Chereads / Vanquish Squad / Chapter 3 - 3 - Yumuşak Efendi

Chapter 3 - 3 - Yumuşak Efendi

Anomaly Investigation and Extermination Team (AIET) sınavının üzerinden tam 1 ay geçmiş, sınav sonuçlarının açıklanmasına ramak kalmıştı. Katılım sayısı Rick'in tahmin ettiği gibi çok azdı çünkü bilinmezlik ve dünyadan belirsiz bir süreliğine ayrılma korkusu büyük bir çoğunluğu vazgeçirmişti. Oraya girdikten sonra ya bir daha dönemezlerse, öldükleri zaman bedenleri uçsuz bucaksız gözüken o yerde toza dönüşürse, görecekleri şeyleri zihinleri kaldıramazsa... veya veya uzay zamanda sıkışıp kalırlarsa? Tabi bu tür şeyler Rick için hiçbir ifade etmiyordu, o zaten kafasına koymuştu ve şu anki hayatını kafasında bitirmişti. Yeni hayatına başlayabilmesi için tek bir adım kalmıştı: Seçilmek.

Aslında o zaten seçilmişti ama resmiyete dökülmediği sürece hiçbir ifade etmiyordu. İllegal bir şekilde girmeyi aklının ucundan bile geçiremezdi, AIET o kadar amatör bir kuruluş değildi, dünyanın süper gücü olan devletlerin yardımıyla kurulmuş, aşırı büyük meblarlarda yatırım ve fon almış, teknolojinin sınırlarını zorlayacak ekipmanlara, teçhizatlara sahip bir kuruluştu. Portal olayından çok çok önce de var olsa da o zamanlar herhangi bir anomali tespit edilmediğinden gereksiz bir kuruluş olarak gözüküyordu ancak yine de önlem ve para kaynağı için ordulara bazı teknolojik ekipmanlar üretmişti, tabi artık AIET'ye ihtiyaç duyulduğu için yatırım yapılmış ve diğer devletler onu fonlamıştı. AIET'in planında timler oluşturmak, timlerin başına komutanlar benzeri yöneticiler atamak ve orada küçük bir üs oluşturmak vardı. Tim üyelerine görevler verilcek, seçili günlerde de serbest şekilde izin verilmiş sınırlarda dolaşılmasına izin verilecekti. Seçilmiş kişilerin timlerini eğitip yönetecek olan komutanlar, bu işe gönüllü ve uygun teğmenlerden seçilmişti. Kısaca bir askeriye havası hakim olacaktı ama daha rahat bir şekildeydi. Askerlerin AIET'ye seçilemiyordu çünkü ülkeler kendi savunma birliklerinden taviz vermek istemiyordu, teğmenler zorunlu olarak seçilmişti, atandıkları timleri yönetmek için.

Rick, seçilirse kendisini nasıl bir şeyin beklediğini az çok biliyordu çünkü gece gündüz araştırıp not alıyordu. Diğerleri gibi afallamış şekilde kalırsa farkını ortaya koyamazdı. AIET'nin parlayan yıldızı olmak da hayalinin bir parçasıydı. Uçuk hayallere daldığını biliyordu ama bedavaydı sonuçta, olamasa da bir şey olmazdı ki sonuçta ana hedefi Penelope'un "küçük" isteğiydi; ki hâlâ onun şapşalca bir rüya olduğu hakkında şüpheleri vardı. Genelde bir şeye aşırı heveslense ve umutlansa planı ters teperdi, şansız adam. Bu işin de oluru yok gibi onun gözünde, hayatından aşırı farklı bir yere girecekti ve bu değişime hazır değildi.

Tabi korkunun ecele faydası yoktu ve kaderiyle yüzleşecekti, işte o gün de hiç tahmin edemeyeceği şekilde geldi. Twitter'da gezindiği sırada sonuçların açıklandığını gördü ve gözleri fal taşı gibi açıldı. Ani gelen bu haberden dolayı hafif sırıttı ve AIET'nin websitesine girip olayı doğruladı. Tedirgin şekilde sınav bilgilerini girip o "Onayla" tuşuna mouse imlecini götürdü. Bunu yaparken de gözleri kapalıydı, her olasılığı sindirebilmeliydi ama o başaramazdı böyle şeyleri. En nihayetinde sol tıka bastı ve yazılar sayfaya yansıdı. Rick'in elleri hâlâ gözlerindeydi ve bakamıyordu, kalbi yerinden çıkacak gibi olduğu için derin derin nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı. Kendine geldiği zaman da gözlerini çekti ve sayfaya baktı. O cümle ise... işte o cümle ona sanki el uzatıyor gibiydi:

AIET 'ye Alım Sınavını Geçtiniz!

Rick yazıyı okuduğunda sadece aşırı sevinmişti, içinde. Daha büyük bir kutlama yapmak vardı düşüncelerinde ama o çok da dışa vuramayan biriydi böyle şeyleri.

Yazının aşağısında da Bakanlık'a gidip, form doldurup, ekip uçağına bilet alması gerektiği gibi bazı son işlemler hakkında bilgiler yazılıydı. Rick o işlemleri yarına bırakmaya karar verdi ve birazcık kafa dağıtmak için dışarı çıktı.

Sadece dışarda giydiği tişört ve pantolon şortunu giyip barda birazcık rahatlamak ve eğlenmeyi planlıyordu. Yolda kim bilir kaç tane insanın yanında geçti ve hiçbiri onun bir AIET Portal Ekibi üyesi olduğunu bilmiyordu, bunun bilincinde olmak bayağı bir garip ama bir o kadar da ego tatmin ediciydi.

Rick sigara tüketmeyen ama içmeyi çok seven birisiydi ki o konserde eğer içmeseydi belki de hiç bu maceraya katılmamıştır olacaktı. Bira, viski, şarap vb. alkol ürünleri tüketmek onu rahatlatıyor, kısa bir süreliğine mutlu ediyor ve ağzında çok güzel bir tat bırakıyordu. Sigara'nın o iğrenç ve üzerinde pis koku bırakan dumanını çekmek yerine alkolün dibine vurup keyfine bakıyordu.

Dibine vurmak derken her gün içmezdi çünkü parasını çarçur harcarsa büyük ihtimal ev sahibi ile fena tartışacaktı. 2 haftadır evin kirasını aksattığı için zaten ipin üstündeydi ve çevre evlerdeki kiralar da aşırı yüksekti, yani gidecek hiçbir yeri yoktu ve bu daireyi de kaybedemezdi, kaybetmemeliydi. Taa ki bugüne kadar...

Artık uzun bir süre bu şehirden ve ülkeden uzakta başka bir diyarda er benzeri bir rütbede

bulunacaktı, kira ödemeyecek ve o dökük evde kalmak zorunda kalmayacaktı. Kurtulmanın da mutluluğunu kutlamış olacaktı bir yandan.

Sakince bara girdi ve barmenin olduğu alandaki boş taburelerden birine oturdu. Barmen yine o komik bıyığını bırakmış ve saçlarını fönlemişti. Ah o bıyık, Rick ne zaman buraya oturda o bıyığı görüp gülmemek için kendini zor tutardı, ayıp olmasın barmene diye, hem gülerken çevresindeki bazı kişilere göre "saçma ve malca" bir gülüş takınırdı elinde olmamasına rağmen. Her zamanki söylediği biradan istedi ve bira gelene kadar düşüncelerine odaklandı.

Penelope bunu öğrendiğinde ona ne tepki verecekti, yine ona bir ödül öpücüğü verir miydi yoksa daha iyisi mi? Belki de bu saatten sonra onu bir daha görmezdi, ne de olsa artık gitmesi kesinleşmişti. Yine de anlatması gereken şeyler vardı, gitmek için çok erkendi.

Barmen o sırada birayı getirdi. Rick, Barmen'in suratına çok da odaklanmayacak şekilde kafasıyla sağol işareti yaptı ve hafif yudumlar almaya başladı. Bu günah dolu şeyin tadı acayip lezzetliydi ve hafif acı tadı ile çok güzel bağlanıyordu. Alışkanlık olduğu için de barlarda hep bunu söylerdi, spesifik olarak farklı şeyler söylediği de olurdu, sonuçta farklı tatlar ve farklı lezzetler bira deneyimine eğlence katardı.

Birasını içtiği sırada Rick'in yanına iri yarı bir adam oturdu ve bacaklarını neredeyse 90 derece açarak oturup viski söyledi. Adamın bacakları Rick'e değiyordu ve Rick bundan hiç hoşlanmazdı.

Kendi sikletinde biri olsaydı uyarırdı ama bu Adam Rick'in 2 katı kadardı ve barın tanınan isimlerinden biriydi ama Rick için elemanın tanınmış olması önemsizdi, sonuçta her müşteri burada aynı haklara sahipti. Rick cesaretini toplayıp adamı uyarmak için ona dokundu.

İsmi Terry olan bu iri adam kendisine dokunulmasını hiç ama hiç sevmezdi, ki zaten aklı az da olsa yerinde olmayan birisiydi. Rick'e döndü ve ne olduğunu sordu o kalın sesiyle.

Rick ciddi anlamda buz kesilmişti ve kelimelerini karıştırmamaya çalışıyordu;

- Kusura bakmayın ama şu bacaklarınızı biraz çekseniz, bana değiyorda...

+ Eee ne yapabilirim? Git başka yerde otur, bana mı karışıyorsun?

- Hayır ama bu yaptığın şey saygısızca bir şey, az düzgün otursanız güzel olur.

+ Hahaha aramızda bir yumuşak var galiba, peki hanımefendi, bir dahakine dar otururum.

- Ben o tür biri değilim, sadece sizin gibilere ahlak kurallarını öğretiyorum.

Terry, Rick'in bu dediğine bayağı bir alınmış olmalı ki yüz ifadesi değişti ve ayağı kalktı:

+ Benim gibi derken, nasıl biriyim ben?

Rick bu soru karşısında sessiz kalmayı tercih etti çünkü diyecek bir şey aklına gelmemişti.

+ Adam ol ve düzgün dur tamam mı? diyip Rick'i oturduğu yerden de kaldırdı. Rick, Terry'ye iyice sinir olmuştu ki onu itekledi. İşte o an Terry'nin ipleri koptu ve Rick ile kavgaya tutuştu. Terry karşısında şansı olmayan Rick, onun etrafında koşmaya başladı, bardaki herkes ikisinin kovalamacaya benzeyen kavgasını izliyordu ve kimse güvenliğe haber bile vermiyordu.

Rick, dolandığı sırada büyük bir bira bardağını aldı ve Terry'ye fırlattı. Cam parçaları Rick'in yüzünü ve kollarını kanatmıştı ama adrenalinden dolayı Terry hiçbir şey hissetmemişti, aksine daha çok öfkelenmişti. Rick'in aklına bardan dışarı çıkmak gelmişti, geniş bir alanda daha hızlı olmak büyük avantajı sağlardı.

Hızlıca insanların arasından sıyrılıp sokağa indi ve dışarıda barın kapısını seyretti. Üzerinden 1 dakika bile geçmeden Terry de dışarı çıkıp onu kovalamaya devam etti. Neyse ki Rick çok daha hızlı olduğu için onu yakalayamadı. Rick'e aniden bir özgüven geldi ve onunla eğlenmek için yine çevresinde tur atmaya başladı. Hızlı olduğu için yakalanmayağını düşünüyordu ancak bir anlığına fazla yakınlaştı ve Terry aniden Rick'i yakasından tuttu ve yere serdi.

Rick işte o an boku yemişti, Terry onu darma duman edecekti birazdan ama o bu durum karşısında sadece güldü, evet. Kaçabilecekken ahmakça bir hata yapıp yakalanmıştı ve birazdan dayak ve yumruk yiyecekti. Bu trajikomik durumdan dolayı gülüyordu. Terry onu yumruklarken bir yandan ondan sıyrılmaya, bir yandan da gülmeye devam ediyordu. En sonunda güvenlik ikisini de ayırdı ve Rick'i evine dönmeye ikna ettiler.

Ayna karşısında yüzündeki morlukları incelerken yine aklına o olay gelip sinir bozucu şekilde gülüyordu. Yarın biraz makyaj yapması gerekebilirdi çünkü çok komik ve tekinsiz duruyordu. İyi bir imaj bırakmalıydı insanların üstünde ve bugün hiç iyi bir imaj bırakmadığı kesindi, değil mi Rick? En azından gülmek hoşuna gidiyordu...