardır ve bu da senin bir suikastçı olduğunun kanıtıdır." dedi.

Sarah afallamıştı. Küçüklüğünden beridir nefret ettiği doğum beni, onun bir suikastçı olduğuna mı işaret ediyordu? Ama bu siyah ben lekesini hep saklamıştı. Kate veya bir başkası bunu nasıl olmuş da görebilmişti? Demek ki sandığı kadar iyi bir kamuflaj yaratmamıştı.

"Peki... Suikastçı çetelerinin hani birbirini tanımasına izin yoktu? Bu benler kimde varsa, demek oluyor ki o bir suikastçıdır?" Kate, hiç beklemeden cevap verdi:

"Bu benleri biz hayatımız pahasına saklarız." Duraksadı ve birkaç saniye sonra sessizce, "Ki gerçekten hayatımız pahasına... Bunlar ben değil, birer işaret. Ve Cehennem, bu işaretlerden bizi tanır. Yani, Cehennem suikast çetelerindeki herkesi tanımaz. Kolunda bu işaret varsa, o zaman senin bir suikastçı olduğunu anlar."

"Herkesi oradan mı getiriyor?" Kate, anlamadığını ifade edecek bir yüz ifadesiyle, "Nereden?" diye sordu.

Sarah da, "Oradan işte... Yani bizim dünyamızdan?" dedi. Kate, başını tekrar ateşe doğru çevirip, kollarını dizlerine dayayarak parmak uçlarını birleştirdi ve ateşe biraz daha yaklaşıp birkaç saniye bekledi.

"Hayır. Buradan olanlar da var. Mesela Amara ile Elowen buralı. Ama ben, sen, Callum ve Soren diğer dünyadan geldik."

Sarah, cevabını almıştı. Başka soracak bir şey arıyordu. Ve bir anda ormanda karşılaştıkları adamlar geldi aklına.

Hemen sordu: "Peki, ormanda bize saldıran kişiler... Onlar kimdi?" Kate, belli ki böyle bir soru beklemiyordu. "Onlar... Onları ben de tanımıyorum. Büyük ihtimalle..." Durdu. Sanki konuşmasını biri engelliyordu.

Sarah daha da meraklanıp, "Büyük ihtimalle ne, Kate?" diye sordu. Kate sessizliğini korudu. "Kate, cevap ver! Büyük ihtimalle ne?" Kate, hızlıca ve bir çırpıda, "Büyük ihtimalle senin peşindeydiler." dedi.

Sarah'ın içini soğuk ve keskin bir korku kapladı. Dizlerini tutan bağlar koptu. Ne diyeceğini bile şaşırmıştı. Ne demek oluyordu bu? Nasıl Sarah'ın peşinde olabilirlerdi?

Sarah... Sarah hiçbir şey yapmamıştı.

Artık gerçekten dayanamıyordu. Hatta Kate'e soru bile sormak istemiyordu. Ama kendini zorladı. "B-ben, n-ne?"

Sesi çok boğuk çıkıyordu. Gözleri dolmuştu.

Kate, hızlıca Sarah'ın ellerini tuttu. Sarah'ın kıvırcık, turuncu saçları ateşin ışığında kırmızı gibi görünüyordu. Saçlarını kenara atmış, o tarafa doğru başını eğip sadece Kate'e bakıyordu. Yeşil gözleri çok canlı görünüyordu. Daha demin aldığı sıyrıklar ve yaralar, beyaz teninin üzerinde hâlâ tazeydi.

Kate, Sarah'ın ellerini daha da sıkı kavrayarak, "Bilmiyorum... Bizim orada olduğumuzu nasıl biliyorlardı, bilmiyorum. Ama bu konuyla Cehennem bizzat ilgilenecek, sen merak etme." dedi.

Sarah, yutkunarak, "Ama... Belki başka bir şey için saldırdılar? Nereden biliyorsun benim için olduğunu?" dedi.

"Sarah, liderleri bizzat seni yakalamaya çalıştı. Ve ayrıca, sana öldürücü bir darbe indirmedi. Hançer zehirli olduğu için bayıldın. Yere düştüğünde seni tuttu. Hatta bilincini kaybederken telaşla başında bekliyordu. Belki de senin zarar görmeni istemiyordu. Onun için zaten adamlarını geri çekti. Çünkü bizim karargâhımıza çok yakındık. Seni daha hızlı yetiştirebileyim diye... Yoksa istese, seni de kaçırır, beni de öldürebilirdi o sırada."

Sarah'ın çenesi istemsizce titriyordu. "P-peki ya tekrar s..." Devamını getiremiyordu. "Merak etme, Cehennem onları bulacak."

Sarah, başını ellerinin arasına aldı. Turuncu kıvırcık saçları, ince parmaklarının arasında başının arkasına doğru düzeldi. Sesi inledi.

Kate hemen kalkıp yanına çömeldi. Ellerini Sarah'ın omuzlarına koyup biraz sıktı.

"Kendini korumayı öğreneceksin. Yarın eğitimlere başlayacaksın. A6 ekibi olarak hep senin yanında olacağız. Sakın ama sakın korkma."

Sarah tepki vermiyordu. Kate, sıkıca Sarah'a sarıldı. Sarah, başını Kate'in göğsüne bastırdı. Ellerini yüzüne kapatıyordu. Sadece ağlama hıçkırıkları duyuluyordu...

 *

Gün daha yeni ağarmaya başlamış, fakat hâlâ tam sabah olmamıştı. Callum, Sarah'nın başında oturmuş, öylece ona bakıyordu. Amara az ötede uyumuş, Kate ise bir ağacın dibine sırtını yaslamış, uykuya dalmıştı. Dün gece giydiği siyah pelerin hâlâ üstündeydi, şapkasını başına geçirmişti. Şapkasının altından yalnızca küçük burnu ve çenesi görünüyordu. Bir dizini kırmış, diğer bacağını ise uzatmıştı.

Soren, az ileride oturmuş, arkasını Callum'a dönmüştü. Sessizce hançerleriyle oynuyordu. Saçları kırmızı ile turuncu arası bir tondaydı ve hafif kahverengi yansımalar barındırıyordu. Üzerinde dün giydiği savaşçı elbisesi vardı; deri, siyah renkli ve kolsuz bir elbiseydi bu.

Sarah ise yerde uzanmıştı, üzerinde lacivert bir battaniye vardı. Callum onu nedensizce izliyordu. Beyaz tenindeki yaralar kabuk tutmaya başlamıştı bile. Bir anda, uykudayken yüzünü buruşturdu. Bu, onu küçük bir çocuk gibi göstermişti ve Callum'a komik gelmişti. Hafifçe sırıttı. Tam o sırada Sarah gözlerini yavaşça araladı. Yeşil gözleri, aynı yavaşlıkla ortaya çıktı. Yattığı yerdeki çalı çırpı ve kısa yeşil bitkiler arasında gözleri çok güzel görünüyordu.

Callum endişeyle kendini toparladı. Sarah kendine gelmeye başlamıştı. Callum'u fark edince hızla doğrulup biraz geri çekildi. Callum'dan korkuyordu. Hemen etrafına bakındı, ancak hiçbir şey söylemeden Callum'a bakmaya devam etti.

Sonra, Soren'in sesi duyuldu:

"Callum, gitme vakti geldi. Kızları uyandırayım mı?"

Fakat onun uyandırmasına gerek kalmadan Kate irkilip uyandı ve "Gidiyor muyuz?" diye sordu.

Callum hafifçe başını salladı. Sarah ayağa kalktı ve Kate'e doğru ilerledi. Kate de hemen ayağa kalktı. Soren, Amara'yı uyandırmaya giderken, Sarah, Kate'in kulağına fısıldadı:

"Callum niye bu kadar sinirli?"

Kate hafifçe gülerek, "Merak etme, başlarda böyledir ama alışınca anlayacaksın ne kadar iyi niyetli olduğunu," dedi ve Callum'a doğru ilerledi.

Sarah da çaresizce onun peşinden gitti. Callum'un yanına vardıklarında amara ile sorende gelmişlerdi 

amra kahve rengi ve turuncu kabarık saçlarını sıkıca at kuyruğu şeklinde bağlamıştı atkuyruğu olan kısımlar kahve ve kabarık tı saçlarının üst kısımları kiremit kırmızısıydı oldukça pürüzsüz bağlamıştı saçlarını sivri çenesi ve kulakları oldukça belirgin bir haldeydi 

Dördü birlikte callumun etrafında bir çember çizdiler callum sakince elini sorene doğru uzati ve avcunu açtı soren hızlıca yanındaki kahverengi çantasından deri bir harita verdi callum haritayı alınca yere bıraktı ve açtı sonra hançerini çıkarıp direk anlatmaya koyuldu

"Biz burdayız yani drokiva kıralığinda gitmemiz gerek yer burası silmina simdi orman yolundan gideceğiz 4 farklı yol var iki gurup şeklinde devam etmek zorundayız" ve durup sorene baktı soren hızlıca yine çantasına girdi ve küçük bir kese çıkarıp calluma verdi 

Callum keseyi açtı ve içinden bilye boyutunda sarı toplar çıkardı aradan başlayarak herkese birer tanne verdi ve devam etti 

"Eğer ki bir şey olursa kasaç ları kullanacağız" Sarah kendine hakim olamadı ve sordu "kasaç?" Callum saraha baktı ve "haberleşmek için" bir kaç saniye sonrada "konuşurken sözümün kesilmesinden nefret ederim" sinirli bir şekilde devam etti

"Dediğim gibi iki gurup şeklinde devam edeceğiz güçlerin dengelemek icin" Sarah dönüp "sen benimle geleceksin" sonra tekrar haritaya dönüp hancerle yolların üstünden geçti "Kate, sen amra ve soren bu yoldan gideceksiniz lideriniz sensin sen ne dersen o kimse karşı çıkmayacak" ve tekrar 

Sarah dönüp "sen ve ben buradan gideceğiz sakın sözümden çıkma egerki sözünden çıkarsan seni mahvederim" Sarah mecbur bu teklifi kabul etti 

Hançeri aldı ve eliyle sorene haritayı toplamasını işaret etti soren haritayı katlayıp çantasına koydu Sarah callumun verdi kasaçı cebine koyarken cebinde bir şey fark etti 

Çıkarıp bakınca beyaz bir toka gorsu üstünde küçük bir gül vardı toka simlerle süslenmişti bunu kim sarahin cebine koymuş tu ki Sarah tokayı incelerken callumun sesi geldi 

"Gelmeyi düşünmüyor musun" Sarah tokayı hızlıca cebine yerleştirdi ve calluma doğru koşar adımlarla ilerledi