"Siz kızlar bunlardan kurtulmak istiyorsunuz değil mi? Pekala eğer benim kölem olursanız size yardım edeceğim ama reddederseniz size yardım edemem."
Bu sözleri duyan kız bir an için tereddüt etse de daha sonra kız kardeşine baktı. Bu durumdan kurtulmak için karşısında ki gence ihtiyacı vardı bu yüzden kararını vermişti.
"Ka-kabul ediyorum. Lütfen bizi kurtarın efendim."
Kız her ne kadar köle olmayı istemese de kız kardeşinin o haydutlar tarafından tecavüze uğrayıp köle olarak satılmasına göz yumamazdı. O bu hayatta ki en değerli varlığıydı ona zarar gelmesini kabullenemezdi.
Bu sözleri duyan Rain karşısındaki iki kişide göz gezdirdi ve yeniden konuşmaya başladı.
"Şimdiiii nasıl yapsak acaba? Sevgili kölelerim sizden kurtulmak istiyor. Sizi öldürsem mi yoksaa ellerinizi ve ayaklarınızı kesip burada bıraksam mı?"
İki adamdan uzun boylu ve sıska olanı duydukları karşısında biraz korksa da erkeklik gururu ve iki kişi olmanın avantajıyla sırıtarak alayla konuştu.
"Senin dilin fazla uzunmuş anlaşılan bizim kim olduğumuzu bilmiyorsun hehe. Endişe etme köle pazarına girdiğinde ikiz yılanların ne kadar ünlü olduğunu duyacaksın. Gümüş kartal krallığında bize sorun çıkarabilen sayılı insan vardır hehe."
Rain bu sözleri duyunca bir an için sinirlenmiş fakat hemen ardından sakinleşmişti. Aptal diye düşünmeden edemedi.
"Ne kadar da umutsuz vakalarsınız. Anlaşılan size iyi bir ders vermem gerecek. Merak etmeyin siz ikinizle ne yapacağımı buldum bile. Kafanızı kesip bu ağaca asacağım, ağaca ise ikiz dingillerin evi yazacağım. Mutlu olun hadi."
Rain sözlerini bitirir bitirmez iki adamda şaşkın şaşkın Rain'e bakıp gülmeye başlamıştı. Tam o sırada hafif bir rüzgar ardından uzun olanın kafası yere hızla düşmüştür. Bunu gören kısa boylu tombul adam telaşla bağırmaya başlamıştır.
"Lanet olsun bunu kim yaptı?! Hangi orospu çocuğu?! Hemen kendini göstersin onu geberteceğim!"
Öfkeyle ve telaşla etrafına bakınan tombul adam çıldırmış gibiydi. Gerçekten de bu salaklarla uğraştığıma inanamıyorum diye düşünen Rain yine alayla ve küçümsenmenin getirdiği sinirle dudaklarını öne doğru büzmüştü.
"Sen ne saçmalıyorsun işte tam karşındayım kör müsün? Yoksa bilerek salağı mı oynuyorsun her neyse iki türlü de öleceksin."
Fuuu~~
Esen rüzgarla birlikte diğer adamında kafası yere düşmüş ve yuvarlanarak diğer arkadaşının bedenine yaklaşmıştı. O sırada uzun boylu kız, kardeşini yerden kaldırmaya çalışırken birden kafası düşen adamların yere yığıldığını görmüş ve korkuyla çığlık atmaya başlamıştı.
"Kyaaaaa!"
Sesi duyan kız kardeşi hemen kendine gelmişti. Gözlerini açtığında karşısındaki olay yüzünden kendisi de çığlık atmaya başlamış ve ablasının üstünde ki kıyafetin bir kenarına tutunmuştu.
Kyaaaaah!"
Rain bu seslere yüzünün buruşturarak tepkisini gösterip dayanamayarak birde üstüne o bağırmıştı.
"Kapayın lan çenenizi birde sizin sesinizi kesmekle uğraşmayayım! Bu ne lan böyle önüne gelen bağırıyor çağırıyor. Ulan madem öyle bende bağırayım o zaman kafa bırakmadınız adamda! Yürüyün en yakın krallığa gidiyoruz. Düşün önüme hemen ama ondan önce adlarınızı söyleyin bakalım."
Öfkeyle başladığı cümlesini biraz sakinleşerek bitirmiş cevap beklemeye başlamıştı. İki kızdan büyük olan ürkek bir ses tonuyla yüzüne bakmaya çekinerek hızla konuştu.
"Be-be-ben Ruka. Bu da kız kardeşim Zena. Biz gümüş kartal krallığındanız ailelerimiz biz küçükken savaş nedeniyle öldü biz yalnız yaşamaktayız."
Rain sinirli bir ses tonuyla uzatan kıza baktı.
"Kes konuşmayı ne sorduysam onu cevapla. Ulan bir yardım edeyim dedim ne bağırdınız daha önce ölü beden görmediniz mi be?! Tamam bende ilk defa bir insan öldürüyorum ama ne bu tepki böyle sanırsın sizi öldürmüşüm. Gerçi sizi öldürsem sesiniz soluğunuz çıkmazdı ya neyse.. Huuh neyse sakinleşeyim. Geldiğiniz krallıktaki en güçlü kişinin seviyesi ne?"
Ruka kısık bir ses tonuyla kardeşinin kolunu tutarken Rain'den göz bebeklerini kaçırdı korkuyla.
"En yüksek seviye kraliyet şövalyesi. Kendisinin 7. Seviye olduğu söylenmekte.. Genç lord bize isminizi bahşeder misiniz?
Kirpiklerinin altından yanlış bir hareket yapmaktan korkarcasına titreyerek merakla sormuştu kız.
"Rain. Benim ismim Rain. Bundan sonra bana genç efendi deseniz de olur. Her neyse şu saniyeden sonra benim kölelerim olarak benden başka kimseye boyun eğmeyeceksiniz. Şimdi kollarınızı öne doğru uzatın sizinle köle anlaşması yapacağız."
Rain köle anlaşmasını yaptıktan sonra kızlara baktı.
"Demin öyle bağırdığıma bakmayın şimdi gümüş kartal krallığı ne tarafta söyleyinde o tarafa doğru gidelim."
"Efendim gümüş kartal krallığı buradan 3 saat kadar uzaktadır. Doğuda kalmaktadır hemen yola çıkarsak güneş batmadan varırız."
Zena ablasından önce lafa atılıp soruya cevap verdikten sonra Ruka aklında takılı olan soruyu yöneltmişti Rain'e.
"Genç efendim sakıncası yoksa bilge lordumuzun kaç yaşında olduğunu öğrenebilir miyim? Duyduğum kadarıyla belli bir seviyeye varanların yaşlanması durup çok uzun ömürler yaşarlarmış. Sizde onlardan olmalısınız öyle değil mi?"
Ne meraklı bir genç kız diye içinden geçiren Rain umursamaz bir tavırla arkasını dönüp ilerlemeye başladı.
"14 yaşındayım fazla düşünmenize gerek yok bunları."
İki kardeş şaşkınlıkla birbirine bakıp hemen ardından ilerleyen lordlarının arkasından yürümeye başlarken aceleyle söylendiler.
"Efendim lütfen bizimle dalga geçmeyin."
"Hahahah neden dalga geçeyim sizinle Zena? Her neyse hızlanın en kısa sürede bir duş almak istiyorum."
"Nasıl isterseniz efendim.."
7 Saat Sonra
"Hey siz nereden geliyorsunuz bu saatte?"
Ruka lordunu daha fazla bekletip sinirlendirmemek için öne doğru bir adım atıp şehrin surlarından geçenleri kontrol eden adama karşı hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"İyi günler bayım. Biz ormanın içinde kaybolmuştuk aslında bu şehirde yaşıyoruz."
"Anladım ama sizi içeri alama-..."
Adam sözünü bitirmeden Rain adamın eline bir kese sıkıştırır.
"Ah-hahahah değerli konuklar sizi şehrin dışında tuttuğum için beni affedin. Tam bir aptalım buyurun girebilirsiniz."
Adam aldığı keseyi pelerininin içine sıkıştırırken kenara doğru çekilip üçlüye yol verdi ve kapının önünde ellerinde ki mızraklarla bekleyen iki askere kenara çekilmeleri için bir el işareti yaptı. Kapıdan geçtikten sonra Ruka lorduna bakarak şehir hakkında bilgi vermeye başladı.
"Efendim burası gümüş kartal krallığının sınır şehri beyaz tüy şehridir şehre hoş geldiniz."
"Bunları geçelim bilgi için kraliyet ailesiyle konuşmalıyız Ruka. Ölümsüz Anka Kuşu krallığının yolunu biliyor olmalılar."
"Efendim siz Ölümsüz Anka Kuşu Krallığına mı gidecektiniz? Fakat o krallığa giriş hiç kolay değildir efendim. Bir miktar ün yapmanız gerekir. Hiç ismi duyulmamış insanları pek içeri aldıklarını duymadım tabi soyluların dışında..."
Sonlara doğru sesi kısılan Zena'nın ardından Ruka kafasını onaylayarak kardeşine destek çıktı ve aklına gelen fikri daha doğrusu bilgiyi söyleme gereği duyarak konuşmaya başladı.
"Efendim her gün düzenlenen arena oyunları vardır bu şehirde. Kazanan kraliyet şövalyesine meydan okuma hakkını elde ediyor. Şimdiye kadar kraliyet şövalyesine meydan okuyanlar bir elin parmaklarını geçmese de bu hak gerçek. Daha öncesinde bir grup savaşçıyı konuşurken duymuştum."
"Hmm sanırım bu en etkili yol olur. Direk gidersem kabul etmezler de bu başkent nerede lan? Buradan oraya kraliyet şövalyesine meydan okumaya gitmeyecek miyim?"
"O konuda.. Efendim şövalyeye meydan okuduğunuz zaman elçiler bunu kraliyet ailesine iletecektir. Ondan sonra size bir at arabası ile eşlik edeceklerdir."
Ruka lafını tamamladığı sırada arkadan yaklaşan adam konuşmanın ortasına atlar.
"Hey delikanlı güneşi görmek ister misin?"
Duyduğu sesle irkilen Rain arkasına döner ve gördüğü yüzle suratını buruşturur. Adam o kadar çirkindir ki orada kusmaya başlar. Kusması son bulduğu vakit Zena'nın uzattığı bezle ağzını silerken tiksinerek adama bakar.
"Off ulan sen de nesin böyle. Yaratık desem değilsin insan desem yanından geçsen katledersin onları. Nesin lan sen siktir git öldürmeyeyim şimdi seni. Ulan bu da ne böyle bir yolculuğa çıkalım dedik başımıza gelmedik kalmadı. Az kalsın götü kaptırıyordum. Yalnız ne tehlikeliyimiş bu insan dünyaları."
Adam hiç alınmamış gibi umursamaz bir surat ifadesiyle onlara bakarken Ruka lorda doğru yaklaşıp kulağına sessizce fısıldadı.
"Şerefli efendimiz sizi tanıştırayım. Bu kişi ev sahibimiz Leviana hanım-."
Rain'in kulağına biraz daha eğilerek ses tonunu kısıp yarım kestiği cümlesini tamamlar.
"-Aslında erkek ama kendisine erkek denmesinden pek haz etmiyor."
"Selam yakışıklı yüzünü daha önce bu şehirde hiç görmemiştim yabancı olmalısın ama merak etme ablan seninle ilgilenecek kendini bana bırak."
Rain tiksintiyle kızları yanına çekip homurdanır.
"Lan siktir git. Ruka, Zena bana kalabilecek bir han gösterin hemen. Sizde gelin bunun yanında kalmanız pek güvenli değil bu yaratığımsı şeyin ne yapacağı belli olmaz."
Kızlar lordun verdiği emir ile önden ilerlerken Rain de arkalarından onları takip ederek en yakındaki hana ulaşır. Han görevlisinin arkasında durduğu masaya yaklaşarak bir tane tek kişilik bir tane de iki kişilik oda isteyip parayı öder. Adam odaların üst katta yan yana olduğunu belirttikten sonra diğer müşteriyle ilgilenmeye başlar. Rain önde Zena ve Ruka arkada merdivenlere doğru ilerler. Tam basamakları çıkacakken önlerine kel kafalı ve kaslı bir adam çıkıp yollarını keser ve pis bir sırıtmayla yüzlerine bakar.
"Hehehe endişe etme evlat seninle bir alıp veremediğim yok. Sadece, arkandaki kızları bu gece odama yollarsan gitmene izin vereceğim."
"Hmmm demek kölelerim senin odana gelecekler. Bence biraz fazla cesursun değil mi? Bu kadar cesur olmanın bedelini acı bir şekilde ödeyeceksin dert etmene gerek yok yani."
Rain sözlerini bitirince birkaç kelime fısıldar.
"Ölüm rüzgarı."
Sözlerin ardından adamın elleri yere düşer en sonda hayaları yere düşer adam acı çığlıklar içinde yere yığılırken Rain ardına dönüp bağırarak diğerlerine seslenir.
"Hey! Başka cesur aptal rolü oynamak isteyen var mı? Varsa eğer bir adım öne çıksın yoksa şunu yoldan çekin göz zevkimi bozuyor."
Kimseden ses çıkmayınca mırıldanarak arkasını dönüp basamakları çıkarken şok olmuş bir ifadeyle arkasından bakan kızlara peşinden gelmelerini işaret etti.
Böylelikle Rain kısa sürede tüm şehirde 5. Seviye kiralık katili öldüren kişi olarak ün kazanmış oldu. Herkes onun hakkında türlü dedikodular uydururken bu durumu avantaj olarak kullanan bir kişi vardı elbette. Adı ne kadar çabuk yayılırsa Ölümsüz Anka Kuşu krallığına girmesi de daha kolay olacak olan biri.