Hava hala güneşli miydi yoksa bana mı öyle geliyordu? Neden Haziran ayında bu kadar sıcak olur ki? Halbuki şimdi yağmur yağsa ve ben sırılsıklam olsam. Ve yağmur usulca yere düşerken bütün benliğimi temizlese. Yeter mi bu kadar mahvolan hayatıma yağmur damlaları? Temizler mi bu kirli geçmişimi? Annemle babamı geri getirir mi ya da onların acısını da alıp toprağa karışır mı? Meğer ne çok şey istiyormuşum ben yağmurdan.
"Merve, hadi kalk geç kalacaksın." Büşra'nın sesi iyice kendime gelmemi sağladı. Burnuma mis gibi kokular geliyordu.
"Kalktım, iki dakikaya sofra da olurum."
Uykumu alamadığım için yüzüme somurtkan bir ifade takındım. Bugün sınav olduğunu az kalsın unutuyordum. Hemen yatağımdan kalktım. Tabi Merve hanımın yatağından olaysız kalkması ne mümkün? Sakarlığım her zamanki gibi üstümde olduğundan yorganla beraber yere kapaklandım, yorgandan zar zor kurtulup ayağa kalktım. İpek nevresimlerle örtülü yatağımdan kalkmak sabah sabah işkence gibiydi, sarsak adımlarla peluş halımın dokusunu hissede hissede banyonun yolunu tuttum, kişisel bakımımı yaptıktan sonra aynadan kendime baktığımda bir iç çektim, belime kadar uzanan simsiyah saçlarım birbirine dolanmış, yeşil gözlerimin ışığı neredeyse sönmüştü, babam çimen gözlüm diye severdi beni hep, annemse sırma saçlım deyip okşardı saçlarımı, kestirmemi istemediğinden dolayı saçlarım kendimi bildim bile uzundu, tarağı elime alıp dalgalarımı omuzlarımdan aşağı ahenkle sarkıttım, daldığım düşüncelerimden yüzüme çarptığım suyla çıktım, biraz daha oyalanırsam kahvaltı edemeden okula gidecektim, aceleyle mutfağın yolunu tuttum. Canım arkadaşım yine kahvaltımı hazırlamıştı, Büşra benim bu hayattaki tek dayanağımdı, çocukluk arkadaşım,aynı zamanda da yan komşumdu, gece bizde kalması için ikna etmiştim, malum kocaman evde tek kalmak hiç kolay değildi, o iğrenç günün ardından yalnızlık hayatımda daha korkunç bir hal almıştı.
"Merve! Ah Merve Ah! Ya geç kalırsak okula, bu sefer Hasan hoca asla almaz sınava haberin olsun."
Beni benden çok düşündüğünü gözlerindeki sevgiden anlıyordum. Ona baktıkça gülümsemem daha da arttı. Sandalyemi çekip yerimi alınca omuz silkmeden edemedim.
"Aman Büşra, almazsa almasın, sanki üniversiteye gidebileceğim."
Yüzündeki sevgi ışığını aniden sinire döndüren de yine bendim, çatalını eliyle sıkıp sivri tarafını yüzüme doğru uzattı.
"Ne saçmalıyorsun sen, tabiki de gideceksin."
Tabağıma dönüp peynirimden bir çatal aldım, konuyla çok ilgilenmediğimden aheste aheste çayımı yudumladım.
"Bu konuda konuşmak istemiyorum."
Büşra benden yılmış olacak ki derin bir nefes verdi, tabaktaki böreğe çatal batırıp kocaman bir dilim ısırdı.
"Neyse tamam, kahvaltını yap, daha sonra konuşuruz bu konuyu."
Ağzı dolu olduğundan börekteki peynirleri döke saça konuşması onu daha bir tatlı göstermişti, dayanamayıp yanaklarını sıktım, güle oynaya bitirdiğimiz kahvaltıyı yine güle oynaya topladık, işimiz bitince merdivenlere yönelip hazırlanmak için odama çıktık, iki katlı mütevazi bir villada oturuyordum, mütevazi ve villa kelimeleri her ne kadar yan yana eğrelti dursa da süsten uzak sade mobilyalarımız, duvarları süsleyen aile tablolarımızdan başka fazlalık hiçbir şey yoktu, tüm o şaşalı villalara inat kendi minik yuvamızı hiç bozmak istemezdi annem, babam evin düzeni konusunda anneme hiç karışmazdı, kendi madalya ve ödüllerinin bulunduğu köşesi dışında her şeyi anneme bırakmıştı. Üzerime feracemi ve bordo penye şalımı geçirip son kez aynadan kendime baktım, kapandığım zaman kendimi anneme benzetirdim, gözlerimin yeşilini annemin zifiri karanlık gözlerine tezat olarak dedemden almıştım ama kendimi ona benzetecek ufak detaylar bile çok hoşuma gidiyordu. Büşra da hazırlanınca birlikte veranda da ayakkabılarımızı giyip yola koyulduk. Ailemin ölümünden sonra okula üç yıl ara vermiştim, muafiyetten yararlanıp bitirme sınavlarına girdim, geriye tek bir sınavım kalmıştı, diploma benim için çok önemli olmasa da annemle babamın oldukları yerde mutlu olmalarını ve benimle gurur duymalarını istiyordum, aslında hayalim doktor olmaktı, olmaktı diyorum çünkü devam etmeyi düşünmüyordum, kimsenin ailesini öldürmek ya da sevdiklerine zarar vermek istemiyordum. Eğer o gün evden hiç çıkmasaydık şu an yanımda olurlardı, şimdi bu heyecanı birlikte yaşardık, diploma alırken elimi tutarlardı, babam saçlarımı okşar alnıma minik bir buse kondururdu, o acı gün, ah o acı gün, koca dünyada yapayalnız kalmanın verdiği acı hissiyatı titreyerek üzerimden atmak istedim, kafamda bin bir tilki öfkeyle bir o yana bir bu yana koşuşturmaya başladı, nefes almalarım kesik kesik devam edince göğsüme elimi bastırma ihtiyacı hissettim, düşüncelerimden beni sıyıran, bir elin beni çekmesi ve ardından gelen acı korna sesi oldu, kulaklarımda yankılanan ses beynimin içinde volkan gibi patladı, hiç kimse, hiçbir şey bana olanların hesabını veremezdi, korna sesini duymak travmamı tetiklediğinden kulaklarımı kapayıp yere çöktüm ve etrafımdakileri umursamadan ağlamaya başladım, Büşra yanıma gelip sarıldı.
"Tamam canım, sakin ol, ben yanındayım." Kollarımı içimdeki bütün öfke ve hüzne rağmen usulca Büşra'ya doladım.
"AMA ONLAR YOK, ANLIYOR MUSUN, YOK!" Gözlerim kapanmadan önce boğazım yırtılana kadar bu cümleyi haykırdım.
…
"Uyanıyor galiba." Kulaklarıma dolan sesle huzursuzca gözlerimi açtım, ortama göz gezdirdiğimde gümüş demire takılı beyaz perde ve burnuma dolan kokudan hastanede olduğumu anladım.
"Ne oldu bana?" Sesimi kendim bile zor duymuştum. "Yorma kendini canım, bir an sinirlerin boşaldı ve bayıldın, şimdi hastanedeyiz, çok şükür iyisin."
Artık bayılmalarım normal gelmeye başlamıştı, ne zaman ailem aklıma gelse, travmamı tetikleyecek en ufak bir şey de gözlerim kararıp bayılıyordum. Kapı çaldı, doktor içeriye girdi, elindeki kağıtlara bakıp göz ucuyla serumumu yokladı, gözlüğünü işaret parmağıyla düzeltip yüzüne ince bir gülümseme kondurdu.
"Hastamız nihayet kendine geldi. Her hangi bir sorun görünmüyor. Nasılsınız bakalım?" Nasıldım sahiden? İyi miydim? İyi hissetmenin ne olduğunu unutmuştum. Formaliteden cevap verdim.
"Daha iyiyim sağolun." Feracemin dökülen eteklerini toplayıp omuzlarımı geriye doğru esnettim.
"Kendinizi fazla yormuşsunuz Merve Hanım, biraz daha dikkat etmeniz gerekiyor, çok güçsüz düşmüşsünüz, beslenmenize dikkat etmelisiniz."
Büşra, doktorun söylediklerini kulak ardı edip sözünü kesti.
"Ne zaman çıkarız hastaneden?" Soruyu yöneltmesinin sebebi bendim, hastanelerden nefret ettiğimi bildiğinden acele etmesi normaldi, beni benden fazla düşünüyordu.
"Serumunuz bitti, herhangi bir sorunda yok. Hastamız da kendini iyi hissediyorsa gidebilirsiniz." Doktor yanımızdan ayrılınca hemşire serumu kolumdan çıkarttı, toparlanıp Büşra'nın yardımıyla ayağa kalktım, aklıma gelen şeyle aniden Büşra'ya döndüm.
"Saat kaç Büşra?" Kolundaki saate bakıp cevap verdi. "12.30" Kahretsin! "İnanmıyorum sınav!" Büşra telaşlandığımı farkettiğinden yavaşça kolumdan tutup beni kendine çevirdi. "Telaşlanma, ben Hasan hocayı arayıp durumu bildirdim, o da anlayışla karşıladı ve sınavı yarın yaparım dedi." Rahatlamanın verdiği hissiyatla derin bir nefes verdim, bunu da atlatmıştım.
…
Eve geldiğimizde Büşra ne kadar ısrar etsede kalmasına izin vermedim, kalmasını istesemde olmazdı, daha zor bir zamanda annesi ve babası izin vermez diye korkuyordum, hemen yatarım, o zaman da bir sorun kalmaz diye düşünmüştüm. Odama çıkarken merdivenleri ağır ağır bitirdim, omuzlarım üzerimdeki manevi ağırlıktan çökmüştü, dudaklarımı stresle yemekten yavaştan sızısını hissetmeye başladım, fiziksel acı çekmek ruhumun sızısını bir nebze unutturur sanıyordum, kapıyı açıp içeri girince kendimi yorgunlukla yere bıraktım, iki üç adım ötemdeki karyolama gidecek gücüm bile kalmamıştı, saate baktığımda öğlen üç olduğunu gördüm, erken olmasına rağmen bir an önce uyumak istiyordum, ayaklarımı sürüye sürüye yatağıma geçip ipek yorganımı kafama kadar çektim. Uyandığımda kendimi epey dinlenmiş hissediyordum, duvarımdaki saate gözüm ilişince on olduğunu gördüm, işte bu hiç iyi olmamıştı, bir daha nasıl uyuyacaktım, ışık kapalıydı ve karanlık bastırmıştı, tek başıma yaşamak zorunda kaldığım bu evde karanlık beni huzursuz ediyordu. Kendi çabalarımla yeniden uyuyamayacağımı bildiğimden çekmecemden uyku hapımı alıp içtim, banyoya geçmek için ayağa kalktığımda bazı tıkırtılar duydum, baştan ayağa ürpermiştim. Odamdan çıkıp çıkmama konusunda tereddüt etsem de olduğum yerde beklemek çok mantıklı gelmediğinden yavaşça kapıya yöneldim, ağır adımlarımı parkelerden ses çıkarmadan atmaya gayret gösterdim, yanılmıyorsam ses çalışma odasından geliyordu, hırsız olma ihtimali çok yüksekti çünkü ayak sesi duyduğuma kesinlikle emindim, kapıyı her ne kadar sessizce açmaya çalışsamda gıcırdama sesi bir anda duraksayıp ellerimin titremesine sebep oldu, peşi sıra gelen sesler de durmuştu, hay aksi kesin duydu, karar vermek için düşünmeyi bırakıp merdivenlere doğru koşmaya başladım, basamakları üçer beşer inerken inip kalkan göğsüm yüzünden koşmakta zorlanıyordum, oldum olası koşmayı beceremezdim ama şu an kendimi en uç seviyede zorlamam gerektiğini bildiğimden sakinliğimi korumaya çalışmalıydım, Büşra'nın babasından yardım istemek aklıma gelince o tarafa yöneldim fakat adamın elinde silahla bana doğru geldiğini görünce farklı yöne doğru kaçmaya başladım, geçtiğim sokaklarda tek bir ses dahi yoktu, yapayalnız olmak korkumu daha da katlıyordu, nefesimi zaptetmekte zorlanıyordum, ayaklarım birbirine dolanacak diye ödüm kopuyordu, arkama bakmadan koşuyordum, ayak sesleri ne çok yakın ne de çok uzak olduğundan arkama bakıp kendimi yavaşlatmamdan korkuyordum, aklıma gelen şeyle korkum daha da arttı, uyku hapı almıştım ve sanırsam beş on dakika sonra etkisini gösterecekti, kaçmakla olmayacaktı, bir yere saklanmalıydım, karşıma bir cami çıktı, hiç düşünmeden oraya sığındım, içeri girdiğimde yalnızca birinin namaz kıldığını gördüm, arkadan gördüğüm kadarıyla genç bir erkeğe benziyordu, ondan yardım isteyebilirdim, arkasına geçip titreyen dizlerime inat sakin kalmaya çalıştım, başıma gelenlerden sonra ne yapacağımı bilmiyordum, rüküdan kalkıp secdeye geçen adama bakıp dikkatimi dağıtmak istedim, huşu içinde namaz kıldığı belliydi, uyku haplarım yavaş yavaş etkisini gösterdiğinden üzerime çöken ağırlığı hissedebiliyordum, çok geçmeden gözlerim kendiliğinden kapandı.